Günümüzde medyanın gücü, etkinliği, toplum üzerindeki
etkisi; görselliğin insanlar üzerindeki cazibesi artık tartışılmaya gerek
duyulmuyor. Zira gücü ortada. İşte bu sebepledir ki bir mesajı olanlar,
iletişimin hedefindekileri etkilemek ve yönlendirmek için yazılı ve görsel
medyayı yoğun bir şekilde kullanmaktadırlar. "Bu güç ne kadar büyük olursa
etkilenecek kitle de o kadar büyük olur" düşüncesiyle hareket eden odaklar
da bilhassa genç neslimizi tehdit edecek boyutta bir etki alanı oluşturmuş
durumdadırlar.
İnsanlığın teknolojiyle olan ilişkisi oldukça karmaşık bir hal aldı.
Artık sadece teknolojinin insan hayatını kolaylaştırmasını konuşmuyoruz. 19.
yüzyılda Avrupa'da başlayan ve bütün dünyaya dalga dalga bir umut ve heyecan
olarak yayılan teknolojinin insanı, hayatı, çevreyi, evreni ve bütün canlıları
nasıl etkilediği bugün insanlığın en temel tartışma alanlarından biri. Medya da
bu hayati "soru"nun en önemli bileşenlerinden. Kitle iletişim
araçlarını ellerinde bulunduranların, bunları bir gayeye yönelik olarak
bilinçli ve planlı kullandıkları konusunda hemfikiriz. Yapılan ve çoğu ampirik
nitelikte olan araştırmalar da medyanın, algıyı belirlemede ve gerçeği ya da
var olanı şekillendirmede çok etkin bir role ve güce sahip olduğunu
göstermektedir. Her araç gibi medyanın da ileriye dönük, ulaşmak istediği bir
hedefi vardır. Hedefe ulaştıran içeriktir. Medyanın gücü de, taşıdığı içerikle
insanların davranışlarını ne oranda etkilediğiyle ölçülür.
Modern medya araçlarının bireylerin simgesel çevrelerine hükmetmedeki en
belirgin özelliği aile, eğitim, iş, yaş, cinsiyet, doğum, ölüm gibi birçok
toplumsal gerçeklikler konusunda deforme edici etkilerinin olmasıdır. Gerçekten
de özellikle çocuklar ve gençler üzerinde davranış, yaşam şekli, eğlence ve
ilişkilerin belirlenmesinde medya önemli etkiye sahiptir; açıkçası bu gibi
olgular üzerinde en etkili faktörün medya olduğunu dahi söyleyebiliriz. Sahip
olduğumuz genç nüfus, geleneklerimize bağlılığımız, köklü bir aile temeline
sahip oluşumuz, ülke olarak hızlı gelişimimiz artık dış odaklar tarafından bir
tehdit olarak görülmekte. Bu yükseliş ve köklülüğü tahrip etmek için, insanları
kendine bağlayarak uyuşturan, üretkenlikten uzaklaştıran, içeriğini modernizmin bir gereği olarak empoze etmeye
çalışan, geleneklerimizle, milli ve manevi değerlerimizle asla uyuşmayan dizi,
film, program, çizgi film gibi birçok yayın etkin bir şekilde kullanılmaya ve
tesirlerini göstermeye başladı bile. Bu durum karşısında sesimiz de çok fazla
çıkmıyor. Zira uyuşturulmuş vaziyette bir ekranın karşısındayız ve oradan ne
geliyorsa filtrelerimizden geçirmeden kabul etmeye adeta hazırız. Çocuk
bakıcısı, akşam ailece başında vakit geçirebileceğimiz sosyalleşme aracı,
eğlence ve bilgi kaynağı olarak gördüğümüz kitle iletişim araçları maalesef
evimizi ocağımızı sarmış durumda.
Zehirlenmemek, uyuşmamak, kandırılmamak için öğrenmek, doğru bilgi
sahibi olmak. Medya karşısındaki duruşumuz da böyle olmalı. Çocuğa medyayı
nasıl takip etmesi gerektiği hakkında örnek olmak, mesela kalitesinden ve
doğruluğundan emin olduğumuz bir TV yayınını, o da belli bir sürede izlemek…
Okullarımızda medya okur-yazarlığı diye bir ders var şu anda. Buralarda
çocuklarımız medya ve medya algısı için eğitiliyor olsalar gerek. Ama bu işi
yapanların evsafı, birikimi ve farkındalığı temel sorun. Oysa teknolojinin
hayatımızda bu kadar belirleyici olduğu bir dünyada, bu işi üstlenenlerin daha
vasıflı ve daha ciddi olması gerekir. Diğer taraftan devletin medya üzerindeki
denetiminin sağlıklı işlemediği ortada. Çünkü medya sektörünün ve reklam
dünyasının işbirliği ciddi bir güç teşkil ediyor. Bu güç, girişilen denetim
teşebbüslerini haber alma, eğlenme, tercih özgürlüğü gibi alanlara indirgeyip
kolayca manipule edebiliyor. Filmler, diziler her türlü kötü alışkanlığın
kolayca pazarlanabildiği bir sahneye dönüştürülebiliyor. Medyayı takip edenlerin,
izleyenlerin, takip etmede örnek olanların, medyayı yönetenlerin, medya önünde
bulunanların ve medyanın doğruluk ve etikliğini kontrol edenlerin yeterince
hassasiyet ve sorumluluk taşımadığı bir ortamda yanlış mecralara kanalize
olacak bir gençliğin ortaya çıkması çok kolaydır. Etrafımıza baktığımızda bu
neslin yaklaştığı sinyallerini de hissedebiliriz aslında.
Unutmayalım ki, iki tarafı keskin bir kılıç gibi, kullananın elinde
şekil değiştiren medya, bizzat iyiliğin ve doğruluğun yayılmasında, bağımlılığın
engellenmesinde, değerlerin ve ilkelerin korunmasında da güçlü bir silah olarak
kullanılabilir. "At sahibine göre kişner" deyişinde olduğu gibi,
gerek geleneksel medyayı gerekse son onyıllarda açık ara öne geçen sosyal
medyayı ülkemizin, gençliğimizin, milletimizin ve gelecek nesillerin yararına
kullanmak bizim elimizde. Umarım, bu bilinç yayılır ve medya bir tehditten bir
fırsata dönüşür.
11 Mart 2018 20:11