Aile toplantıları her aile için bir ihtiyaçtır

 

26 Mart 2016 13:32
Aile toplantıları her aile için bir ihtiyaçtır




Psikolog Fatih Toprak ile Röportaj


  Öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca
kendinizden bahseder misiniz?İsmim Fatih Toprak. Karaman’da doğumluyum. Beş yaşındayken
Hollanda’ya geldim ve şu an Rotterdamda ailemle beraber yaşıyorum. Leiden üniversitesinde
Psikoloji bölümü Yüksek Lisansını bitirdim. Gençlik ve aile üzerine uzmanlık
eğitimi aldım. Şu an Varoluş Psikolojisi üzerine Leuven Üniversitesinde ders
alıyorum. Bu Yüksek Lisansta dinin insan psikolojisi üzerindeki etkisini
araştırıyor ve öğreniyoruz.Psikoloji eğitimini seçmenizin sebebi nedir?Pedagoji Yüksek Meslek okulunda okuduğum yıllarda yani 18 ve 19
yaşımda gençlere yardım ve rehberlik ediyordum. Hazırlık sınıfını bitirdikten
sonra üniversiteye geçtim. Orda psikoloji bölümünü seçtim çünkü gençlere daha
faydalı olmak için onları daha iyi anlamam gerektiğini düşündüm.Leiden Üniversitesi çocuk ve aile bilimleri bölümünde öğretim
görevlisiyim, psikolog arkadaşlarla bir kitap çalışmamız var ve Mobiel Pleegzorg
dergisi için yazı yazıyorum. Mobiel dergisi Hollandada 40 seneden bu yana
koruyucu ailelere ilmi destek vermekte. Ayrıca kısa bir süreden beri Rotterdam
Blaak’ta kendi adıma psikolog olarak parttime çalışıyorum.Bir
şirket açtınız. Hedefiniz nedir?Evet şuan henüz büyük bir hedefim yok. Bu işi seviyorum ve
insanlara faydalı olmayı istiyorum. Okuma ve araştırma ruhu ben de hep var
olmuştur bugüne dek. Teori olarak öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum aslında.Sizce Türk kültüründe psikologlar üzerine bir
tabu var mı? Evet ise bu nerden kaynaklanıyor?
Psikoloji üzerine tabular azaldı. İnsanlar bu konuda medyanın
sayesinde bilinçleşti. Tabu varken insanlarımız psikoloji uzmanına deli doktoru
diyorlardı. Günümüzde toplumun her kesiminden insan geliyor bizlere. Problemimiz
için önceden bir psikoloğa başvurmuş olsak, sorunlar büyümeden çözülüyor.Bugünkü
ailelerde sizce hangi problemler var?Ailelerde bir çok sorun olabiliyor. Sorunlar aileden aileye
değişiyor. Benim dikkatimi çeken sorunlardan bir tanesi toplum ve aile
içerisindeki yalnızlık. Bir evde ayrı dünyalarda yaşıyor olmuşuz. Teknoloji ve
sosyal medyanın baş döndürücü hızıyla aile fertlerinin birbirine çok az zaman
ayırdığını düşünüyorum. Buda beraberinde sorunlar getiriyor. Evde anne diziye
bakıyor, baba haber dinliyor ve çocuk gün boyu telefon, bilgisayar veya
tabletle meşgul bir çok ailede. Garip olan anne baba böyle durumlarda çocukları
suçluyor yer yer. “Çok bilgisayar başındasın ders çalışmıyorsun veya kitap
okumuyorsun” diye. Halbuki anne babanın yaptığı çocuğunun yaptığının tıpa tıp
aynısı. Ekran başında vakit geçirmek. Çocuklara lafla birşey öğretmek zordur.
Çocuklar taklit ederek öğrenirler. İmite ederler büyüklerini. Bu yüzden fazla
ekran başında vakit geçiren anne babanın çocuklarıda pc, tablet veya telefon
başında çok vakit geçirir. Normalde gün boyunca en fazla iki saat ekrana bakmak
tavsiye edilir.Sosyal medya ve teknolojinin
hayatımıza girmesiyle aile fertleri birbiriyle çok az konuşur oldu günümüzde.
Halbuki sosyal varlıklarız biz. Düşünce ve özellikle duygu paylaşımı psikolojik
sağlığımız için çok önemli. Duygu paylaşımı bizi karşımızdaki insanlara
yaklaştırır. Aile içerisinde duygularımızı paylaşabilmek bize aile olma ruhunu
tattırır. Aile içerisinde sorunlar hakkında açık bir şekilde konuşabilmemiz
lazım. Bunu her aile öğrenmeli. Bu yüzden bence her aile aile toplantıları
yapmalı.Aile toplantısı nedir?Aile toplantısı aile fertlerinin aile hayatı hakkında paylaşmak
istediklerini paylaşabildikleri bir zamandır. Çalıştığımız işyerlerinde
işimizin durumu ve geleceği hakkında toplantılar son derece normal ve şart
değilmi? Aile toplantıları da bu kadar şart ve önemli. Çocuk kendiliğinden
büyür ama kendiliğinden yetişmez. Ailede kendiliğinden kemale ermez. İlgi,
alaka, sevgi ve saygı aile toplantılarında ortaya çıkar. Aile toplantısı yapan
ailelere gidin bakın, huzurlu ailelerdir. Çünkü bu aile toplantılarda bütün
aile fertleri birbirlerinin sorunlarını, dertlerini, düşüncelerini dinlerler ve
beraberce bir çözüm arayışına çıkarlar. Birbirlerine söz hakkı verirler. Anne
ve baba çocuğuna saat 22:00 de yatacaksın demez mesela. “Çocuğum hafta içi
okula gideceksin, dinlenmenin önemli olduğunu düşünüyoruz biz, sence kaçta
yatmalısın?” derler ve görürler ki… çocuklara söz hakkı (saygı) verildiği zaman
çocuk kendiliğinden çok mantıklı bir cevap verecektir. Normal toplantıdan hiç
farkı yoktur bu toplantıların. Her hafta veya iki haftaya bir yapılabilir.
Toplantı konuları önceden belirlenir. Toplantı sırasıyla aile fertleri
tarafından yönetilir ve yine sırayla toplantı notları, kararlar ve yapılması
gerekenler not tutan aile ferdi tarafından kağıda geçirilir. Bu toplantı
notları diğer toplantıda incelenir ve değerlendirilir.Çiftlerin düğünlerini planlamaya
ayırdığı zamanı aile hayatlarını planlamaya harcamadığını gözlemliyorum. Çok
acı bu. Bu acı durumun beraberinde getirdiği ise boşanmalardaki artış.Bugünkü
aileler birbirleriyle nasıl iletişim kuracaklarını biliyorlarmı?Mutlaka bilen ailelerin olduğu gibi iletişim kurmada zorlanan
ailelerde var. Hollanda Türk toplumundaki kuşak çatışması iletişime bir engel
teşkil ettiğini düşünüyorum. Anne ve babalarımız Türkiye’de doğdular ve bir
‘Biz’ kültürü ile büyüdüler çünkü. Burada doğup büyüyen nesil ise, Hollanda’da
‘Ben’ kültürü ile yetişiyor. Aile kavramı mesela anne ve babalarımız için
kutsaldır. Bizim gençlik için ise bireysellik kutsal. Bu yüzden yer yer aile
içinde anlaşmazlıklar oluyor. Mesela anne baba misafirliğe gidilmesini isterken
çocuk evde kalmak istiyor. Başka önemli olarak gördüğüm; Anlaşılma isteği. Bir
çoğumuz evvela karşımızdakinin bizi anlamasını istiyor. Anlamadıkları zaman
kolayca kızıp bağırabiliyoruz yer yer, suçlayıcı olabiliyoruz. İletişimde asıl
olan ise evvela karşındakini anlamaktır. Karşındakini anlamaya çalışmaya gayret
göstermeliyiz. O gayreti karşımızdaki farkedecektir ve gevşeyecektir. Sizi
anlamak için size bir kaç adımla yaklaşacaktır.Çok
şiddetli terapi ile karşılaştığınız oldu mu? Onlarla nasıl iletişim kuruyorsunuz?Şu an için kendi adıma çalışıyorum ve bu tür hastaları kabul
etmiyorum. İntihar riski olan veya kişilik bozukluğu olan hastaların tedavisi
için bir ekip gerekir. Bu tür hastaların psikoloğun yanısıra bir psikiyatrin
kontrolü altında olması gerekmektedir. Bir çoğu zaten özel bölümlerde kalırlar.
Büyük ekiplerle çalıştığım zamanlarda hastalara elimden gelen herşeyi yapıp
bana anlattıklarının etkisinde kalmamaya çalıştım hep.Psikolojik
rolünüzü günlük hayatta engelleyebiliyor musunuz?
Günlük hayatta psikolog modunda devam etmek akıl karı değil.
İnsanlar garip karşılar. Zaman zaman aldığım eğitimin kişiliğime etki
yaptığının farkında olduğum oluyor ama tabiki. Anlayış ve dinleme kabiliyetleri
yer yer ağır basabiliyor. Kızgın olmam gereken zamanlardada. Geçenlerde bir
bisikletçi sokağı dönerken arkasındaki bir tanıdığına selam verdi. Bu yüzden
virajı çok geniş alıp benim arabama sürttü. Ben kapıyı açar açmaz bu adam Türkçe
‘bir şey yok abi’ dedi hemen. Baktım arabam çizilmiş hafiften. Bunu söyledim.
Hoşuna gitmedi. Sesini yükselterek konuşmaya başladı.























Sakin olalalım, konuşalım dememe
rağmen heyecan ön plandaydı adamda. Aldığım eğitim bu tür olaylarda sakin
olmamı tetikliyor sanki. Zaman zaman içimden küçük bir ses biraz daha sert
olabilirsin Fatih desede, bu sükunet bugüne kadar bana çok şey kazandırdı.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.