Uzmanlar, yorgunluğun en sık görülen nedenleri ve dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi.
Sabahları yorgun uyanmak, gün içinde yaşanan halsizlik, günlük
işleri yaparken yaşanan isteksizlik ve genel bir bitkinlik hali... Çoğu zaman
yüksek iş temposu ve şehir yaşamının hızından kaynaklandığı düşünülen bu
belirtiler aslında ciddi hastalıkların habercisi olabilir.
Tiroitten
kansere birçok hastalığın işareti olabilen yorgunluğunuz geçmiyorsa altında
yatan nedenlerin mutlaka araştırılması gerekir. Memorial Ataşehir Hastanesi
Dahiliye Bölümü'nden Prof. Dr. Birsel Kavaklı, yorgunluğun en sık görülen
nedenleri ve dikkat edilmesi gereken noktalar hakkında bilgi verdi.
Yorgunluğun,
normalde bir insanın günlük işlerini yaparken kendini yorgun hissetmesi,
yetersiz hissetmesi olarak tanımlanabileceğini söyleyen Kavaklı, "Kimi
insanlar yaşından hiç beklenmedik bir şekilde atak olabilir ya da genç yaşta
kişi yemek yemeye, yatmaya hatta dinlenmeye bile üşenir halde olabilir. Bu
durum bir üşengeçlik mi, enerji düşüklüğü mü ya da hastalıktan mı kaynaklanıyor
bunun belirlenmesi çok önemlidir." dedi.
Prof.
Dr. Birsel Kavaklı, yorgunluğun bazı nedenlerini şöyle sıraladı:
"Kansızlık:
Yorgunluğun en sık görüldüğü hastalık grubu anemidir. Çünkü oksijen taşıyan
hemoglobinin eksikliği kişinin kendini yorgun ve halsiz hissetmesine neden
olur. Bu durumda kişiye mutlaka bir uzman doktor muayenesi ve gerekli tetkikler
yaptırılmalıdır. Gerekli tedavi planlaması kansızlık giderildikten sonra
yorgunluk hissinin de kaybolduğu görülecektir.
Depresyon
ve stres: Yorgunluğa yol açan hastalıklardan ikinci sırada depresyon gibi
psikosomotik hastalıklar gelir. Depresyon da kişilerin kendisini yorgun
hissetmesine neden olabilir.
Tiroit
hastalıkları: Hipotiroidi başta olmak üzere endokrin hastalıklar da kişinin
kendisini çok yorgun hissetmesine neden olur. Hatta hipotiroidi hastalarının
etraflarında tembel olarak tanımlanan kişiler olduğu söylenir. İş yapmak
istemeyen, yerinden kalkmakta zorlanan, iş yapma gücünü kendinde hissetmeyen
insanlardır bunlar genelde. Yine endokrin hastalıklarından şeker hastaları da
sürekli yorgundurlar. Bu insanlar kendilerini yorgun, bezgin ve güçsüz
hissederler. Şeker seviyeleri yüksek olduğu zaman günlük yaşamları bile
kesintiye uğrayabilir.
Kanser:
Yorgunluk, bir takım erken onkolojik hastalıkların belirtisi de olabilir.
Kanser hücreleri hastanın tüm vücut sistemlerini bozarak yorgunluğa neden
olabilir. Örneğin kansızlık yapmışsa, beslenmeyi bozuyorsa yorgunluk
yaratabilir. Bir de tümörler insan organizmasına göre çok hızlı metabolik
aktiviteye sahiptir. Yani şekeri daha hızlı tüketir, kişinin kan şekerini
düşürür ve oksijeni daha çok harcarlar. Çünkü tümörler hızlı büyüyen
dokulardır. Gereksinimleri de çok fazladır ve kişinin aleyhine alıp bunları
harcadıkları için de kişi kendini yorgun hissedebilir.
Kalp
hastalıkları: Kalp yetmezliklerinin de en önemli belirtilerinden birisidir
yorgunluk. Hatta kalp hastalıklarının en erken bulgularından birisidir. İster
kapak lezyonu olsun, ister kalp damar hastalıkları olsun, bunlar kalbin oksijen
ihtiyacını karşılamasına engel oldukları için yorgunluk yaratırlar. Kişi bir
kat merdiven bile çıksa yorulur, bacakları kesilir, nefessiz kalır.
Enfeksiyon
hastalıkları: Vücutta çeşitli nedenlerle ortaya çıkan enfeksiyon hastalıkları
da yorgunluğun sık görülen nedenlerini oluşturmaktadır.
Metabolik
hastalıklar: Böbrek yetmezliği, karaciğer yetersizliği, kalsiyum yüksekliği ve
potasyum düşüklüğü gibi durumlarda da vücuttaki kan tuzları ve minerallerdeki
azalmalar yorgunluğun ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu hastalık ve
durumların erken dönemde tedavisi çok önemlidir.
Uyku
apnesi: Yaşam kalitesini bozan en önemli sorunlardan olan uyku apnesi de
yorgunluğun önemli sebeplerinden birisidir. Yeterli sürede, kaliteli bir uyku
uyuyamayan kişiler kendisini ertesi gün aşırı yorgun hissedecektir. Bu durum
gün içerisindeki tüm faaliyetlere yansır.
Fiziksel
güçsüzlük: Yorgunluk, fiziksel güç ve kondisyonla da çok ilgilidir. Kondisyonlu
ve güçlü bir kişi daha geç yorulur. Yaşa göre sağlıklı beslenerek ve düzenli
fiziksel aktivite ile kas kuvvetini artırmak ve korumak yorgunluğun önüne
geçebilir.
Kavaklı;
hepatit yani karaciğer iltihaplanması, kalbin iç yüzünün iltihabı, kalp zar
iltihapları, verem (tüberküloz), parazit hastalıkları ve AIDS'in de bunlara
eklenebileceğini söyledi.
Ne zaman doktora
başvurulmalıdır?
Kavaklı,
"Kişi, daha önce yorulmadan rahatlıkla yapabildiği işleri artık yorularak
yapıyorsa bir doktora başvurmalı, yorgunluğun sebebi araştırılmalıdır. Hatta
kişinin özgüveninin azalması, kendine eskisi kadar iyi bakmaması da bir soruna
işaret olabilir. Geçici yorgunluklar çok önemli sayılmamaktadır ancak kronik
yorgunluk olduğunda bu durum mutlaka önemsenmelidir." dedi.
Enerjinizi doğru kullanmayı
öğrenin
Çalışma
ve dinlenme periyotlarının doğru ayarlanması gerektiğini belirten Kavaklı,
"Kısa ve sık dinlenme aralıkları verilerek yorgunluğun ortaya çıkması
önlenebilir. Çalışma ortamının iyi havalandığından emin olunmalıdır. Çok sıcak
veya çok soğuk ortamlar vücudumuzda ekstra bir stres yaratır. Vücudun çok hafif
düzeyde susuz kalması dahi metabolizmayı yavaşlatır. Bu nedenle günde en az 8-10
bardak su içilmesi, kahve ve çayın mümkün olduğunca az tüketilmesi gerekir.
Düzenli uyku ile yeterli ve dengeli beslenme, bağışıklık sisteminin güçlü
olması için gereklidir. Düzenli yapılan 30 dakikalık yürüyüş, vücut ağırlığının
dengelenmesine, kemik sağlığının korunması ve geliştirilmesine yardımcı
olmaktadır. Düzenli egzersiz ile metabolizma hızlanır, daha fazla enerji
oluşumu sağlanır. Kalp damar sisteminin ve solunumun düzenlenmesini, dokulara
yeterli düzeyle oksijen taşınmasını sağlar." tavsiyelerinde bulundu.
21 Ocak 2018 11:56