Akıllı telefon elimize geçtiğinden bu yana ne kendimize mukayyet olabiliyoruz ne çocuklarımıza.
Akıllı telefon elimize
geçtiğinden bu yana ne kendimize mukayyet olabiliyoruz ne çocuklarımıza. Zamanı
ve mekanı idrak edemeden, kesintisiz bir ekran “an”ının içinde dibe çöküyoruz
çoğu defa.
Neden böyle oluyor? Her araç
mesajını içinde barındırdığı için, aracın diline ve elbette emrine teslim olmak
kolayımıza geliyor. Ki çoğu zaman araçlara teslim oluşu, kendi üzerimizden
değil başkalarının hikayesi üzerinden, başkalarının hayatını kınarken dile
getiriyoruz.
Cep telefonundaki uygulamalar
ile ilgili olarak pek çok olumsuz paylaşım ile karşılaşmışsınızdır şimdiye
kadar. Sosyal medyada, Whats up gruplarında birbirinin aynısı olan Cuma tebriklerine
dair pek çok şikayet ve serzeniş cümlesini de okumuşsunuzdur. Özellikle
torunlar, büyük ebeveynlerinin whats up gruplarındaki sohbetleri ile inceden
inceye alay ediyor: “Filana sabah namazı selam verdim bak cevap yazmadı demek
ki namaza kalkamadı” türünden cümlelerine...
1970’lerde çocuklar
ebeveynlerinin anne, baba gibi değil de kendi yaşıtları gibi davranmasından
şikayet ediyordu. 2000’li yıllarda torunlar, yaşının insanı olan dede ve
büyükanne bulamamaktan şikayetçi.
-II-
Modern teknoloji her şeyin
“en hızlı” sını vaad ederek yerini sağlamlaştırır, hızlı olan her şeyin hayatı
kolaylaştırdığına inandırır bizi reklamların dili. Hızın, ayrıntıları parantez
içine alarak ilerlediğini, bazen tamamen yok ettiğini fark etmeyiz bile. Mesela
ru be ru görüşmek ile telefonda görüşmek asla aynı şey değildir. Birincisinde
göz göze değer, söz söz ile kucaklaşır. İkincisinde özellikle de akıllı
telefonda sözler bir kulaktan girip ötekinden çıkar. Ru be ru görüşmelerde
sessizlik bile “muhabbet” sunar. Telefon tellerindeki karşılıklı susuş ise
tekinsiz bir zamana davetiye çıkartır çoğu zaman. Çünkü hızlı olanın gücü,
teslim alma kapasitesine bağlı olarak tescil edilir. Sükut, teslim alınamayacak
bir eylemdir. Diğer taraftan cep telefonu üzerinden sohbet ederken teslim alınan
muhatabımız değildir, muhatabımızın cep telefonuna yüklediği zamandır.
Soru şu: Şiddetin ve öfkenin
giderek tırmandığı hız çağında; sükûnet ile, iyilik ve güzellik ile, ibadetin
dilini, ibadet etmenin hikmetini yaşamaya devam edebilecek miyiz?
Zaman ve mekan idraki
konusunda çoğunluğun aracın diline teslim olacağını, aracın komutlarına razı
olacağını/olduğunu görüyoruz.
Aracın diline razı olmak,
ibadet zamanını soldurmak anlamına geliyor. Ne gibi? Namaz kılmak yerine namaz
üzerine yapılan bir tartışmayı izlemek gibi mesela.
Kitleler aracın mesajına,
aracın buyruğuna amade, itaatkâr bir teslimiyetle komutları yerine getirirken;
içimizden bazıları kullandığı her türlü aracı hakikat yolcusu olarak kullanmaya
devam edecek, zamanı “mümin kalbin ritmi” olarak idrak edecek.
Tam da bu noktada vakti idrak
eden kişilerin teknolojiyi nasıl farklı kullanabildiklerine dair bir örnek
vermek istiyorum. Bir arkadaşımın dahil olduğu Wats up grubunda, her gün hatim
tamamlandığını duyunca lütfen bana yaz, ben de okuyucularımla paylaşayım dedim.
Aşağıda okuyacağınız satırlar meslek dersi öğretmeni olan arkadaşıma ait. Vakti
idrak etme ve mümin kalbin ritmi noktasında, hepimizi için yol gösterici.
Buyurun:
“İki tane grup var,
birincisinin adı hitmetü’l hıfz. Grubun çoğu hafız, kuruluş amacı da hafızlığı
güçlendirmek, ezber yapmak. Bu nedenle herkes bir ay aynı cüzü okuyor ve
olabildiğince çok sayfa ezberlemeye çalışıyor, ezberlediği sayfaları da
namazlarda okumaya dikkat ediyor ki unutmasın.
Grupta 62 kişi var. Amerika,
Suudi Arabistan, Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır, Filistin ve Türkiye olmak üzere
birçok ülkeden katılımcı var. Herkes cüzünü okuduğunda gruba mesaj atıyor.
Mesela ‘perşembe günü için 27. cüzü okudum elhamdülillah’ diye. Ayrıca
ezberlediği sayfa sayısını da bildiriyor. Ve bu kişi bir ay boyunca 27. cüzü
okuyor, diğeri 28 ve bütün cüzler bu şekilde dağıtılıyor. Günün sonunda
okunmamış cüz varsa onlar belirleniyor ve isteyenler o cüzleri okuyor ve günlük
grup hatimi tamamlanmış oluyor. Her gün grup olarak iki hatim ve duası
yapılıyor.
Bireysel hatim ise bütün ay
boyunca aynı cüz okunduğu için iki ya da üç senede tamamlanacak. 3, 4 tane grup
yöneticisi var organizasyonu onlar yapıyor. Asıl fikir babası ve grup kurucusu
Suriyeli arkadaşım Üstaze Lema. O beni haberdar etti. Ben çevreme duyurdum.
Kudüs’te tanıştığım bir üstaze vardı onu da gruba çağırdık. O da bütün öğrenci
ve ailesiyle çevresini gruba dahil etti. Böylece uluslararası bir grup haline
geldi.
Diğer grup ise Hitmetul
Halabuni. Halabuni Suriye’de bir mahallenin adıymış. Genellikle burada oturan
arkadaşlar 2,3 sene önce oluşturmuşlar bu grubu. Üstaze Lema diğer gruptaki
arkadaşlara haber verip isteyenleri de bu gruba dahil etti. Amaç, her gün bir
cüz okuyarak her ay bireysel hatim yapmak ve aynı zamanda her gün grup hatmi
yapmak. Diğer grupta amaç ezber iken burada amaç Kur’an hatmine ve okumaya
teşvik.
Sistem aynı diğer gruptaki
gibi. Cüzü okudukça gruba mesaj atıyoruz, gün sonunda okunmamış cüzler
paylaşılarak okunuyor ve günlük hatim tamamlanmış oluyor. Ve duası yapılıyor.”
Netice olarak, sayılı
nefesimizi araçların mesajına teslim olmadan tamamlamak zorudayız. Mümin kalbin
ritmi malayani olandan uzak durarak atar.
16 Nisan 2019 03:14