Tüm anne babaların ortak dileğidir çocuklarının hastalanmaması. Ancak yaşam karşısında bu dilek çok gerçekçi değil maalesef… Hastalıklara karşı çocuğumuzu koruyacak olan bağışıklık sistemi doğuştan gelse de çevresel faktörlerle iyi ya da kötü yönde etkilenebiliyor.
Bağışıklık sisteminin savaşçıları antikorlar, doğum
esnasında anneden bebeğe geçiyor. Yaşamın ilk aylarında anne sütü ile beslenme
bağışıklık sistemini destekleyen en önemli gerçek. Ancak bunlar henüz yeterli
düzeyde değildir. Bebek büyüdükçe, bağışıklık sisteminin gelişmesi beklenir. Bu
süreçte dış ortamdan gelen mikrop ve bakterilerle karşılaşan sistem, bu
düşmanlara karşı savunma yapmayı öğrenir ve bir daha ki karşılaşmaya kendini
hazırlar. İşte bu savaş esnasında savaşçı antikorların güçlü olabilmesi için
onlara iyi bakmak gerekiyor. Bağışıklık sistemimizi etkileyen 5 önemli nokta
var.
Hijyen kuralları: Bağışıklık
sistemi ile hijyen arasında önemli bir bağ vardır. Bunu hijyen hipotezi ile
açıklayabiliriz. Bu hipoteze göre ortam sterilliği arttıkça bağışıklık sistemi
kendine doğru çalışır ve kendine zarar vermeye başlar. Örneğin, çamaşır suyu
gibi maddelerle evin sık sık temizlenmesi çocuğun bağışıklık sisteminin
gelişmesini engeller. Çocuk ne kadar çok yaşadığı ortamla ilişkide ise,
yaşıtları ile ya da toprakla oynuyorsa o kadar bağışıklık sistemi gelişir.
Ailenin tek çocuğu olup steril çevrede yaşayan çocuklarda bağışıklık sistemi
gelişemez, bu tür çocuklar, kreşin veya okulun ilk yılında daha sık hastalanır
ve okula gidemezler. Bu yüzden küçük çocukları aşırı temiz ortamlarda tutmak
yerine kontrollü şekilde park, bahçe gibi oyun alanlarında bulundurmalıyız.
Bunun yanında küçük yaşlarda verilen el temizliği, tuvalet temizliği gibi
hijyen kuralları özellikle okul yıllarında çocukları bulaşıcı hastalıklara
karşı korumada etkili olacaktır.
Aşılama: Aşılar,
içerdikleri mikroorganizmalarla bağışıklık sistemini uyararak hücresel ve/veya
sıvısal bağışıklık yanıtı oluşturur. Böylece hastalık oluşmadan o hastalığa
karşı direnç meydana gelir. Ancak şu unutulmamalıdır ki hiçbir aşı temsil
ettiği mikroorganizmanın kendisi kadar etkili bir cevap oluşturamaz. Bu nedenle
kalıcı ya da uzun süreli bir bağışıklık direnci için aşıların belli aralıklarla
tekrarı gerekir. Çocukluk dönemi aşıları zamanında ve eksiksiz yapılmış
çocukların, ileriki yıllarda bu hastalıklara yakalanma oranları daha düşüktür.
Yeterli ve sağlıklı beslenme: Bağışıklık
sistemi vücudumuzu eksojen (dış) maddelerden, mikrop istilasından ve muhtemel
tümör oluşumundan koruyan bir sistemdir. Bebek anne karnından çıktığı zaman
anneden ve sütten aldığı faktörlerle bu savunma mekanizmasına sahip olarak
doğarlar. Fakat zaman içinde düzensiz beslenme, çevremizdeki toksinler,
uykusuzluk bu savunma sisteminin zayıflamasına sebep olur. Vücudumuzu
bakteriler, virüsler, mantarlar gibi mikroorganizmalara karşı koruyan
bağışıklık sistemi güçsüzleştiğinde enfeksiyonlara karşı korumasız kalır.
Yanlış beslenme, şeker, sigara (pasif içicilik de dahil), çevre ve hava
kirliliği bu sistemin zayıflamasına neden olur.
Hareket-spor: Çocuklarda
çok sık karşılaştığımız durumlardan birisi de televizyon ve bilgisayar
karşısında uzun süre zaman geçirmeleri, yeterli dinlenememe ve uykusuzluk
sebebidir. Hem bedensel hem de ruhsal yorgunluk bağışıklık sistemini
zayıflatır. Beslenme şekli de bu sistemimizi güçlendirir. Yulaf, tam buğday
ekmekleri, kepekli pirinç, kepekli makarna, bulgur gibi kompleks
karbonhidratlar daha dikkatli tüketilmeli, bunların yanında protein ve yağ da
dengeli bir şekilde tüketilmeli. Bağışıklık sisteminin hücrelerinin etkinliği
için de A, C, E, B12 vitaminleri, folik asit, demir, çinko ve selenyum da
önemlidir. Bunların yanında omega 3 yönünden zengin olan balık haftada 1-2 kez,
bol taze meyve ve taze sebze düzenli olarak tüketilmelidir. Ayrıca ıhlamur,
zencefil, zerdeçal, bitki çayları da günlük tüketilmeye dikkat edilmelidir.
Uyku: Bebeklerin
sağlıklı gelişimleri için kesintisiz gece uykusu en az beslenme kadar
önemlidir. Çünkü bebekler gerçekten de uyuyarak büyürler. Uyku sırasında,
özellikle karanlıkta melatonin hormonu salgılanır. Bu hormonun salgılanması
bağışıklık sisteminin güçlenmesinde önemli bir role sahiptir ve aynı zamanda
hipofiz bezinin daha fazla büyüme hormonu salgılamasını sağlar. Uyku sırasında
bebeğin çalışmayan kasları da çalışarak enerji depoları yenilenir. Bebekler
uyurken beyinleri çalışır ve gelişir. Bebek, uyanıkken oyunda öğrendiği
bilgileri uyku sırasında organize ederek beynine kaydeder. Böylece beyinde
nöronlar arası bağlar oluşur ve güçlenir. Uyku süresi ve kalitesi bütün bu
gelişmelerin olabilmesi için çok önem kazanır. İyi uyumuş ve dinlenmiş bir
bebek, uyku öncesi depoladığı bilgileri hafızasına düzenli bir şekilde
kaydetmiş olarak güne daha enerjik başlar. Böylece uyanıkken yeni şeyler
öğrenmeye de istekli olur ve kaliteli oyunlar oynayabilir. Eğer çeşitli
nedenlerle bebeğin gece uykusu devamlı bölünürse ve uykusunu yeterince
alamazsa, bu bebeğin gelişiminde problemlere neden olabilir. Maalesef annelerin
çoğu bebeklerinin beslenmesine aşırı dikkat ederken, bebeklerin büyümesi için
uykunun genel olarak gerekli olduğu dışında, kaliteli ve kesintisiz gece
uykusunun bebeklerin büyümelerinde ve beyin gelişiminde ne kadar önemli role
sahip olduğunun farkında değiller. Türkiye’de yapılan bir araştırmada,
annelerin % 80’nin uykunun önemi hakkında bilgi sahibi olmadığını ortaya
koymuştur. Mükemmel bir gece uykusu, bebeğinizin gün boyu öğrendiklerini düzenlemesini,
enerji depolarını yenilemesini ve yeni güne mutlu, zinde ve en önemlisi
öğrenmeye açık olarak başlamasını sağlayarak zihinsel gelişimini hızlandırır.
19 Ocak 2018 11:31