Mahalle arasında bir kırtasiye dükkanındayız.
Otuzlu yaşlarda bir kadın, altı yedi yaşlarındaki kızı için defter kalem
alışverişinde bulunuyor. İlk dikkatimi çeken şey annenin çok fazla, çok uzun,
çok teatral bir şekilde çocuğu ile kurmuş olduğu iletişim dili oldu. Anne
çalışıyor ve bütün bir hafta çalıştığı için mesafesini ayarlamakta sıkıntı
çekiyor diye düşündüm .
O defter, bu kalem, o silgi, bu çıkartma... Küçük
kızdan ziyade annesinin tercih ettikleri doğrultusunda alış-veriş yapıldı. Anne
her defasında küçük kıza önce sordu, sonra onun tercihini değil kendi
beğendiğini aldı. Tabii neden onun değil
de kendi beğendiğini almasını izah ede
ede.
Kırtasiye dükkanında kimse yok. Bir ben bir de
satıcı.
Diplomalı anne kararsızlığı ...
Bir dakika diyorsunuz. “Diplomalı anne kararsızlığı”
dediğin de nedir?
Kitabi olarak başlanmış anne çocuk ilişkisini
yılgınlık, bıkkınlık ile bitirmektir diplomalı anne kararsızlığı.
Diplomalı anne kararsızlığına en ziyade eşlik eden
şey dış bakışlardır. Çalışan anne kavramına yüklenen olumsuz bagajın altında
ezilmekte olan kadın, çocuğu ile kurduğu iletişim dilinde, sürekli olarak başkaları şimdi bana ne der ya da bakın ben
en iyi anneyim işte cümleleri arasında çatışır durur.
Şimdi müsaadenizle olayıma/şahitliğime geri dönmek
istiyorum.
Dakikalarca çocuğun değil sonunda annenin tercih
ettiği... Ki tercih edilecek bir durum da yok üstelik ve anneden ziyade küçük
kız bu durumun farkında...
Anne tercih
ettiği/aldıklarının parasını öderken küçük kız, Çok susadım dedi.
İşte o an kıyamet koptu. Satıcı ve bendeniz, göz
göze gelmemek için bir şeylerle meşgul olmaya çalıştık aynı anda.
Çünkü bir çıkartma için metrelerce cümle kuran ve
sonunda kendi çocukluğu için tercihlerde bulunan kadın, küçük kız yani kızı,
kendinden su değil de kırmızı kar yağdırmasını beklemiş, ne yapsın zavallı
çaresiz kadın bu inanılmaz beklenti karşısında şaşmış kalmış. SANKİ!
Susadım dedi küçük kız. Sadece susadım dedi. O
kadar! İnsanlar susar, hayvanlar, bitkiler susar.
Kadın küçük kıza nasıl bağırıp çağırıyor. Senin
isteklerin hiç bitmiyor Ilgın. Burası kırtasiye dükkanı ben sana suyu nereden
bulayım HA. Nereden bulayım!
Telaş etmeyin, pasajın içinde pideci var ben gidip
alayım dedim, küçük kızı annesinin dilsel şiddetinden kurtarmak daha da
önemlisi kadını kendinden kurtarmak için.
Şimdi bu satırları okuyunca kadına kızdınız büyük
ihtimal.
Bu yazının püf noktası, yazılma sebebi tam da bu.
Kadına/anneye kızmayın.
Sokakta gördüğünüz annelerin çocukları ile ilgili
yanlış iletişiminde, bakışlarınızı
devreye sokup, anneleri denetlemeye kalkmayın.
Her dakika denetlenmekten yorgun genç anneler.
Anneleri denetlemeye, akıl fikir vermeye çalışmak yerine, hayatlarını
kolaylaştırmaya çalışın. Hükümet bir dizi kararla bunu yapmaya çalışıyor. Ama
devlet politikasının bireylere sirayet etmesi için, öncelikle yargılayıcı
tavılar konusunda kendimizi dizginlememiz gerekiyor.
Anneler fıtri olarak çocuklarına yeter. Biz onları
yerli yersiz her ortamda denetlemeye
kalktığımızda, fıtri özelliklerini kaybediyorlar. Kadın kırtasiye dükkanında
bütün o uzun cümlelerini denetlenmeye alışmış bir hal içinde yaptı büyük
ihtimal. Çocuğu ile daha iyi iletişim kurduğunu göstermek için. Çünkü çalışan
annelere dair kafasının içinde o kadar çok ihmal cümlesi birikmiştir ki...
Hiçbir şeyi ihmal etmediğini her an ispat etmek için durmadan konuşuyor.
Genç annelere susma hakkı verelim. Çocukları ile
yan yana susarak şehirde dolaşma hakkı verelim.
Yargılamayalım, bizim zamanımızda diye bir cümleye
başlamayalım. Selam niyetine bir tebessüm, borçlu olduğumuz şey bir tebessüm.
Yargılayıcı bakışlar, denetleyici cümleler değil.
24 Temmuz 2017 14:08