Çocuklarda idrar kaçırma, 3 yaşından sonra uyanık ve 5 yaşından sonra uykuda en sık görülen sorunlar arasında yer alıyor.
Çocuk Ürolojisi Bölümü'nden Prof. Dr. Abdurrahman Önen,
çocuklarda idrar kaçırma hakkında bilgi verdi.
İdrar kaçırma psikolojik sorunlara yol açar
Gece uykuda idrar kaçıran bazı çocuklarda görülen psikolojik
sorunlar hastalığın nedeni değil, sonucudur. İdrar kaçırma psikolojik
faktörlere bağlı olarak ortaya çıkmaz. Ancak seyri, zamanla hasta ve ailesinde
psikolojik sorunlara yol açabilir. Yıllarca gece uykuda altını ıslatan
çocukların yaklaşık %10-15'inde idrar kaçırmanın yarattığı kronik stres sonucu;
özgüvende azalma, içe kapanma, utanç duygusu, aşağılık kompleksi, depresyon ve
davranış bozuklukları görülmektedir. Çocuk, idrar kaçırma kaygısı nedeniyle
arkadaşını evine davet edememekte, gece akraba ya da arkadaşlarında
kalamamakta, okulda da 'arkadaşlarım duyar' kaygısı yaşamaktadır. Kıyafetleri
sürekli idrar koktuğu için arkadaşlarının yanına oturmak istememesi de travmayı
artırmaktadır. Doğuştan, gece uykuda altını ıslatan çocuklarda %5-10 oranında
psikolojik problemler gelişirken, sonradan gece altını ıslatmaya başlayan
çocuklarda bu oran, %10-20'ye çıkmaktadır. İdrar kaçırma sonucu gelişen bu
psikolojik problemler kızlara göre erkek çocuklarında daha sık görülür.
Cinsellikte korkuya neden olabilir
İdrar kaçıran ya da altını ıslatan çocuklar, erişkin yaşa
geldiklerinde cinsellikle ilgili herhangi bir sorun yaşamamaktadır. Ancak gece
ya da gündüz idrar kaçıran bazı çocuklar, işeme yolu ile cinsel fonksiyonu
özdeşleştirerek, cinselliğe dair bazı korku ve kaygılar yaşayabilir. Ailelerin
önemli bir bölümü, idrar kaçırma sorunlarında kullanılan tedavi ve özellikle
ilaçların, bu çocuklarda kısırlığa neden olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle de
sorunu gizleyerek tedaviyi reddetmektedir. Bu tamamen yanlış bir inanıştır ve
idrar kaçırma sorunu zamanında, doğru ve etkin bir şekilde tedavi edilmelidir.
Gündüz alt ıslatma mutlaka tedavi gerektirir
Gece uykuda altını ıslatan çocukların %15'i, kendiliğinden
iyileşme şansına sahiptir. Uzun yıllar tedavi edilmezse bile böbreklere ciddi
bir zararı yoktur. Ancak tedavinin gecikmesi, psikolojik problemleri
beraberinde getirir. İdrar kaçırma sorunu bu alanda deneyimli uzmanlar
tarafından doğru yaklaşımla tedavi edilmezse, çocuğun psikolojisi ve okul
başarısı olumsuz etkilenir. Gündüz uyanıkken altını ıslatan çocuklarda ise
durum çok daha ciddidir. Bu sorun kendiliğinden geçmez ve mutlaka nedeni
bulunup doğru şekilde tedavi edilmesi gerekir. Tedavide geç kalınması, her iki
böbrekte de geri dönüşümü olmayan ciddi hasarlara neden olabilir.
Alt ıslatma genetik
Gece uykuda altını ıslatma, erkek çocuklarında kızlara göre
2 kat daha fazladır. Gündüz uyanıkken altını ıslatma ise kız çocuklarında
erkeklerin 2 katıdır. Hem anne hem baba küçükken ileri yaşlara kadar uykuda alt
ıslatma sorunu yaşamışsa, çocukların % 75-80'inde bu sorun ortaya çıkar. Anne
ya da babadan herhangi biri bu sorunu yaşamışsa, çocuklarda da bunun görülme
riski % 40-45'tir.
İlaç ve alarm tedavisi uygulanır
Uykuda altını ıslatan çocuklar 6 yaşından itibaren;
ödüllendirme ve alarm cihazı gibi davranış terapileri ile idrar yapımını
azaltan ya da mesaneyi genişleten ilaçlarla %80-90 oranlarında başarıyla tedavi
edilebilmektedir. Gece idrar üretimi normal olup mesanesi gelişmeyen çocuklarda
alarm tedavisi, gece idrar üretimi fazla olduğu için uykuda işeyen çocuklarda
ilaç tedavisi daha başarılıdır. Gündüz idrar kaçırmada tedavinin amacı, bu
kaçırmayı ve böbreklerin zarar görmesini önlemektir. Uykuda ya da uyanıkken
idrar kaçırma sorunu, deneyimli çocuk cerrahisi ve çocuk ürolojisi uzmanları
tarafından tedavi edilmelidir.
Ceza vermek yerine doktora götürün
Çocuklarda alt ıslatma sorunu çocuğun tembelliğine
bağlanarak, ceza ve dayakla üstesinden gelinebilecek bir durum değildir. ABD,
İngiltere, Fransa ve Singapur gibi gelişmiş ülkelerde bile ceza oranı çok
fazladır. Bu ülkelerde gece uykuda altını ıslatan çocukların %20-30'una ceza
verilmektedir. Türkiye'de ise bu çocukların % 50-60'ı genel, % 35'i ise ağır
cezalar almaktadır. Tamamen somut organik nedenlerle gelişen bu hastalıkta çocuklar
suçlanmamalıdır. Aileler çocuklarına ceza vermek yerine bir uzmana
başvurmalıdır.
11 Kasım 2014 11:00