Altını ıslatan çocuğa nasıl davranmalı ve neler yapılmalı
İnsanoğlu dünyaya gözlerini açtığında henüz hiçbir
yeterliliğe sahip değildir. Birilerinin bakımına ve gözetimine muhtaç olarak
dünyaya gelir. Bebeklik döneminde ihtiyaçlarını dile getirdiği ilk ve tek
davranış şekli ağlamaktır. Hani derler ya “Çocuğun dilinden annesi anlar.”
Anne, bebeğinin ağlama zamanından, ses tonundan, sesinin şiddetinden; altını mı
ıslattı, acıktı mı, yoksa hasta mı hemen anlar. Gelişimlerine bağlı olarak
çocukların kendini ifade etme şekilleri değişiklik gösterir. Sözel iletişimin yanında
çocuklar bilhassa davranışlarıyla da ebeveynleriyle iletişim kurmaktadırlar.
Ebeveynler, olumlu davranışların yanı sıra olumsuz olanların da çocukların
bilinçaltında bir tür iletişim kanalı olduğunu gözden kaçırmamalıdır. Kimi
zaman bir davranış bozukluğu ya da günlük hayatta karşılaşılan bir problem
çocuğun ailesine yönelttiği bir “imdat” çağrısıdır. Çocuklarda altını ıslatma
davranış problemi de bu çağrılardan biridir. Davranışa neden olan problemler ve
çözüm yolları değişmekle beraber, asıl olan bir şeylerin yolunda gitmediği ya
da eksik kaldığıdır.Bu davranış probleminin temeline indiğimizde, bilerek
ya da bilmeyerek çocuğuna karşı yanlış tutum ve davranışlarda bulunan
ebeveynler karşımıza çıkar. Hiçbir anne baba çocuğunun kötülüğünü istemez; ancak
hem soruna kaynak teşkil etmek hem de çözümü çocuktan beklemek oldukça haksız
bir tutumdur.
Çocuklar genellikle 2-3 yaşlarına kadar altlarını
ıslatırlar. Bu olağan bir durumdur. 4 yaşından sonra alt ıslatmanın devam
etmesi durumunda ise “altını ıslatma” (enürezis) sorunundan söz edilebilir.
Altını ıslatma problemi dört şekilde görülür. Birincisi, yalnızca geceleri
altını ıslatma. Islatma yattıktan biraz sonra ya da kalkmaya yakın gerçekleşir.
İkincisi, sadece gündüzleri altını ıslatma. Sebep bazen utangaçlık bazen de
oyuna dalma olarak karşımıza çıkar. Üçüncüsü ise ara sıra alt ıslatmadır. Yeni
bir kardeşin dünyaya gelmesi, çocuğa karşı sert disiplin uygulanması, çocuğun
korkutulması, gece üstünün açık bırakılması ya da bel kaslarını zorlayıcı
aktivitelerde bulunması alt ıslatmanın nedenleri olabilir. Dördüncüsü de hem
gece hem de gündüz (kronik) altını ıslatmadır.
Probleme karşı olumsuz tutumların etkisiyle çocuklarda
parmak emme, tırnak yeme, telaffuz bozukluğu, kıskançlık, korkaklık ve
pasiflik, içe kapanıklık ve yalnız yaşama, sorumluluktan kaçma, kendine
güvensizlik, öfke ve ağlama nöbetleri, saldırgan davranışlar, hırsızlık ve
yalancılık, dikkat dağınıklığı, yaşına uygun davranışlar göstermeme gibi
sorunlar görülebilir. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki bu davranış
problemlerinde, birinin sonucu diğerinin nedeni olabilir. Yani altını ıslatma
davranışından kaynaklanan olumsuzluklar, çocuklarda tırnak yemeye sebebiyet
verebilir.
Altını ıslatma davranışının
nedenlerini
Fiziksel Olarak
● Genetik yatkınlık,
● Sinir kas kontrolünün gecikmesi,
● İdrar yollarında enfeksiyon,
● Aşırı yorgunluk sonucu derin uyku,
● Aşırı sıvı ve/veya tuzlu gıdaların tüketimi,
● Ayakların ve bel kısmının aşırı üşümesi gibi
nedenlerden kaynaklanabilir.
Psikolojik Olarak
● Yeni bir kardeşin doğması, okula başlama, okul
değiştirme, sevilen birinin kaybı gibi stres faktörlerine karşı hayatın eski
dönemlerine geri dönme isteği,
● Erken ve baskılı tuvalet eğitimi (Özellikle aşırı
titizlik ve sabırsız davranma),
● Gün içinde korku yaşanması,
● Ruhsal zorlama, aşırı baskı ve üzüntü yaşanması,
● Anne babanın ayrılması, aile ilişkilerinde
bozukluklar, evde huzursuzluk gibi ailevi faktörler,
● Ailenin aşırı koruyucu ve hoşgörülü tutumu ile
çocukta bebeksi kalma eğilimi,
● İlgi çekme ve öç alma isteği gibi sebepler karşımıza
çıkar.
Ailelere önerilerimiz
● Önce çocuk tıbbi muayeneden geçirilmeli ve eğer
gerekiyorsa ilaç tedavisi uygulanmalıdır.
● Doğduğu günden itibaren, uygun bir bakım yöntemi ile
çocuk altını ıslattığında bekletilmeden bezi değiştirilmeli ve çocukta
temizliğe haz duyma alışkanlığı oluşturulmalıdır.
● “Ayıp!”, “Biraz tut!”, “Eve gidince yaparsın!” gibi
yanlış tutumlar mesane bozukluklarına yol açılabileceği için bunlardan
sakınmalıdır.
● Çocuğun altına bez koyulmamalıdır. Aksi hâlde tedavi
süresi uzatılmaktadır.
● Çocuk, tuvaleti gelir gelmez -nerede olursa olsun-
hemen ihtiyacını gidermesi için teşvik edilmelidir.
● Ayakları sıcak tutulmalı, yatmadan evvel yatağının
ısısı kontrol edilmeli, gerekli görüldüğünde çorapla yatmasına izin
verilmelidir.
● Altı ıslak olarak fazla kalmamalı, kıyafetleri hemen
değiştirilmelidir. Böylece çocuğa altının temizliği ve kuruluğu
hissettirilmelidir. (Çocuk, ıslaklığı ve idrarın kokusunu severse kasıtlı
olarak altını ıslatır.)
● Çocuğun eğitiminde kötü söz ve dayaktan özellikle
kaçınılmalıdır.
● Çocuğa karşı ilgisiz davranılmamalıdır. Özellikle de
yeni kardeşi olunca çocuk ihmal edilmemelidir.
● Gece yatmadan önce tuvalete götürülmeli, her gün
aynı saatte yatmasına dikkat edilmelidir.
● Gece belli aralıklarla saat kurulup çocuk tuvalete
kaldırılmalıdır.
● Çocuk tuvalete kaldırıldığında tam olarak uyanık
olması sağlanmalıdır.
● Korku içerikli görüntüler ve filmler
izlettirilmemelidir.
● Ağır oyuncakları kaldırmamasına ve arkadaşlarıyla
oynarken birbirlerinin sırtına binmemelerine dikkat edilmelidir.
● Çocukla iyi bir iletişim kurularak altını
ıslatmasının geçici olduğunun anlatılması, çocuğun bunun üstesinden
gelebileceğine olan inancını arttırabilir. (Çocuk, bu durumun geçici olduğunu
anlarsa sorunu yenmek için çaba sarf edecektir.)
Çocuk, altını ıslatmadığı
zamanlarda ödüllendirilebilir. Ödül verirken şu iki yöntem kullanılabilir:
Birincisi "Takvim Yöntemi": Öncelikle bir
resim çizilir. Resmin bir tarafı güneşli hava; diğer tarafı yağmurlu bir hava
temalı olmalıdır. Mümkünse bu resmi çocuğa çizdirmeli ya da onunla beraber
çizmeliyiz. Çocuk altını ıslattığı günlerde yağmurlu hava resminin altına (*)
işareti, altını ıslatmadığı günlerde ise güneşli hava resminin altına (*)
işareti konulur. Bu işaret kesinlikle çocuk tarafından konulmalıdır. Bir ay
süre sonunda güneşli hava resminin altında (*) işareti çok ise çocuk
ödüllendirilir. Ödülün niteliği çocuğun yaşına, kişiliğine uygun olmalıdır.
İkincisi ise yaş itibariyle biraz daha küçük çocuklara
daha uygun olan "Boncuk Yöntemi"dir. Çocuk boncuk dolu bir kavanozdan
altını ıslatmadığı her gün için bir boncuğu boş bir kavanoza atar. Boncuk
sayısı, dolu kavanozdan fazla olursa çocuk yine ödüllendirilir. Tabi öncelikle
bu bir oyun şeklinde çocuğa anlatılmalı ve mümkün olduğu kadar beraber hareket
edilmelidir. Bu yöntemler uygulanırken, materyaller (resim, boncuk ve kavanoz)
uluorta teşhir olacak yerlerde olmamasına dikkat edilmelidir, hatta çocuğun
istediği bir yerde de olabilir.
Sonuç olarak çocuk dünyaya getirme sorumluluğunu alan
anne-babanın da çocuk gelişimi, öğrenme psikolojisi, sağlık vb. konularda
kendini yetiştirmesi beklenmektedir. Bunlar için de eğitim seminerlerine
katılması, kaliteli kitaplar okuması, ilgili dergileri takip etmesi ve
gerektiğinde bir uzmandan yardım alması gerekmektedir.
18 Haziran 2018 11:53