Kardeş kıskançlığının nedenleri ve çözüm yolları
İnsanın doğasında var
olan kıskanma duygusu çocuklukta genellikle kardeş doğumu ile su yüzene çıkar.
Bir kardeşim olsun, kardeş istiyorum diyerek anne babasını bıktıran bir çocuk
bile kardeş doğumundan sonra kıskançlık belirtileri gösterebilir. Günümüzde anne
ve babaların belki de en çok şikayet ettikleri konuların başında kardeşler
arasında kıskançlık ve bunun oluşturduğu sorunlar gelmektedir.
Yeni bir kardeşin
gelmesi her şeyden önce eve yeni bir birey gelmesi demektir. Bu yeni birey
evdeki dengeleri değiştirecek ve daha önemlisi çocuk tarafından rakip olarak
algılanacaktır. Devamlı bakıma muhtaç, annenin tüm zamanını alan, bütün aile
bireylerinin ilgisini çeken küçük yavrunun rakip olarak algılanması doğal
karşılanmalıdır. Bu rakip anne ve babayı çocuktan uzaklaştıran istenmeyen
biridir. Sadece ev içindeki bireylerin değil misafirlerin dahi odak noktası
olmuştur, ona hediyeler gelmekte, devamlı ondan söz edilmektedir.
Kardeşler arasında doğal
gelişen bu durum anne ve babaların hatalı tutumları ile bir sorun halini
alabilir. Genellikle ilk hata çocuğun ona bir kardeş geleceğine hazırlanmaması
ile başlar. Hiçbir şeyden haberi olmayan çocuk bir gün biri ile karşılaşmakta
ve kendisine kardeşi olduğu söylenmektedir. Oysa çocuğa daha gebelik sırasında
kardeşinin olacağı bilgisi verilmeli ve çocuk bu duruma hazırlanmalıdır.
Yeni bebeğin dünyaya
gelmesinin telaşı ve sevincini fazlasıyla yaşayan aile bireyleri bir an
başka bir çocukları olduğunu
unutabilirler. Ancak çocuk ne olup bittiğini dikkatlice izlemektedir. Özellikle
ailenin ilk çocuğu ise kendisine olan ilginin birden azaldığının farkındadır.
Kendisinin de varolduğunu ispatlama çabası ile yaptığı birkaç farklı davranış
biçimi anne baba tarafından tepkiyle karşılanır. Ailenin bu tutumu çocuğun
“Beni artık sevmiyorlar” düşüncesini destekler.
KARDEŞ KISKANÇLIĞI
Kıskançlık, sevilen
birinin başkası ile paylaşılmasına katlanamamaktır. Kıskançlığın içgüdüsel yani
doğuştan getirdiğimiz genlerimize şifrelenmiş olduğu ileri sürülmektedir.
Yaşamın her döneminde görülebilir ancak çocuklukta biraz daha yoğun
yaşanabilir. Bu duyguyla ilk tanışma iki yaş civarındadır. Doğal, evrensel ve
insanı oldukça mutsuz eden bir duygudur. Önemli olan ne boyutta yaşandığıdır.
Çocuk, herkesin kendisinden daha iyi olduğunu ve kendisinin herkesten daha az
sevildiğini düşünmeye başlar. Özellikle küçük çocuklarda yeni doğan kardeşi
kıskanma kimi zaman yaşamı etkileyecek ve davranış bozukluğuna neden olacak
derecede yoğun yaşanabilen bir duygu olabilmekte ve yardım gerektiren bir hal
alabilmektedir.
Kardeş kıskançlığı okul
öncesi dönemde karşılaşılan en yaygın sorunlardan biridir. Bir sorun olarak
algılanmakla birlikte aslında çocuklarınızın kardeşlerini kıskanması, onların
anne babalarını çok sevmelerinden kaynaklanan normal bir duygudur. Bu durumda
önemli olan çocuğun bu duyguyla nasıl başa çıktığı ve anne babanın onun bakış
açısından olaya bakabilmesidir.
“Kıskançlığın en büyük
nedeni; büyük kardeşin en değerli varlığını, anne babasını, kardeşiyle
paylaşamamasıdır.” Fakat kıskançlık sadece büyük ya da ilk çocuklarda gözlemlenen
bir durum değildir. “Küçük kardeş de büyüdükçe, büyük kardeşin becerileri
karşısında kendini yetersiz bulur ve ona tanınan ayrıcalıkların farkına vararak
kıskançlık duymaya başlar.”
KARDEŞ KISKANÇLIĞININ
NEDENLERİ
*Doğal bir duygu olan
kıskançlık sevilen kişinin bir başkasıyla paylaşılamamasından ve temelde
güvensizlikten kaynaklanır. O ana kadar kendine yöneltilen ilgi ve dikkatin
kardeşine yöneltilmesinden doğan rahatsızlık en temel nedendir. Kardeşin
doğmasıyla birlikte ona ayrılan zamanın azalması çocukta, bebeğe karşı gibi
görünen ama aslında ana babaya karşı olan kızgınlık, kırgınlık gibi duyguların
gelişmesine neden olabilir. Çocuk kendini terk edilmiş, güvensiz ve desteksiz
hissetmeye başlar.
*Kardeşler arası
kıskançlığın derecesi, yeni bir çocuğun doğumuyla anne babanın tutumunda olan
değişikliklere, büyük çocukla ebeveyn arasında yerleşmiş olan ilişkiye ve
çocuğun bebeğe olumsuz bir etkide bulunmasına göz yumma hoşgörüsüne bağlıdır.
*Kıskançlık derecesinde
rol oynayan bir başka etken de kardeşler arasındaki yaş farkıdır. Yaş farkı az
olan kardeşlerde kıskançlığın görülme sıklığı, yaş farkı fazla olanlara oranla
biraz daha yüksektir.
*Cinsiyete göre de bazı
farklılıklar yaşanabilir; çocuk kız ve doğan kardeş erkek ise, ana-babanın
kendi cinsiyetinden hoşnut olmadığını düşünebilir. Ailelerin cinsiyete ilişkin
tercihi varsa ve bunu yansıtıyorlarsa, cinsiyete göre kıskançlık yaşanması
kaçınılmaz hale gelir.
*Bazı çocukların yapısı
kıskançlığa daha yatkındır.
*Dışarıdan insanlarla
akrabalar da bazı olumsuz düşüncelerin doğmasına neden olabilirler. Kendisinden
büyük bir kız kardeşi olan çocuğa saçlarının neden ablası gibi kıvırcık
olmadığını sormak, abla ya da kardeşinin boyunun onu yakaladığını ve yakında
onu geçebileceğini söylemek (sanki bunlar kötü bir şeymiş gibi) hem gereksiz
hem de olumsuz etkileri olan yaklaşımlardır. Çocukların birbirleriyle rekabete
girmelerini, kızgınlık duymalarını sağlayabilir.
KARDEŞ KISKANÇLIĞININ
BELİRTİLERİ ŞUNLARDIR :
*Kardeş kıskançlığı,
kendine acıma, üzüntü, küçük düşme korkusu, can sıkıntısı, öfke, nefret ve
intikam alma düşüncelerinin yanı sıra sevgi, koruma ve yakınlık hissetme isteği
gibi karışık duyguların bir bileşiminden oluşmaktadır. Bu duygulardan en etkili
olanları öfke, kendine acıma ve üzüntü duygularıdır.
*Çocuk o güne kadar evde
kendisi ilgi ve sevgi odağıyken birden ikinci plana itilmiş gibidir. Artık anne
babasının ve diğer yakınlarının sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak
durumundadır. Sevilmediği düşüncesiyle anneden tamamen uzaklaşır, içe kapanır, yemek
yememeye ve zayıflamaya başlayabilir.
*Kâbus gördüklerini,
çişlerinin geldiğini bahane ederek ilgiyi kendi üzerlerine çekmeye çalışırlar.
Altını ıslatma, parmak emme gibi davranışlarla önceki gelişim evresine gerileme
görülebilir.
*Hem gün içinde hem de
geceleri aşırı sinirli olurlar. Huzursuz bir görünümleri vardır, sakinleşmekte
zorlanır ve kimi zaman çevrelerindeki insanlara öfkeli davranabilirler. Kendine
ya da eşyalara yönelik saldırgan davranışlarda bulunabilirler.
*Evden ayrılmayı
reddetmeyle birlikte (Ör: okula gitmek istememe) baş ağrısı, mide bulantısı
gibi psikosomatik belirtiler, (emin olmak için fiziki muayene yaptırılmalıdır)
huzursuzluk, isteksizlik ve diğer stres belirtileri sık sık gözlenebilir.
*Yeni bir kardeşin
doğumu çocukta ilgi ve koruyuculuk, sıkıntı ve kıskançlık gibi çelişkili
duygular yaşanmasına neden olur. Artık eskisi kadar sevilmeyeceği korkusu daha
anne hamileyken başlayabilir. Son aylarda annenin yorgun, isteksiz ve yeni
gelecek kardeşin hazırlıkları ile uğraşıyor olması çocuğun huysuzlaşıp, anneden
ayrılmak istememesine neden olabilir.
*Bazı çocuklar
kıskançlık duygularını açıkça ortaya koyarak kardeşine vurma, onun oyuncağını
kırma, "ondan nefret ediyorum" deme gibi davranışlar gösterirken
bazıları da bu duygularını bastırır ve aşırı sevgi gösterir, bu davranışın
altında çoğu zaman ana-babanın sevgisini kaybetme, tepki görme korkusu yatar.
*Anne babaya sık sık onu
sevip sevmediklerini sorma ve sevgilerinden bir türlü emin olamama yaşanabilir.
KARDEŞ KISKANÇLIĞINDA
YETİŞKİNLERİ GÖREVLERİ NELERDİR?
*Öncelikle rahatlayın,
çocuklar etraflarındaki yetişkinlerin davranışlarından etkilenirler. Büyük
çocuğunuzun kardeşine nasıl tepki göstereceği konusunda endişeliyseniz
çocuğunuzda gergin olacaktır.
*Çocuğa
somutlaştıramayacağı sözler söylemeyin. "Sakın endişelenme seni de bebek
kadar seveceğiz" cümlesi iyi niyetli olsa da çocuğun anne babanın sevgisi
için kardeşle yarışmasına yol açar.
*Hamilelik döneminde
babası ya da başka bir aile üyesi (anneanne, babaanne) büyük çocuğun bakımıyla
ilgili yemek yedirme, banyo yaptırma, uyutma gibi işlere başlayabilir. Böylece
anne hastanedeyken ya da bebekle meşgulken çocuk kendini ihmal edilmiş
hissetmez ve yaşantısının değiştiği fikrine kapılmaz.
*Anne baba aralarında
işbölümü yaparak, anne yeni bebekle ilgilenirken babanın diğer çocukla
ilgilenmesi çocukta kendisiyle de ilgilenildiğini hissetmesini sağlar.
*Kıskanan çocukla mümkün
olduğunca nitelikli zaman geçirilmeye çalışılmalı, daha önce yapmaktan
hoşlandığı alışkanlıklarını gerçekleştirmesine olanak verilmelidir. Yeni gelen
kardeşle birlikte önceden gerçekleşen oyun parkına gitme, akşam yemeğinden
sonra hikâye okuma gibi etkinlikler birden bire son bulmamalıdır. Bu sayede
çocuk statü kaybına uğramadığını fark ederek özgüvenini yitirmeyecektir.
*Yeni doğan bebeğe aşırı
sevgi gösterisinde bulunmak yerine, var olan sevgiyi ilk andan itibaren
paylaştırabilmeyi hedeflemek daha doğru olacaktır. Bebeğe sevgi gösterdikten
hemen sonra panik içinde çocuğa da aynı şeyi yapmaya çalışmak doğallığın kaybolmasına
ve çocuğun kendisinin zorla sevildiği gibi yanlış bir fikre kapılmasına neden
olacaktır.
*En iyi niyetli
misafirler bile sadece bebekle ilgilenip büyük çocuğu unutma eğilimi
içindedirler. Yakınların yalnızca bebekle ilgilenmemelerini, büyük çocuğa da
alışık olduğu tarzda ilgi ve sevgi göstermelerini söylemek, "Kardeşin
doğunca senin pabucun dama atıldı" gibi sözler söylememeleri konusunda
uyarmak işe yarayacaktır.
*Bebek için söylenen
"Ne kadar yaramaz, sürekli ağlıyor ve beni yoruyor oysa ben seni daha çok
seviyorum" gibi bir cümle çocuk tarafından inandırıcı bulunmayıp, tam
tersine onu kandırmayı istediğiniz inancı verebilir. Bu da en başta çocuğun
size olan güvenini zedeleyecektir.
*Bebeğe sürekli
"bebek" demek yerine doğrudan adını söylemeye başlamak bebeğin bir
nesne değil de canlı bir varlık olduğunu anımsatacaktır. · Bebeğe
"benim" değil "bizim" diye başlayarak hitap etmek ve
"Sessiz ol, kardeşin uyuyor" gibi sözlerle çocuğun yaşantısını bebeğe
göre ayarlamak kıskançlığı tırmandıracaktır.
*Aşırı kaygı içeren
tavırlarla çocuğu bebekten uzaklaştırmaya çalışmak, yapılabilecek en büyük
hatalardan biri olacaktır.
*Kıskanmasın diye çocuğa
aşırı hoşgörü göstermek durumu kötüleştirecektir. Ör: Önceden yalnız yatan
çocuğun anne babasıyla yatmasına izin verilmemelidir. Çocuğa kıskanmasın diye
gösterilen aşırı ilgi, bu seferde kardeşinin onu kıskanmasına neden olabilir.
*Bebeğe zarar vermesine
izin verilmeyeceği kesin bir dille anlatılmalıdır
*Çocuk kardeşinin canını
yaktıysa, görünüşte çok kötü olan bu davranışın gerçekte bebeğe zarar vermek
için değil, bir parça düşmanlık içeren bir incelemeden başka bir şey olmadığını
bilin. Burada önemli olan aşırı tepki göstermemek, kibarca reaksiyon gösterip
sinirlenmeden (yoksa sizi sinirlendirmek için bu davranışı tekrarlayabilir)
uyarıda bulunmaktır. Çocuk mesajı alsa da almasa da iki kardeşi yalnız
bırakmamak doğru olacaktır. (Beş yaşına gelene kadar çocuklar zarar verip
vermediklerini kavrayamazlar.)
*Kardeşe yönelik olumsuz
duyguları reddedip, önemsememek yerine, onları kabul edip, tanımaya çalışın;
"Anne, hep bebekle ilgileniyorsun." "Hiç de değil, daha biraz
önce sana kitap okumadım mı?" demek yerine "Bebeğe bu kadar zaman
ayırmam pek hoşuna gitmiyor." diyerek "Hayır, hiç hoşuma
gitmiyor." diyerek duygularını ifade etmesini sağlayabilirsiniz.
*Kardeşler arasındaki
karşılaştırmalardan kaçının. Ancak çocuğunda bir zamanlar küçük bir bebek
olduğu, aynı bakım ve özenin kendisine de gösterildiği çocuğa anlatılabilir.
Çocuğun küçülmüş giysileri, bebeklik fotoğrafları gösterilerek, o bebekken
yaşanan anılardan ve onun sevimli hallerinden bahsedilerek kendini daha iyi
hissetmesi sağlanabilir.
*Kardeşiyle ilgili
karışık duyguları olan çocukların konu edildiği öyküler anlatmak, anne ya da
babanın kendi kardeşiyle ilgili ilk hislerini paylaşması, çocuğun duygularını
anlaması ve ifade etmesinde fayda sağlayabilir.
*Kardeşini sevmek
zorunda olduğu söylenmemeli, "Sen artık ablasın" diyerek, yaşının
üzerinde olgunluk bekleyip onun da hala çocuk olduğu unutulmamalıdır.
*Sevginizin eşit
olduğunu göstermeye çalışmak yerine; her çocuğa, birbirinden ayrı olarak,
sadece kendisine özel bir sevgi duyulduğunu göstermek daha doğru olacaktır.
*Eşit zaman ayırmaya
çalışmak yerine, her çocuğa kendi gereksinimine göre zaman ayırmak gerekir. Bebeğin
henüz kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar küçük olduğunu dolayısıyla
daha çok ilgiye ihtiyacı olduğunu belirtilmelidir.
*Her şeyin eşit olmasına
değil, adil olmasına çalışılmalıdır. Örneğin, üç kardeşten ortanca çocuğun
"Ahmet’lere kardeşim gidiyor, ama ben gidemiyorum, bu adil değil"
şeklinde gösterdiği tepkiye "Kız kardeşinle geçimsizliği sürdürdüğün ve
ona vurduğun için Ahmet’lere sadece abin gidebilir" biçiminde bir yaklaşım
uygun olabilir.
*Kardeşinin
giyebileceği, ona küçük gelen giysileri ve oynayabileceği oyuncakları beraber
ayırmak işe yarayabilir, fakat vermek istemediği şeyler konusunda onu
zorlanmamalıdır. Kendine ait sevdiği bir şeyin kardeşine verilmesi çocuğu
üzebilir ve kıskançlığını arttırabilir.*Ailenin bütün olduğu
duygusu herkes tarafından hissedilmelidir. Bunun için bütün ailenin birlikte
yapabileceği, gezinti, piknik, alışveriş, film izleme gibi etkinliklere yer
verilmelidir.
*Anne-baba çocukla
mümkün olduğu her fırsatta birebir iletişime geçerse, birlikte ortak
faaliyetlerde bulunurlarsa, çocuğa kardeşiyle ilgili ve evle ilgili küçük
sorumluluklar verilirse çocuk kendini hala güvende ve hala sevilen, önem
verilen bir kişi olarak hissedecektir.
*Kardeşler arasında
kıskançlık hissettiğinizde onları birbirinden uzaklaştıracak değil,
yakınlaştıracak ortamlar yaratın.
*Çocukların kavgalarında
hakem rolünü almayın. Ana babalar çocukların tartışmalarına katıldıkları zaman
çocukların her biri ana babasının diğerinin tarafını tuttuğunu düşünür. Bu da
rekabetin yoğunlaşmasına yol açar. Büyük kardeş ana babanın koruyucu desteğini
sağlayabilen küçük kardeşten nefret eder. Ana baba ne kadar yansız olmaya
çalışsa da işe yaramaz bu nedenle kardeşler anlaşmazlıklarını kendileri
çözmelidir. Fiziksel şiddetin olmadığı durumlarda ana babanın araya girmemesi
sorunun çözümünü kolaylaştırır.
*Dikkatinizi hemen,
sorun çıkaran çocuğa yönetmek yerine, zarar gören çocukla ilgilenmek, kardeşi
"mağdur, ezilen" olarak nitelendirmemek gerekir.
*Kim başlattı sorusunu
sormaktan kaçınılmalıdır. Çünkü olayı kimin başlattığını öğrenmeye çalışmak
çocukların birbirini suçlamasına neden olur. Her bir çocuğun kavganın
çıkmasında aynı derecede suçlu olmasından yola çıkarak sonuçlarına eşit şekilde
katlanmaları sağlanmalıdır.
*Çocukların kavga
etmelerine mümkün olduğunca izin verilmemelidir. Çünkü çocuklar kavga ettikçe
deneyim kazanırlar. Kavga ettiklerinde de seçenekler sunulabilir ya da iyi
geçinme kuralları koyulabilir. Böylece kavga ettikleri ve iyi geçindikleri
zaman sonucun ne olacağını bilirler. (İyi geçinirseniz ev kuralları dahilinde
istediğinizi yapabilirsiniz. Kavgayı kim başlatırsa başlatsın önemli değil. Ya
iyi geçineceksiniz ya da lunaparka gitmeyeceksiniz.) Kuralı bozanlara ders
vermek amacıyla bir iş vermek hem onların yanlış yaptıkları bir olayı düzeltmelerini
hem de olumlu bir davranışta bulunmalarını sağlayabilir.
*Kardeş çatışmasına
engel olmanın tek yolu tek çocuk sahibi olmaktır. Çünkü iki ya da daha çok
çocuğun aynı ortamı paylaşması kaçınılmaz olarak çatışma yaratır. Kardeş
kavgasına neden olan zaman ve ilgi konusu ortadan kaldırılamayacağına göre
çocuklara kavga etmeyin demek çok etkili değildir. Bunun yerine çocuklar iyi
geçinme konusunda yüreklendirilmelidir. Ne kadar iyi anlaşıyorsunuz gibi
cümleler çocuğu yüreklendirir ve sizin övgünüzün hakkını vermeye yönlendirir.
Ayrıca çocuğun daha çok küçükken paylaşmayı öğrenmeye başlaması kardeşi
olduğunda çok fazla bocalamasını engelleyecek, paylaşamamaktan doğan
çatışmaları azaltacaktır.
*Kardeşler arasındaki
kıskançlık ve geçimsizlik ne kadar yoğun olursa olsun birbirlerinden ayrı
kaldıklarında çok özlerler. Bu durum, ilişkilerinin bazen çok bozuk olduğunu
düşünseniz de aslında birbirlerini çok sevdiklerinin göstergesidir.
11 Haziran 2016 18:25