Birçok otistik teşhisi konulan çocuk, çevresiyle iletişim sorunu yaşıyor. Otistik çocukların evde ve eğitim hayatında farklı dillerle karşılaşması, hastalığı daha da tetikliyor. Bu problemle en çok gurbette yaşayan aileler karşılaşıyor. Uzmanlar, tek dil ve erken başlanan özel eğitimle tedavinin hızlanacağını belirtiyor.
New Jersey`de yaşayan Hatice Korkmaz, ilk bebeğini kucağına aldığında
annelik duygusunun heyecanını yaşıyordu. Oğluna Cevdet ismini verdiler. Küçük
Cevdet, sağlıklı bir bebekti. Üç yaşına geldiğinde yaşıtları konuşuyordu ama
Cevdet hiçbir kelime söyleyemiyordu. Annesi nesneleri, kelimeleri öğretmeye
çalışıyordu fakat Cevdet onu dinlemiyor, başka şeylerle oynuyordu. Hatice
Hanım, oğlunun işitme problemi olduğunu düşünerek hastaneye götürdü. Muayeneden
sonra doktorun söylediklerine inanamadı. Oğlu otistikti ama ileri düzeyde
değildi. Doktorun söylediğine göre hiç konuşamama sebebi, çift dille
büyümesiydi. Çünkü evde Türkçe ve İngilizce konuşuluyordu.
Birçok çocuk Cevdet`le aynı kaderi paylaşıyor. Doğuştan algı problemi olan
çocuklar, evde ve dışarıda farklı dillerin konuşulması yüzünden hiç
konuşamayabiliyor. Otizmin, sosyal gelişim ve dil gelişim bozukluğu temelli bir
rahatsızlık olduğunu söyleyen Algı Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi
Sorumlu Müdürü Selim Parlak, otizmli çocukla iletişim kurulup özel eğitimin
verilmesi gereken yaşta iki dil kullanılmasının yanlış olduğunu belirtiyor.
Merkeze bu problemle başvuran aileler olduğunu aktaran Parlak, “Azerbaycan`dan
9 yaşında bir ilkokul öğrencisi geldi. Öğrenme zorluğu, içe kapanıklık ve
takıntılı davranışlar sebebiyle bize yönlendirilmiş. Test ve değerlendirme
sürecinde gördük ki çocuk Rusça bir okula gidiyor ve eğitim öğretimini Rusça
yapıyor. Ama evde Azerice konuşuluyor. Öğrenme zorluğu ya da asperger
sınırlarında dolaşan bu öğrencinin dil konusunda ikilem yaşaması ona
ulaşılmasında sorun yaşatır. Bu bağlamda bu öğrenci, hayatında iki dilli bir
iletişime kapanık olur. Ya okulunu evde konuşulan dilde bir yere taşımak
gerekir ya da evde okuldaki gibi Rusça konuşmak gerekir.” diyor. Bir başka
Ermeni kökenli bir ailenin de kendi aralarında Ermenice, dışarıda Türkçe konuştuğunu
dile getiren Parlak, ailenin ikiz çocuklarından birinde 3 yaşında otizm
belirtileri ortaya çıktığını anlatıyor. Bu durumdan sonra ailenin çocuğun yaşam
sürdüğü her alanda tek dil kullanması gerektiğini kaydeden Selim Parlak, “Çünkü
bu durum, otizmle ilgili durumunu tetikler. Bu aile de sadece Türkçe konuşmaya
başladı ve özel eğitim süreci daha başarılı ilerledi. Bu öğrencim şu anda 13
yaşında ve iyi düzeyde bir otizmli.” ifadelerini kullanıyor.
Otizmlilerin anadili, yaşadığı ülkedeki yaygın dildir
Ergin Güngör (Otizm Platformu Dönem
Koordinatörü): Otizmli çocuklar için kullandığınız dil, yalın ve net olmalıdır. Zira
otizmli çocuklar, imaları, konuşurken ses tonunda meydana gelen farklılıkları
ve duygu durumlarını algılayamayabilirler. Bu nedenle otizmli çocuğun özel
eğitim sürecinde kullanılacak dilde imalardan kaçınmalı, dil gelişimine uygun
sözcükler seçilmeli, evde ve eğitim sürecinde en azından iletişimi yeterli
seviyeye gelene kadar aynı dil kullanılmalı. İdeal olanı önce anadilin aktif
olarak kullanılması ancak otizm tanısı konulmuş bir birey için anadil
kesinlikle yaşadığı ülkede yaygın konuşulan dildir. Çünkü otizmli bireyin
hayatın her aşamasını görerek ve deneyimlerle öğreniyor olması zorunludur. Bu
da yaygın dili anlayabiliyor olmasını gerektirir. Otizm tanılı bireyin yaşadığı
ortamda, toplumsal hayatta konuşulan bir dile hakim olarak o dilde kendini
ifade edebilmesi, yaşadığı topluma uyum sürecini de kolaylaştırır. Erken yaşta
başlanan eğitimin kalitesi için aynı dil evde de anadil olarak konuşulmalı.
İkinci bir dilin öğretimine başlanmadan önce otizmli çocuğun kullandığı dilde
pratikleşmiş ve aktif olarak kullanıyor olması önemli. Aksi halde çocuk ikinci
dili anlayamaz ve her iki dili de işlevsiz olarak kullanabilir. Zira çocuk
iyice içe kapanabilir ve dış dünyadan uzaklaşabilir. Sorun otizmli bireyin
farklı bir ülkede dünyaya gelmesi ya da farklı bir dilde eğitim alması değil,
duruma uygun süreç izlenmemesidir. Türkiye`de doğan ve yeterince eğitim
alamayan çocuklar da aynı sorunla karşı karşıya. Hafif düzeyde otizmli doğan
çocuklar uygun koşullarla neredeyse tamamen sıyrılabilecekken, yoğun ve doğru
eğitim süreci izlenemediği için yetişkinliklerinde daha ağır otizmli oluyor
08 Mart 2018 11:34