Çocuklarda en sık rastlanan sorun Ayrılma Kaygısı Bozukluğu
Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, anaokulu ve ilkokula yeni
başlayan çocuklarda en sık rastlanan sorunun Ayrılma Kaygısı Bozukluğu olduğunu
söyledi.
Okulla ilk kez tanışan çocukların tümü farklı tepkiler
veriyor; kimi kolayca uyum sağlarken kimi çocuklar ise ebeveynlerinden ayrılmak
istemiyor hatta ağlama krizine giriyor. Peki neden? Anaokulu ve ilkokula yeni
başlayan çocuklarda sık rastlanan Ayrılma Kaygısı Bozukluğu, anne ve babanın
aşırı kollayıcı tutumundan kaynaklanıyor.
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi'nden Uzman
Klinik Psikolog Aynur Sayım, anaokulu ve ilkokula yeni başlayan çocuklarda en
sık rastlanan sorunun Ayrılma Kaygısı Bozukluğu olduğunu söyledi.
Bu sorunun çocuğun bireyselleşme sürecinde sorun
yaşamasından kaynaklandığını vurgulayan Aynur Sayım, "Bu durum, kaygılı,
korumacı ebeveynlerin çocuklarında görülüyor. Özellikle 2-3 yaş arası dönemde
çocuğun kendi başına yaptığı denemeleri engelleyen, kaygı ile yaklaşan ebeveynler,
çocukta bu sürecin sağlıklı geçirilmesini engellemiş oluyorlar. Aileden ayrılan
çocuk kendi başına bir şey yapamayacağı düşüncesine kapılıyor, çaresiz ve
yalnız hissediyor, bu nedenle korkuyor, ağlıyor, bağırıyor. Bu tepkileri yardım
çağrısı aslında " diye konuştu.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), öğrenme
güçlükleri, depresyon, sosyal fobi gibi psikiyatrik sorunların da çocuğun okula
uyumunu zorlaştırıldığını belirten Aynur Sayım, çocuğun bu süreci aile, okul ve
tedavi ekibi birlikte çalışarak aşması gerektiğini söyledi.
OKUL KORKUSU NASIL FARK EDİLİR?
Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, okul korkusunun üç farklı
şekilde fark edilebileceğini belirterek şunları söyledi:
"Anaokulu ve ilkokula yeni başlayan çocuklarda daha çok
ayrılma anksiyetesi şeklindedir. Çocuk, anne-baba ya da bakım veren kişiden
ayrılmak istemez. Özellikle ailesi tarafından bağımlı yetiştirilen çocuklarda
görülür. Aşırı koruyucu ebeveynler, çocuğun bireyselleşmesini engeller. Çocuğun
sosyal ortamlarda kendine güveni azdır. Yalnız kalınca nasıl davranacağını
bilemez, korkar. Okuldaki bir duruma gösterdiği tepki şeklinde olabilir:
Öğretmenin tavrı, arkadaşlarının alay etmesi gibi.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), özel
öğrenme güçlüğü, zekâ engeli, davranım bozukluğu, depresyon ve sosyal fobi gibi
psikiyatrik bozukluklarda, çocuk belli alanlarda yetersizlik yaşıyorsa, zor
öğreniyorsa, kendine güveni azsa, uyum sorunları yaşar. Aile içi iletişim
sorunları, boşanma, kardeşin evde kalması, kardeş kıskançlığı, ailede ölüm,
kaza ya da hastalık gibi nedenler de okul reddine sebep olabilir.
Bu duruma, ailenin baskısı da eklenirse çocuk zorlanır;
yargılanırsa anksiyetesi artar, panik içine girer ve okul reddi, okul fobisine
dönüşebilir. Sebep olarak öğretmenden korktuğunu, arkadaşlarıyla anlaşamadığını
söyleyebilir. "
SORUNUN GEÇMESİNİ BEKLEMEYİN
Okul fobisi yaşayan çocuklarda, iştahsızlık, uyku
düzensizliği, huzursuzluk, alınganlık, sinirlilik, utangaçlık, içe kapanım,
okul etkinliklerine ilgisizlik görülebileceğini ifade eden Uzman Klinik
Psikolog Aynur Sayım, "Okula gitmediği sürece, okula başlama güçleşir.
Ailenin 'Bir süre bekleyelim, geçer belki' yaklaşımı yanlıştır. Sorun daha da
büyür " uyarısında bulundu.
Okul olgunluğunu "çocuğun fiziksel, zihinsel, sosyal ve
duygusal gelişimi açısından belirli bir düzeye gelmesi, okulda kendisinden
beklenilenleri başarılı bir şekilde yerine getirmeye hazır olması " olarak
tanımlayan Aynur Sayım, "Okula karşı geliştirilen ilk yıllardaki olumsuz
algı kişinin tüm akademik yaşantısına etki eder. Ebeveynler, çocuklarının tüm
gelişim alanlarında yaşıtlarına paralel gelişim sergilediğinden emin olmalıdır.
Okul olgunluğu olan çocuğun zihinsel gelişimi adına; görsel ve işitsel algılama
yeteneğinin iyi olması, algıladıklarını belleğinde tutabilmesi, mantıklı
düşünebilmesi ve neden- sonuç ilişkisi kurabilmesi, yeterli kavram bilgisine de
sahip olması gereklidir " dedi.
ÇOCUK HAYATA HAZIRLANMIŞ OLMALI
Okul olgunluğunun oluşmasında en büyük payın aileye ait
olduğunu ifade eden Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, "Aslında bu süreç
çocuğun okula başlayana kadar olan süreciyle ilgili. Çocuğu hayata hazırlayan
bir süreç. Kendine güvenmesi için çocuğa cesaret veren aile tutumları gerekli.
Çocuk bu durumda zaten okula hazır oluyor. Öz bakım becerilerinin
desteklenmesi, kendi yemesi, giyinmesi, sorumluluk verilmesi sağlanmalı.
Ailenin sosyalliği burada önemli bir konu. Diğer kişilerle sık görüşülmesi,
çocuğun yaşıtlarıyla oynamasının sağlanması gerekiyor " dedi.
Uzman Klinik Psikolog Aynur Sayım, okul olgunluğuna ulaşan
çocukların sahip olduğu özellikleri de şöyle sıraladı:
- "Bedenini rahat kullanabilmeli,
- Bedensel koordinasyonunu sağlayabilmeli,
- Kalemi tutup yazabilecek ince kas gelişimine sahip olmalı,
- Dil gelişiminde, yeterli kelime hazinesine sahip olmalı,
- Sosyal ve duygusal gelişim bağlamında yeterli özgüvene
sahip olmalı,
- Anne babasıyla güvenli ilişki kurmuş olmalı,
- Güvenli ayrılığı başarabiliyor olmalı,
- Sorumluluk alabilmeli,
- Yaşıtlarıyla rahat sosyal ilişkiler kurabilmeli ve
ilişkileri sağlıklı sürdürebilmeli,
- Sosyal problemleri çözebilme yetisine sahip olmalı,
- Grup etkinliklerinde sakin bir şekilde oturabilmeli,
- Yönergeleri dinleyip uygulayabilmeli,
- Temizlik, beslenme, giyinme ve dinlenme gibi alanlarda
kendi gereksinimlerini karşılayabilmelidir. "
YETERSİZLİK YAŞAYAN ÇOCUKLAR DESTEKLENMELİ
Bireysel farklılıklar nedeniyle okul olgunluğunun çocuktan
çocuğa göre değişmesiyle birlikte, bireysel farklılıkların da olgunluğu
etkilediğini kaydeden Aynur Sayım, "Çocuğun okula hazır olup olmadığı,
Okula Hazırlık Testleri ve gelişim değerlendirmeleri ile mümkün olabilmekte ve
belli alanlarda yetersizlik yaşayan çocukların okul sürecinde de
desteklenmeleri gerekir " dedi.
Uzman Klinik Psikolog Aynır Sayım, Ayrılma Kaygısı
Bozukluğunun sağlıklı şekilde aşılması için de aşağıdaki tavsiyelerde bulundu:
- Korkutma, tehdit, şiddet, yargılama kullanılmamalıdır.
- Çocuk, onu rahatsız eden bir duruma karşı duygusal bir
tepki vermektedir. Bunu fark edip onu anlamaya çalışmak en doğru yaklaşımdır.
Çocukla empati kurmak, onu anlamaya çalışmak gerekir.
- Okul reddine hangi durum ve duygunun neden olduğunu bulup,
bu sorunun çözülmesi için çalışılmalıdır.
- Bunun için aile, bir psikiyatri merkezinden yardım
almalıdır. Psikiyatrik yaklaşım ve psikoterapi birlikte götürülmelidir.
- Ailenin, çocuğun okula devamıyla ilgili kararlı olması
gereklidir. Fakat çocuğa, bu sorunun tüm aileyi ilgilendirdiği, sadece çocuğun
sorunu olmadığı hissettirilmelidir.
- Öğretmen ve ailenin sıkı işbirliği içinde olması
gereklidir. Öğretmenin güven verici ve zorlayıcı olmayan tarzı önemlidir.
"
13 Eylul 2017 20:22