Toros Dağları'nın eteklerinde yetişen büyükbaş hayvanların sütünden yapılan tereyağı ve çökelek, zahmetli bir yolculuğun ardından sofralara ulaşıyor.
Çoğu zaman kahvaltı
sofralarının baş köşesinde yer alan tereyağı ve çökelek, Osmaniye'nin Kadirli
ilçesinde kadınların hünerli ellerinde "lezzetini" buluyor. Kadınlar,
doğallıktan taviz vermeden binbir emekle tereyağı ve çökeleği geleneksel metotlar
kullanarak hazırlıyor.
Önce doğal olarak
beslenen hayvanlardan geleneksel yöntemle sağılan süt, odun ateşinde pişirilip
bir süre dinlendirildikten sonra mayalanarak yoğurt haline getiriliyor.
Ahşaptan "gümbür" adı verilen yayık içerisine konulan yoğurt, su
katılarak insan gücüyle çırpılıyor. Böylece tereyağı alınan yoğurt, daha sonra
ayran yapılıyor.
Ayran da odun ateşinde
pişirilip suyundan arındırılmasının ardından bez torbalarda bekletilip çökeleğe
dönüştürülüyor.
"Hiçbir katkı
maddesi kullanmayız"
Kızyusuflu köyünde
yaşayan Hatice Tarımcı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, büyükbaş hayvan
yetiştiriciliğinin zor ve zahmetli bir iş olduğunu söyledi.
Köyde yaşayanların süt,
yoğurt, tereyağı ve çökelek gibi ürünlerin yapımının uzun bir zaman
gerektirdiğini dile getiren Tarımcı, şöyle konuştu:
"Çukurova
bölgemizde hava şartlarına bağlı olarak büyükbaş hayvanlarımızın dağlardaki
otlarla beslenmesine büyük önem veririz. Buğday, arpa, mısır, saman ve yoncanın
yanında kokusu ve tadıyla doğal olarak yetişen onlarca bitkiyle besleriz.
Atalarımızdan öğrendiğimiz geleneksel yöntemlerle sütünden birbirinden lezzetli
yiyecekler yapıyoruz. Bizim ürettiğimiz süt, peynir, tereyağı ve yoğurdun tadı,
aroması farklıdır. Hiçbir katkı maddesi kullanmayız."
"Geleneksel
yöntemler ürüne lezzet katıyor"
Karatepe köyünde yaşayan
Rahime Savrun da ürettikleri çökelek ve tereyağına ilginin fazla olduğunu
belirtti.
Savrun, kadınların el
emeği sayesinde zahmetli bir yolculuğun ardından tüketime hazır hale gelen
tereyağı ve çökeleğin yapılışını şöyle anlattı:
"Büyükbaş
hayvanımızdan günden 2 defa insan gücüyle sağdığımız sütü bez üzerinden
süzüyoruz. Odun ateşinde pişirip mayalarız. Bir gün beklettikten sonra ahşap
yayıkta su katarak çırparız. Yoğurt ayran olurken, yağı toplanır. Bir kapta
soğuk su ile ovalar, ayranından ayırırız. Elde ettiğimiz tereyağını kaplara
alırız. Arda kalan ayranın bir kısmını sofralarda içmek veya misafirlerimize
ikram etmek için buzdolabında muhafaza ederiz. Çökelek yapmak için tuz
kattığımız ayranı, odun ateşinde pişirdikten sonra bir gün bekletiriz. Bez
torbalarda üzerine ağırlık konularak suyunu sıktığımız çökelek, yenmeye hazır
hala gelir. Bizim ürettiğimiz yiyeceklerde Toroslar'ın mis gibi kokusu, alın
teri ve emek var."
Savrun, bin bir zahmetle
elde edilen tereyağını 25, çökeleği ise 7 liradan satarak aile ekonomilerini
katkıda bulunduklarını sözlerine ekledi.
14 Ağustos 2016 11:35