İnsan vücudundaki sırlar, tıbb-ı nebevi ile bilimsel tıp arasındaki farktan Türkiye'deki tıp politikalarına kadar insanı yakından ilgilendiren birçok konuda sorularımızı yanıtlayan Ali Akben, hastalık öncesi ve sonrası ile ilgili önemli uyarılarda bulundu.
İnsan vücudunun mükemmel yaradılışı ve kişinin kendisine emanet
edilen bedene karşı sorumluluklarını Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Akben ile
konuştuk. İnsan vücudundaki sırlar, tıbb-ı nebevi ile bilimsel tıp arasındaki
farktan Türkiye'deki tıp politikalarına kadar insanı yakından ilgilendiren
birçok konuda sorularımızı yanıtlayan Ali Akben, hastalık öncesi ve sonrası ile
ilgili önemli uyarılarda bulundu.
Ali
Hoca'nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle;
Hocam, Öncelikle İnsan
Vücudunun Yaradılışı ve Özelliklerinden Söz Edebilir misiniz?
İnsan, eşrefi mahlûkat olarak yaratılmıştır. "İnsanı
topraktan yarattık" diyen Rabbimizin karşısına, "Hayır! İnsan
hayvandan yaratılmıştır", diyenler her zaman çıkmıştır. Topraktan
yaratıldığımız için toprakta ne kadar element varsa vücudumuzda da o kadar
element mevcuttur. İlahi bir sanatla insanlık denen o eşrefi mahlûkatla
mükemmelliğin zirvesine götürüldüğünü müşahede ediyoruz. Hücreyi
incelediğimizde insan hayretini gizleyemeyip bu ilahi sanatın mükemmelliğini görüyor.
Bugünkü ileri ve güçlü teknoloji ile de bu hücrelerin gücüne küçük oranda dahi
yetişilemediğine şahitlik ediyoruz. İnsan vücudunda her şey var. En ileri
tıbbın bile erişemediği sayısız güzellikler ve yapım mevcut. Her şeyi mükemmel
olan bu yaratılış insan tarafından bozulmadığı müddetçe bozulmayacak bir
yaratılış şeklidir. İnsana yaratılışta şeref verilmiştir.
İnsan Vücudu Bir İlahi
Makinadır
İnsan Neden Eşrefi Mahlûkattır?
Ebu Cehil torunları, ondan önceki hak dinlerin düşmanları o gün de, bugün de,
yarın da bunun karşı duruşunu çeşitli yollar vasıtasıyla ispat etmeye ya da bu
gibi konuları çağdışı lanse etmeye devam edecekler. Fakat biz yolumuza devam
etmeliyiz. İnanç sistemimizin bu mükemmel yaratılışla da güçlendirildiğini
düşünürsek hekimler olarak bizim daha fazla insan üzerinde kafa yormamız
gerekir. İnsan, zerreden küreye mükemmel ve yaşamın sağlıklı ve düzenli gitmesi
için de her şey düşünülmüş ve bizim büyük hatalarımıza rağmen de kolay kolay
bozulmayan bir ilahi makinedir. Kalp atışımızdan aldığımız nefese kadar,
aldığımız oksijenin oranından, vücudumuzdaki karbondioksit dengesine kadar,
vücudumuzun içerisindeki birtakım elementlerin dağılımına kadar, nereye
bakarsak bakalım bizim dışımızda bizim üstümüzde ve bizim aklımızın zorlandığı bir
mükemmeliyet söz konusu.
Kişinin Kendisine Emanet Edilen Bu
Mükemmel Bedene Karşı Hassasiyetleri Nasıl Olmalı?
İnsan duygulu yaratılmıştır. Duygularının zenginliğiyle kalite kazanmıştır.
Duygu, insanın artı olan özelliklerindendir. İnsanın ahlaki, vicdani
özelliklerini aldığınız zaman geriye bir canavar çıktığını görmekteyiz.
Canavar, insan portresinin toplumlarda olması, dinin insanlara nakşettiği
duygusal zenginliklerin zayıflamasıyla meydana gelmektedir. Bir insan Eşrefi
Mahlûkat olurken, Esfeli safilin de olabiliyor. İkisi birbirine taban olarak
zıttır. Bakın biz beynin ancak yüzde 10'unu biliyoruz. İnsan beyni öyle bir
nizamda yaratılmış ki, insan dış etkenlerden veya almış olduğu gıdalardan
pozitif ve negatif etkilenebiliyor. Mesela besmele ile kesilen bir hayvanın
etini yediği zaman aldığı enerjiyle, İslami hassasiyeti olmayan birisinin
kestiği hayvanla aldığı enerji farklı. İçtiği suda da aynı şey geçerli.
Bunların bilimsel açıklamaları yok. Ama bizim kültürümüzde var olan birtakım su
ile tedaviler mevcut. Her şey bir sırdır. Bize yakışan, bu sırrı ilahiyi devam
ettirmektir. Çünkü böyle bir ölçü yok. Herkesin kendi gücüyle buna katkıda
bulunması lazım. Bu mükemmel yapı olan insana herkes bir tuz olmalı. Çorbada
tuz olmakta güzel bir şeydir.
Allah Bizim İçin Bize Müdahale
Ediyor
Peki, Hocam Dinimizin Tıbba
Yaklaşımından Söz Edebilir misiniz?
Allah'û Teâlâ bize, "Akşam saati uyuyacaksınız, günlük işlerinizde aktif
olacaksınız. Ama ibadetle ilgili bir zaman diliminde de başka bir işgalle
meşgul olmayacaksınız" buyuruyor. Bunun gibi sayısız örnekler var.
Bitkiler, toprağın kullanımı, kişinin insanlar ve kendisiyle barışık olmasına
yönelik bu benzeri birçok durumlar söz konusu. Rabbimizin bize vermiş olduğu
ilim, akıl ve mantıkla haddimizi aşma gibi bir hadsizliğe de düşmeden bu işleri
O'nun isteği doğrultusunda yapmaya çalışmalıyız. İnsan bazen Allah'ın insan için
lütuflarını göremeyebiliyor. Sağlıkta da olduğu gibi. Mesela içki içmeyin,
zinaya yaklaşmayın diyor, haddi aşmayın diyor. Yani Allah bizim için bize
müdahale ediyor. Bize yapılan bu iyilik müdahalelerini biz gözardı ediyoruz. Ve
bu gözardıların bedelini de sağlığımızla ödeyebiliriz. Peygamberimize (sav)
gelince O zaten bir ümmi idi. Onun bütün ilmi Allahû Teâlâ'dan gelmişti. Bu
ilim olduğu toplumda bir takım sorunları da içten içe çözmüştür. Bakın temizlik
de bir ilimdir. Peygamber Efendimiz "Temizlik imanın yarısıdır"
diyor. Yani toplumu dizayn etmeye yönelik ve öyle birtakım tavsiyeleri var ki,
bunlarla alakalı hayrete düşmemek mümkün değil. Tıbb-ı Nebevi diye tabir edilen
peygamber tıbbında, Ona uygun hareket edebilsek yani; ölçülü olmamız, yememizi-içmemizi,
muhabbetimizi ölçülü yapmamız, gıdalarımızı ölçülü almamız, doymadan sofradan
kalkmamız, ellerimizi yemekten önce yıkamamız, abdestle günlük temizliğimiz ve
vücudumuzun kirlerini atmamız, gusül gerektiğinde gusülle vücudumuzu bir takım
negatif olaylardan korumamıza kadar çok sayıda faydalı olabilecek bilgiler
vardır.
Tıbb-ı Nebeviyi Bilimsel Tıp
Dediğimiz Tıptan Ayıran Özellik Nedir?
Tıbb-ı Nebevide tedavi yoktur. Tıbb-ı Nebevi aslında koruyucu hekimliktir.
Hatta bununla ilgili bir hadis-i şerif şöyle geçiyor: Peygamberimize hediye
edilen bir doktorun o bölgede hastalıkla ile ilgili bir tecrübesi olmayınca
Peygamber Efendimize müracaat ettiğinde O da diyor ki; "Benim ümmetim
acıkmadan sofraya oturmaz, doymadan kalkar, yılda bir kez de hacamat yaptırır"
diyor. Gördüğünüz gibi ölçü bu. Şimdi bu ölçüyü biz, onbinlerce hekim ordusu
oturup tartışsa ne kadar aykırı tartışırsa tartışsın, burada dururuz. Bu
çözümün üstünde bir şey ortaya koyamayız. Çünkü doymamak vücudun bir temel
ihtiyacı. Acıkmadan oturmamak vücudu boşaltmaya, temizlemeye yönelik bir
eylemdir. Yılda bir kez hacamat da vücudun kanlanıp canlanması için. Vücudun
kendini yeniden enerji ile donatması için yıllık bir aşı ya da yıllık bir
"check up" gibi algılanabilir. Bu doğru ve eğriler çok karıştığı için
herkes tıp ve din konusunda âlim olduğu ve bir de işin ehline verilmemesi gibi
durumlar söz konusu olduğu için ciddi ilerlemeler kat edilmiyor. Ben yaptım
oldu, mantığı güdülüyor. Bu hareketler bizim sorun ve sıkıntılarla yaşamamıza
neden olmaktadır.
HASTALIKTA BAZEN BİR NİMETTİR
Hocam, Hastalığa Karşı Sabır
Kavramını Biraz Açıklayabilir misiniz? Büyüklerimiz,
âlimlerimiz hastalığın bazen bir nimet olduğunu söylemişlerdir. Düşünün
hastalık sonucu ölen ve hiçbir şey yokken hemen ölen iki insanı. Hastalık
günahlara kefaret olabiliyor. Bunda en önemli faktör sabırdır. Sabır genelde
insanların kahir ekseriyetinde az olan bir şeydir. Ayeti kerimede sabretmek
tavsiye ediliyor. Sabır dayanma ve direnme ile alakalı bir şeydir. İnsanların
sabır ve direnme güçleri eşit değildir. Sabırla aşılan sıkıntı ve hastalıklar
insanın hanesine olumlu birtakım yansımalar gerçekleştirmektedir. Sabırda en
büyük sorun acıya karşı olan sorundur. Hastalığın birtakım devreleriyle ilgili
sorunlarda aciz kalabiliyoruz. Bu acziyetlerin sonucunda tek teselli Allah'ın
kapısına müracaat etmektir. İşte hastalıkta sabır burada ortaya çıkıyor. İşte
bu sabır nimete dönüşebiliyor. İnsanda yapılacak bir iş karşısında çabuk sonuç
istemek gibi bir özellik var. Burada genelde sorun yaşıyoruz. Anne rahmine
düşmüş bir çocuk dokuz ayda dünyaya gelir. Bu sekiz ay olur, yedi ay olur ama
altı ay olmaz. On ay da olmaz. Bazı hastalıklarda teşhis bile ayları buluyor.
Tedavi daha uzun sürebiliyor. Etkin olacak bir tedavi bu uzun süreden dolayı sorun
yaşayabiliyoruz. Bu sefer ne yapıyoruz, hızlı kolay yollar aramaya çalışıyoruz.
Bu yollarda bazen insanın başına bela olabiliyor. Yani sabır burada da bazen
gerekebilir. Ortak buluştuğumuz noktaları göz önüne koymamız gerekir. En çok
yaptığımız nefes almak, su içmek. Yaşamak için gıdalar alıyoruz, sosyal
faaliyetlerde bulunup aş için iş yapıyoruz. Bunların hepsini düzenli ve olması
gerektiği gibi yaparsak bir sıkıntı yaşamayız. Düzenli yaşam birçok hastalığın
önüne geçer.
Hasta Ol, Ben Seni Tedavi Edeyim
Gelişen Teknolojiye Rağmen Hastalık
Oranlarında Her Geçen Gün Artış Olduğunu Görüyoruz Bunun Sebebini Nasıl
Açıklarsınız?
Ülkemizde uygulanan sağlık politikası maalesef hastalıkların
çözümü ve insanın daha sağlıklı yaşaması yönünde değildir. Politika şu
"Hasta ol, ben seni tedavi edeyim." Şu an hasta olmamız için her şey
mevcut. Uykumuz iğfal edildi. Muhabbetimize dinamit konuldu. Gıdalarımızın
hepsi suni, yaşadığımız ortamlar tamamen mekanik ortamlar, işlerimiz ve
aşlarımız neredeyse dinimiz oldu. Böyle bir karmaşa içerisinde hastalanmamak
gibi bir durum zaten söz konusu olmaz. Sistem bu ortamda "Hasta ol
diyor", biz de zaten hasta oluyoruz. Hekimlerimize gidiyoruz. Hekimlerimiz
tamamen teknolojik. Eskiden hekimler hastanın başını okşar, sırtını sıvazlardı.
Şu an ise hastaların yüzüne bakmayan doktorlar bile var. Teknolojik olarak
hastaya bir şeyler yapmaktan dolayı onunla ilgilenecek zaman bulamıyor. Bir
şeyler olacak diye her türlü ilaç istiyor, filmler çekiyor. Hasta da çözümü
bunlar zannettiği için, bir süre sonra hasta çaresiz kalıyor. Daha sonra birçok
organının iflas ettiğine şahit oluyoruz. Böyle bir sistemi parayla düzeltmek
mümkün değil. On sene öncesine göre sağlık harcamaları yaklaşık yirmi katına
çıkmış. Ama biz yirmi kat iyileşmedik. Tam tersi yirmi kat kötüleştik. Sistem
halkı yönlendirmeye yönelik olarak çözüm yerine, olaylara rey gözüyle bakıyor.
Sonuçta da olan yine halka oluyor.
Peki, Bu Durumda Hastalara Yönelik
Tavsiyeleriniz Nelerdir?
O nedenle tavsiyem şudur ki; Çok sık doktora gitmeyin, kendi doktorunuz olun.
Çözümü çözümsüzlük yerlerinde değil, kendinizde arayın. Yedikleriniz ve
içtiklerinize dikkat edin. Gıdalarınız sağlıklı, doğal ve helal olsun. Çünkü
helal ve haram da karışmış durumda. Buna dikkat edilmeli. Birçok uydurma
hastalık üretilmiş durumda. Sen hasta ol ben üretirim düşüncesiyle her şeyi
madde merkezli hale getirmiş. Sisteme fazla güvenmekten öte, herkes kendi
sağlığını ve çevresindekileri düşünerek yaşamalı. Uykusuzluk problemi düzenli
uykuyla, gün boyu uykusuz kaldığınızda kaylule uykusuyla, yenen yanlış bir
yemek sonucu mide bulantısı oluştuğunda, onu oruç tutmakla, stres ve siniri
alınan ihlâslı bir abdest ve kılınan namazla atabiliriz. İnsan içindeki
eczaneyi kullanarak kendi kendinin doktoru olabiliyor. Aile merkezli sağlıkta
koruyuculuğa gitmeyi tercih etmeli
02 Ocak 2018 18:46