Her halimize şükredebilmek

 

21 Nisan 2020 11:37
Her halimize şükredebilmek





  Şikâyet ve
memnuniyetsizliğin artık sıradanlaştığı ve insanların hâlinden sürekli şekva
ettiği zamanlardayız. Sufiler, şükür nimeti değil nimeti vereni görmektir,
derler ama çoğu insan ne nimeti de nimeti vereni görebilecek idraktedir. Şairin
“Ol mahiler ki derya içindedir deryayı bilmezler.” misali Hak Teâlâ’nın
nimetlerine gark olduğu hâlde bundan gafil olmak nankörlük değil de nedir peki?
Rabbimizin nimetlerini saymaya kalkışsak sayısız nimetlerini anmaya gücümüz
yetmezken bunları görememek ne büyük gaflet! Oysa insanın sahip olduğunu
sandığı her şey Rabbimizin lütfu kereminden bahşettikleridir. Agâh olan anlar
ki yerlerde ve göklerde olan ne varsa O’na (c.c.) aittir.

İnsanların
verilen sayısız nimetlere karşı şükür etmeyip gaflete dalmasının iki sebebi
olduğunu söylüyor İmam Gazali. Birincisi; insanlar cehaletleri sebebiyle umuma
ait olan ve kendilerini de selamete erdiren şeyleri nimetten saymazlar. Ancak
bu nimetlerden bir süre mahrum kaldıklarında kıymetinin farkına varırlar.
Mesela gözleri gören biri gözün şükrünü eda edemez. Ancak kör olduğunda gözün
kıymetini anlar, şayet görmesi iade edilirse şükreder, onu nimet bilir. Doğru
olan ise devamlı gören gözü için şükretmektir. İkinci husus ise insanların
sadece kendilerine özel olarak verilen servet ve benzeri maddi şeyleri nimet
olarak görmeleridir. Bu konudaki gafletleri ise ancak verilen servetin azlık ve
çokluğuna göre şükretmeleridir. Yani çok olursa şükrederler, az olursa şikâyet
ederler. Biraz tefekkür etseler, Hak Teâlâ’nın başkasına vermeyip de sadece
onlara mahsus verdiği nice nimetleri görür ve devamlı şükür hâlinde olurlar.
Bunların başında akıl, ilim ve ahlak gelir.

İnsanın
nimetlerin kıymetini bilip minnet ve şükranla Rabbine yönelmesi için öncelikle
bu nimetlerin farkında olması gerekir. İhya’da hikâye edildiği üzere bir gün
İbn Semmak, Abbasi halifelerinden birinin huzuruna vardı. O sırada elinde bir
bardak su olan halife ondan öğüt istedi. İbn Semmak: “Şiddetli susuzluğa
yakalandığın vakit, bütün servetine karşılık bu suyu isteseler ne yapardın?”
diye sordu, Halife: “Bütün servetimi verir bu suyu alırdım.” deyince o,
“Öyleyse bir bardak su değerinde olan servetinle ne böbürlenip durursun.” dedi.
“Söyleyin bakalım, suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akarsu getirir?”
(Mülk, 67/30.) ayeti üzerinde düşünsek, içtiğimiz bir bardak suyun ne büyük
nimet olduğunu daha iyi anlayabiliriz belki.

Velhasıl
şikâyet etmeye hayâ edecek kadar çok nimetle kuşatıldık, Yüce Rabbimiz her
kuluna sonsuz hazinesinden nice nimetler ve ihsanlarla her an ikramda
bulunurken şükrü eda etmemek hem cehalet hem de gaflettir. Oysa Yüce Rabbimiz,
elinde olan nimete rıza gösterip şükür edenlere nimetlerini ziyadeleştireceği
müjdesini veriyor. (İbrahim, 14/7.) Şükür nimeti artırır, şükürsüzlük onu elden
çıkarır. Şükreden kendi iyiliği için şükretmiş olur, nimete karşı nankörlük
eden ise bilmeli ki Rabbimizin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, lütuf ve kerem
sahibidir. (Neml, 27/40.)

 İnsanoğlu
fıtrat olarak kendisine küçük bir iyilikte bulunana hemen mukabelede bulunmak
ister. O iyiliğin karşılığında ya iyilik ve ihsanda bulunur ya da teşekkür
eder. Bu övgüye değer güzel bir haslettir ki Hz. Peygamber (s.a.s.) insanlara
teşekkür etmeyenin Allah’a da şükretmeyeceğini buyurmuştur. (Tirmizi, Birr,
35.) Yüce Rabbimize şükretmek de kulluğumuzun bir gereğidir. Şükrü samimi bir
şekilde eda edebilmek için öncelikle bizlere bahşedilen nimetleri görmemiz,
bunlar üzerinde tefekkür etmemiz ve neticede Kuşeyrî’nin tabiriyle derin bir
saygıyla nimet sahibinin iyiliğini anmamız gerekir.

Şükretmek
sadece dil ile “elhamdülillah, çok şükür” demekten ibaret değildir. İmam-ı
Gazali her nimetin şükrünün kendi cinsiyle olacağını söylüyor: “Aklın şükrü,
onunla Allah Teâlâ’yı tanımaya çalışmaktır. Kalbin şükrü onunla Allah Teâlâ’yı
sevmektir. Gözlerin şükrü eşyaya ibret ve tefekkür nazarıyla bakmak ve eserde
müessiri, sanatta sânii, nimette münimi, fiilde fâili görmektir. Dilin şükrü
Allah Teâlâ’yı zikretmek, nasihat etmek ve doğru konuşmaktır. Kulakların şükrü
Allah Teâlâ’nın emir ve fermanı olan Kur’an’ı dinlemek, nasihat ve doğru söze
kulak vermektir. Ellerin, ayakların, diğer organların ve nimetlerin şükürleri
de bunları kendi veriliş gayeleri istikametinde çalıştırmak ve kullanmaktır.”
(Gazali, Dinde Kırk Prensip İmam Gazali’nin Risaleleri, Hikmet Neşriyat,
İstanbul 2004, s. 385.)

Nimeti değil
nimeti vereni görebilmek, bunlar üzerinde tefekkür edip şükrünü eda edebilmek
de şükre vesile bir durumdur. En büyük nimet şükür edebilmektir, der gönül
ehli. Çünkü hem nimetlerin asıl sahibi olan Hak Teâlâ’yı anarız hem de
şükrederek kalbimizin kasvetini giderir gönlümüzü huzurla doldururuz. Kendini
başkalarıyla kıyaslamadan elindeki nimete kanaat edebilmek de şükürdür. Hz.
Peygamber (s.a.s.) “Şükrünü eda edeceğiniz az mal, şükrünü eda edemeyeceğiniz
çok maldan hayırlıdır.” buyuruyor. Rabbimizin verdiklerine az çok demeden
kanaat etmek ilahi takdire razı olmaktır. Bu sebeple ehl-i dil, “Elhamdülillah
ala külli hâl” yani “Her hâlimize hamdolsun.” sözünü vird-i zeban etmişlerdir.
Her ne hâlde olursak olalım her zaman için şükredecek öyle çok nimete sahibiz
ki. Sadece bir nefeste dahi şükrü gerektiren iki nimet vardır. Her nefes almada
oksijeni içimize çekiyor, her nefes vermede karbondioksidi dışarı veriyoruz.
Eğer nefes alamasak oksijensizlikten, veremesek de karbondioksit
zehirlenmesinden ölürüz. Nefes alıp verdiğimiz her an Rabbimizin nimetlerine
mazhar oluyoruz.

Hz. Mevlana
şükür nimetin canıdır, derken; İmam Gazali şükrün, ibadetin özü ve ruhu
olduğunu söyler. Rabbimize kulluğumuzun güzel bir ifadesi olan şükür aynı
zamanda zikir ve duadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) zikirlerin en faziletlisinin
“elhamdülillah” olduğunu haber vermiştir. (İbni Mace, Edeb, 55.) Allah Teâlâ’ya
gönülden yönelenler hem darlıkta hem varlıkta O’na hamdederler. Bu hususta
Sevgili Peygamberimizin duasıyla Rabbimizden yardım isteyerek bitirelim:
“Allah’ım! Seni anıp zikretmek, nimetlerine şükretmek, sana en güzel şekilde
kulluk etmek için bana yardım eyle!” (Ebu Davud, Vitir, 26.)

Dr. Lamia
LEVENT ABUL  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.