Günümüzde müslüman hanım ve kızlarımızın tesettür konusunda ortaya koydukları duyarsızlıklara Nureddin Yıldız'ın kaleminden bakış
İslam adına izlediğimiz gelişmelerden içimize huzur dolduracak sonuçlar bulunmaktadır. Sadece yirmi yıl önce bile hayalimizi zorlayabilecek sonuçlar elhamdülillah avucumuza konmuştur adeta. Rabbimize hamd ederiz bu güzel gelişmelerden ötürü. Daha güzellerine ermeyi de nasip etmesi için dua ederiz.Bir yandan güzel gelişmeleri izlerken bir yandan da, endişelerimizi derinleştiren olumsuzluklar da görmekteyiz. Bu olumsuzluklardan biri, mü’min genç kızların hatta kadınların, tesettür adı ile ortaya koydukları giyim sorunudur. Adına tesettür dense bile, tesettürün gerçekleştirmesi gereken maksatlara aykırı düşen mevcut durum, endişemizi derinleştirmektedir. Bu nedenle, İslam ve hayat ya da Allah’ın dinine göre yaşamak adına nerede söz açılsa neredeyse Kudüs konusu ile baş başa denebilecek kadar sık sık gündemimize gelen bir ‘tesettür bu hâliyle nereye gidiyor?’ sorusu ne yazık ki eksik olmuyor. Üzülüp eziliyoruz ama birilerinin de, tesettür ismi ile zevkleri tatmin etme yöntemini kullanmasını engelleyemiyoruz. Göze ve nefse hoş gelen şeylerin rağbet edeni de her yerde ve her zaman bulunabilmektedir. Dün, kadınlarımızın tesettürünü bize din dışı bir hayatı dayatanlara karşı savunurken bugün, mü’min kadınlar ve erkekler arasında tesettürün ne olduğunu konuşmak durumunda kalıyoruz. Bu da tesettürün, sorun olmaktan çıkmadığını belki de git gide derinleştiğini göstermektedir.Şu tespitleri yapmamızda bir sakınca olmasa gerek:Tesettür, insanlıkla alakalı bir sorundur. Sadece kadınların üzerinden konuşulması doğru değildir. Bedir ve Uhud’daki şekliyle cihat, erkeklerin mesul olduğu bir ibadettir. Dinimizin açık hükmüyle belirlenmiştir bu. Bu böyle iken, herhangi bir asır veya ortamda, cihadın dolaylı da olsa kadını ilgilendirmediği söylenebilir mi? Evet, cihadı gerçekleştirecek olan erkektir ama erkek, kadını ile beraber olduğunda bir hayat yaşayabilmektedir. Erkeğin cihat etmesi, kadını ile birden fazla açıdan bağlantılı bir konudur. Kadınsız cihat tasavvur edilemez. Tasavvur edilebilecek olan, kadının meydanda kılıç kullanıp kullanmayacağı olabilir. Tesettürün sadece kadın açısından düşünülmesi de böyle bir durumdur. Tesettürün, kıyafet olarak adlandırılabilecek bölümü kadının üzerinde izlenebilir. Tesettürün niteliği ve sonuçları ise erkek ve kadın için aynı şekilde değerlendirilebilecek bir meseledir. Tesettürü konuşurken ve yazarken, erkeklerin kendi işlerine bakması asla mümkün değildir.Tesettür yeni bir konu değildir. Son asırlardaki Siyonizm istilası ile alakalı değildir. Tesettür ve sonuçları ile alakalı bir tarih konacaksa bu tarih, yazının ve tarihin kullanılmadığı zamanlar kadar eski bir zaman olmalıdır. Tesettür sorunu diye bir sorun da dünyadan daha eskidir. A’raf suresinin yirmi yedinci âyetini bu açıdan defalarca okumamız, her hâlde zihnimizde çok önemli ipuçlarına yardımcı olacaktır. Şüphesiz yaşadığımız hayata, bu hayattaki mücadelemize, dün ve bugün bir de yarının ötesinde bir perspektif katabilenlerin idrak edebilecekleri bir açı açıyoruz bu meselede. Tesettürü, kadının veya erkeğin giyimini kumaş, iplik, terzi, hazır giyim, mağaza, etiket gibi sınırlı kelimelerle mahdut tutabilenler açısından muğlak bir ifade olabilir. Hayata ve bize, görevlerimize, imtihanımıza insan, şeytan/hak, batıl gibi kavramları ortaya koyarak bakabilenler için görebilecekleri çok daha renkli sonuçlar çıkacaktır. Şeytan ve erkek ya da kadın kıyafeti denklemini nasıl kurabildiğimizi anlamak için uzun bir düşünme koşusu gerekmiyor. Basit bir tefekkür de yeterli olur esasen. Yine de ayeti mealinden okuyalım. İşte tesettür savaşının ilk meydanı ve savaş taraflarının kimlikleri:Ey Ademoğulları!Şeytan, anne babanızı, çirkin yerlerini kendilerine göstermek için giysilerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de saptırıp yoldan çıkarmasın. İblis ve ordusu, sizin onları göremeyeceğiniz şekilde sizi görürler.’Bu âyet, tesettürle ilgili yer ve zaman bilgisi ihtiva ettiği kadar tesettürle alakalı gerekçeleri de ihtiva etmektedir. İman eden mü’min gözüyle tekrar tekrar ele alınmalıdır.Mesela namaz kılan bir mü’min, ne kadar namazı kendi inisiyatifine ve bedensel beklentilerine göre şekillendirebilir? Namazın herkese göre aynı olması gereken şekli dışında bir namaz olabilir mi? Tartışılamayacak kadar açık bir örnek olarak bunu önümüze koyabiliriz. Tesettür eğer dinimizin bir emri olarak kabul ediliyorsa, tesettürü nasıl zevklerimize veya yaşadığımız çağın standartlarına uydurabiliriz.Evet, dinimizin sabit bir kıyafet emri erkeğe de kadına da yoktur! Kumaş veya model emretmemiştir. Şekil ve şart getirmiştir. Bu şartları oluşturmayan bir kıyafeti nasıl dinin emrini yerine getirmiş olduğumuzu kabul edeceğimiz bir kıyafet olarak görebiliriz? Namazda olmuyor da kıyafette nasıl oluyor?Fukahanın, kadının üzerindeki elbise için belirlediği şartları tartışma konusu yaptığımızı kabul edelim. Fukahanın o şartları kendi düşüncelerine göre belirlediklerini, biz de bu zamanın şartlarına göre bir kıyafet çizgisi belirlediğimizi kabul edelim. Âlim olmaya gerek kalmadan her Müslüman, Allah Teâlâ’nın kadının tesettüründen ne murat edeceğini anlayamaz mı? Erkek ve kadın fitnesine karşı onca tedbirle emreden âyetler hiç mi dikkat çekmez. Ortada Fukahanın belirlediği şartlara olmasa bile, Müslüman’ın kalbinden gelecek kurallar olmaz mı? Kaldı ki fukahanın, kendi zevkine göre bir kural koyması ne olmuştur ne de mümkündür? Ortada Allah’ın kullarından istediği bir iş vardır; bu işi kullar, velev ki âlim kimlikli olsunlar kendilerine göre belirleyemezler.Bugün tesettür, maksadını zorlayan ama bizim zevklerimizi okşayan bir görüntü almıştır. Zaman zaman da kadınlarımızı koruması gerekirken onların üzerinde yabancı gözlerin saldırısına zemin oluşturmaktadır. Yeniden oturup 'nedir tesettür?’ diye soruşturmamız doğru olacaktır.Tefekkür İçin BaşlıklarNe istiyoruz, ne uygundur, nasıl yakışıyor gibi yakıştırmaları bir kenara bırakarak âyet ve hadislerle yaşamaya memur mü’minler olarak şu noktaları ele alabiliriz:Nur suresinin otuz birinci âyeti, kadınların açıkta kalması zorunlu olan el ve yüz dışındaki bedenlerini, vücut güzelliklerini ve takılarını gizlemelerini emretmektedir. Aişe radıyallahu anha validemiz, kadınların baştan omuzlara doğru baş örtülerini örtmelerini emreden tesettür ayeti indiğinde, muhacir kadınların eteklerini yırtarak kendilerine büyük başörtüsü yaptıklarını haber vermekte ve onları rahmetle anmaktadır. (Buharî, 4758-4759) Ümmü Seleme radıyallahu anha da, bu âyetten sonra ensar kadınlarının görüntüsünü kara kargalara benzetmektedir. (Ebu Davud, 4101)Üsame bin Zeyd radıyallahu anhüma, kendisine ait bir hatırayı naklederken diyor ki:Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme hediye edilmiş olan Mısır yapımı bir elbiseyi bana vermişti. Ben de onu eşime giydirdim. Daha sonra elbiseyi benim üzerimde görmeyince, elbisenin ne olduğunu sordu. Ben de eşime giydirdiğimi söyledim. Bunun üzerine bana buyurdu ki: ‘Söyle ona, onun altına bir iç çamaşır giysin. Verdiğim elbisenin kemik şeklini göstermesinden endişe ederim.’ (Ahmed, 21786; İbni Ebi Şeybe, 164)Erkeğin kadına, kadının erkeğe benzemesine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem lanet etmiştir. (Ebu Davut, 4098) Kılık kıyafetteki benzemenin buna dâhil olmayacağını söylemek zordur.Kâfirlere ait simge değeri taşıyan şeyleri kıyafet olarak kullanmanın yasak olduğu da hadislerle sabittir. (Ebu Davud, 4031; Müslim, 2077; Nesaî, 5316)Âlim olmaya gerek yoktur. Âyet ve hadisler gayet açıktır. Dinimize teslimiyetin gereği nefislerimizin beklentisini yok sayarak teslim olmaksa durum budur. Tesettür ortadadır. Hâlimiz de ortadadır. Bu nedenle de tesettür artık, Müslüman kadın kıyafetinin adı olma seviyesin geçmiş ve Müslüman kadının cihadı durumuna gelmiştir.
02 Haziran 2014 15:14