Başörtüsü
yasağından dolayı okulu bırakan birine “Gayet başarılı birisin. Kariyer
yapabilirdin. Neden okulu bıraktın?” demişler. “Kariyer yapmak için okulu
bıraktım” diye cevap vermiş.
Durun
durun! Hemen okumayı bırakmayın lütfen. “Kızlar okumasın, annelik en güzel
kariyerdir” falan demeyeceğiz. Yalan da değil aslında ama artık klişe oldu.
Kariyer
denen şeyin diplomaya indirgendiği dönemde yaşıyoruz. Başörtüsü yasağı
sebebiyle iki üniversite bırakmış bir yazar, yeni evlenen akrabasına sorar:
“Liseye devam ediyor musun?” Gelin hanım cevap verir: “Tabii ki, dışarıdan
okuyorum. Ben senin gibi miyim? Çocuk da yaparım, kariyer de.”
Liseyi
bitirse, bir de üstüne ön lisans ilahiyat diploması alsa ‘ilahiyatçı’ diye
ünleneceğini sananlar, bir bölümün açık öğretiminden mezun olur olmaz, o
bölümün uzmanı diye anılma hayalleri kuranlar var. Günümüzde vasat bir zekâ
yahut ‘dayısız’ bir diplomayla kariyer hayalleri kuranları, zengin olmak için
kazı yapan ve altın arayanlara benzetiyorum. Devir, dişinle tırnağınla kariyer
yapma devri değil artık. Profesörlerin bile intihalle bir yerlere geldiği
günümüzde, bir kadın nasıl gerçekten kariyer yapabilir ki?
Ya kariyer, ya evlilik tercihi
olabilir mi? Kariyer, evliliğe engel midir?
Öncelikle
bir Müslümanın kariyer anlayışı nasıl olmalıdır, ona bakmak lazım. Günümüzde
her şey birbirine o kadar karışmış ki, ister istemez bizler de o akıma kapılıp
gidiyoruz. Zamanın bereketsizleştiği, gelişen imkanlara rağmen vaktin hiçbir
şeye yetmediği bir zamanda yaşıyoruz. Günümüz koşulları bırakın kadını, erkeğin
bile kariyer yapmasına yetmiyor.
Bizler Müslümanız; evlerimizi
pansiyon yahut bekar evi gibi kullanamayız. Evlendiysek sorumluluklarımız
vardır. Peki evlenmesek? “Yüksek lisans yapıyorum, evlenmemeliyim” sözü bir
Müslümanın söyleyeceği söz mü? Efendimiz(ﷺ) “Evleniniz, çoğalınız. Ben kıyamet
gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” (Beyhaki, VII/81) buyururlar.
Evlenen, çoğalır; çocuğu olsa da olmasa da. İslam devletinde yeni bir ailedir
çünkü, İslam binasında yeni bir tuğladır o.
Anne,
hadis-i kudsînin beyanıyla ‘ayaklarının altına cennet serilen’dir. Efendimiz(ﷺ)’in beyanıyla
‘hayatta en çok hürmet edilmesi gereken’dir. Kariyer planları yaparken bunlar
göz ardı edilmemelidir. Asr-ı Saadet’e baktığımız zaman, Hz. Hatice annemiz
döneminin en ‘kariyerli’ kadını idi. Mekke’deki bütün kervanların toplamı, onun
kervanı kadar etmiyordu. Ama o ne iffetinden taviz verdi, ne anneliğinden…
Hz. Zeyneb b. Cahş da kariyer
sahibi bir hanımdı. Deri tabaklamaktan tutun da elişine dair ne varsa
biliyordu. Yapıp sattığı ürünler, Medine’nin bütün fakirlerine yetecek kadar
değerli ve çoktu. Hz. Âişe annemiz diyor ki: “Zeynep vefat edene kadar
Medine’de fakir yok sanırdık. Zeynep öldü ve fakirler kapımızı çalmaya
başladı.” Esma b. Umeys de kariyer sahibi hanımlardandı. Dönemin
kadın hekimlerinden sayılırdı. Efendimiz(ﷺ) kendisiyle zaman zaman tıbbî meseleler
konuşurlardı.
Günümüz
şartları ve Müslümanların günümüz dünyasına ayak uydurmaları, bizim kariyer
anlayışımızda da değişikliklere neden oldu. Evinde yemek yapmayı zillet sayan
bir kadın, yemekhane işletmeyi kariyer sayıyorsa burada ciddi bir problem var
demektir. Bakıyoruz, anne babasına su vermekten aciz genç, kariyer hevesiyle,
asistanı olduğu hocanın market alışverişine kadar yapıyor. Yolu zilletten geçen
kariyerlere karşıyız. Esasen yolu zilletten geçen her şeye karşıyız. Bu ne mi
demek?
Kimi erkekler, eşlerinin kötü
işlerde çalışmasına müsaade ederler fakat rahat ve güzel işlerde çalışmasını
istemezler. Neden? “Hor ve hakir işlerde çalışsın ki kocasına üstünlük taslamasın.” Bilinçaltında
yatan sebep bu maalesef… Zaten kadınların çoğunun kariyer yapma sebebi de
‘kocaya muhtaç olmamak’. İslam ahlâkının yerleşmediği bir toplum olmanın
cezasını çok kötü çekiyoruz.
Gelelim
kariyer yapmak için okul bırakmaya. Günümüz eğitim sistemi, öğrencinin
yeteneklerini köreltiyor, yanlışı doğru diye ispat ettiriyor. Örneğin matematik
okuyan biri, üçgenin iç açılarının 180 değil, hoca ne isterse o derece olmasını
ispatlamaya uğraşmakla vakit öldürüyor. Sınavda kitap açmaya izin veren fakat
altmış öğrenciden sadece dördüne geçer not vereceğini söyleyen hocanın
dersinden geçme ümidiyle, gecesini gündüzüne katıyor. Dünyalık kariyerlerin
kölelikten geçtiğini anlayan insan da okulu bırakıp kariyerine başka bir
alandan devam ediyor. Dikkat ederseniz yazar ve şairlerin çoğu edebiyat mezunu
değildir; tarihçilerimiz de tarih bölümü bitirmemişlerdir. Örneğin Mehmet Akif
Ersoy veterinerdi.
Müslümanın
kariyeri Müslümanca olmalı. Hz. Hacer kariyer sahibi biri değildi ancak Allah’a
teslimiyeti, onun namını günümüze taşıdı. Bir de ödül verdi ona: Muhammed
aleyhisselam adında bir torun. Hz. Fatıma’nın en büyük kariyeri de takvası ve
Hasan, Hüseyin ve Zeynebler yetiştirmesiydi.
Müslümanca
yaşayabildikten, anneliğini ihmal etmedikten sonra insan kariyer de yapsa ne
zararı var? Ancak kariyer sahibi birinin kötü ahlaklı çocukları toplumun başına
bela olacaksa, kariyerin ne faydası var?
Evlenmemek
de kabul edilebilir bir seçenek değildir. O halde kariyerimizi evimize göre
ayarlamalı ve evimizde daha çok zaman geçirebileceğimiz işler, uğraşlar ve
alanlar belirlemeliyiz. Çizgi film veya animasyon yapımı, karikatüristlik,
ressamlık yahut dikiş-nakış gibi işler… Ancak bu şekilde –günümüz anlayışına
göre- çocuk da kariyer de yapabilir, sağlıklı bir yuvaya sahip olabiliriz.
Şu da
unutulmamalı ki; Müslüman kadın için kariyer, evindeki sultanlığa ara verip
hizmet sınıfına girmek demektir. Mesleği ne olursa olsun çalışan insan
–özellikle de kadın- birilerine hizmet etmektedir. Hizmet edilecek en güzel
topluluksa insanın ailesidir. Ahlaklı bir çocuk yetiştirmek de en büyük
kariyerdir. Vesselam.
30 Haziran 2020 11:41