Yaz mevsimi, birçok kişinin özlemle beklediği ve motive
olduğu dönemdir. Ancak, oruç tutulan Temmuz ayının sıcak günlerinde, aç- susuz
kalmak ve bunaltıcı havaların da etkisiyle, kişide terleme yoluyla oluşan su
kaybı, gerginlik ve tahammülsüzlüğü daha da artırabiliyor.
Yaz aylarında tutulan oruç, fiziksel yorgunluğun yanı sıra,
psikolojimiz üzerindeki etkileriyle de dikkat çekiyor. Psikiyatri Uzmanı Uzm.
Dr. Orhan Karaca, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.
Yaz aylarında orucun neden olduğu sinirli ruh halini engellemek
için yapılması gerekenler
Yaz aylarında orucun neden olduğu sinirli ruh halini
engellemek için öncelikle kişinin yeme, içme ve uyku düzenine özen göstermesi
gerekir. Yani, kişinin iftar ve sahuru düzenli yapmaya özen göstererek oruç
tutması, vücudun sistemini sarsmaması oldukça önem taşır. Sahur yapan kişilerde
gece uykusunun bölünmesi ve kişinin günlük işlerine aynı saatte başlamak
zorunda olması; yorgunluk, dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon kaybına ek
olarak, sinirliliği de beraberinde getirebilir. Bu durumu engellemek için, bir
takım önlemler alınabilir. Bu önlemler arasında; bu aya has gündüz şekerlemesi,
akşam erken yatma, günlük yoğunluğu gözden geçirip orta ve uzun vadede
yapılması, işleri zamana yayma, ekip çalışmasını ve yardımlaşmayı ön plana
çıkarma yer alır. Kişinin tahammülsüzlük yaşamasındaki en önemli faktörlerden
biri su kaybıdır. İftar ve sahur arasının kısa olması ve tokluk hissi nedeniyle
su tüketiminin azalması, oruçlu geçirilen saatlerin uzun olması nedeniyle su
kaybının artışı sinirlilik oluşturabilir. Bu nedenle, bu dönemde bol sıvı
tüketilmelidir.
Bipolar bozukluk, depresyon gibi psikiyatrik hastalıkları
olanların oruç tutmasında bir sakınca var mıdır?
Psikiyatrik tedavi gören hastalar, ilaçlarını aksatmamak
kaydıyla oruç tutabilirler. Ancak lityum ve valproik asit etken maddeli ilaçlar
başta olmak üzere, duygu durumunu dengeleyen ilaçları kullananlar sıvı kaybı
nedeniyle ilaçların kanda göreceli olarak artması sorunuyla karşı karşıya
kalabilirler. Bu nedenle, bu hastaların Ramazan ayından önceki günlük sıvı
tüketimine sadık kalması ya da ilaçların düzeylerinin tekrar ayarlanması için
doktorlarıyla iletişime geçmeleri gerekir. Bu hastalar için, hekime danışmak ve
onayını almak kaydıyla, gündüz alınması gereken ilaçların sahurda alınabileceği
söylenebilir. Gün içinde bölünmüş dozlarda ilaç içilmesi gerektiğinde, bu doz
ayarlama sahur ve iftara bölünebileceği gibi, doz azaltmak da mümkün olabilir.
Bu ayarlamanın, hastanın hekimi tarafından ayarlanması gerekir. Kişiler bu
ayarlamayı kendi başlarına yapmamaya özen göstermelidir. Çünkü, psikiyatrik
hastalıklar tekrarlama potansiyeline sahiptir.
Oruç tutanlarda sıklıkla görülen zihinsel yorgunluk
önlenebilir
Uyku, yeme ve sıvı tüketimine özen göstererek oruç
tutanlarda sıklıkla görülen zihinsel yorgunluğun üstesinden gelinebilir. Uyku
azalması, kişinin trafikte dikkatinin dağılmasına ve trafik kazalarına yol
açabileceği gibi iş kazalarına da neden olabilir. Bu nedenle, uyku ve yeme içme
dengelerinin doğru kurulması, kişinin günlük hayatını aksatmaması açısından
büyük önem taşır.
Oruç tutamayan kişilerde görülen suçluluk duygusunun önüne
geçmek için yapılması gerekenler
Hastalık gibi nedenlerle oruç tutamayanların dini açıdan
sorumlu olmadıkları bilinmektedir. Çünkü, kişi elinde olmayan bedensel
sorunları nedeniyle oruç tutamamaktadır. Yani, oruç tutmama kendi seçimi değil,
bedenindeki sorunların oruç tutmaya izin vermemesi sonucu ortaya çıkmıştır.
Kişiler, bu konuda bilgili olmayan insanların yorumlarına kulak vererek
sağlığını tehlikeye atmamaya özen göstermelidir. Dini konulardaki sorulara,
Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı müftülükler telefonlar aranarak yanıt
alınabilir.
Orucun çocuk psikolojisi üzerindeki etkileri
Günümüzde pek çok kişi, 'nerede o eski ramazanlar' demekten
kendini alamaz. Aslında değişen ramazan değil, ramazanla ilgili algılarımızdır.
Şu anda çocuk olanlar da ileride bu ramazanları arayacaklardır. Çünkü, ramazan
diğer aylardan farklı bir atmosfere sahiptir. Gece sahura kalkma, akşam iftar
topunu bekleme, davetler, iftariyelikler, teravih öncesi ve sonrası
sokaklardaki canlanma ramazanın zihinlerde farklı algılanmasına neden olur. Bu
farklı atmosfer çocukların bu Ramazan coşkusuna ortak olmalarını sağlar, birlik
ve beraberlik duygularına olumlu etki eder.
Oruç tutmanın psikolojimiz üzerindeki olumlu etkileri
Oruç tutmak, dini vecibeleri yerine getirmenin vermiş olduğu
huzur ve tatmin duygusu açısından önemlidir. Bu olumlu etki sadece oruçla
sınırlı değildir. Dinin, insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkisi bilinmekte
ve tüm dünyaca kabul edilmektedir. Özellikle yaz aylarında daha zahmetli olan
oruç ibadeti, kişide zevklerini ve ihtiyaçlarını ertelemesi nedeniyle, Allah'a
yakınlık duygusu doğurur ve kişi, emri yerine getirmiş olmanın huzurunu yaşar.
Kişi, kendini diğer ibadetler açısından eleştiriyorsa bu emri yerine getirmiş
olma nedeniyle umutlanır ve kendine çekidüzen vermek için adım atar. Allah'a
yakın olmanın verdiği güven, kişide kaygıyı da azaltır. Oruç, toplumda kendisi
gibi diğer insanların da aynı sıkıntılara katlanıp, umutla karşılığını
beklemesi nedeniyle, toplumsal olarak da birleştirici role sahiptir.
25 Haziran 2014 11:43