Çağlardan
beri ezile gelen, sömürülen, onuru ayaklar altına alınan, emeğine değer
verilmeyen, bir meta gibi görülen kadın gerçek değerini İslam`da bulmuştur.
Müslüman toplumların emperyalistlerin istilasına uğraması, beraberinde manevi
bir yozlaşmayı da getirmiştir. Bu yozlaşmadan en çok nasibini alan da yine
kadın olmuştur. Bir toplumun fesada uğraması için kadının bozulması yeterlidir.
Çünkü kadın, toplumun temel taşıdır. Bu yüzden bütün emperyal hedefler kadında
yoğunlaşmıştır. Cinsel cazibesi sebebiyle kadınlar acımasız bir şekilde
kullanılmaktadır. Örneğin, bugün en alakasız reklâmlarda bile kadınlar
kullanılıyor. Bu da kadını cinsel bir meta haline getiriyor.
Günümüzde
kadının ekonomik özgürlüğü adı altında (Sözde, bu anlayışa göre kadın
özgürleşiyor) kadın sömürüldükçe sömürülüyor ve daha çok eziliyor. Fakat ne
acıdır ki bu sözde özgürlük o kadar yaldızlı sözler ve sahte mutlu
gülümsemelerle günümüz kadınına gösterilmiş ki, kadın bütün mutluluğunu bu
sahte özgürlükte arar olmuştur. Kadın, bu anlayışa göre sabahtan akşama kadar
sözde işinde çalışacak, mesai bitimi o işyerinin vermiş olduğu stres ve
yorgunlukla evine dönecek… Bu defa başka bir iş onu beklemektedir. Çocuğuna
bakmaya, evinin işini yapmaya, yemek pişirmeye vs. koşturur durur. Bu işleri
yetiştirmekte büyük bir zorluk çekmekte, yoğun stresler yaşamaktadır. Stresten
kurtulabilmek için de çocuğuna, eşini veya başka birini bahane ederek bağırır,
çağırır. Böylece o gün hem kendisine, hem eşine, hem de çocuklarına zehir olur.
Rahat bir uykuya hasret şekilde sabahlar. Bu durum günler, aylar, hatta
yıllarca devam eder. Artık bu ailenin huzursuzluğu her geçen gün biraz daha
artmaktadır. Zamanla bu durum hem kadını, hem de sorumlusu olduğu ailesini öyle
bunalımlara sokar ki, telafisi mümkün olmayan psikolojik rahatsızlıklar, bir
aile dramına sebep olur. Böyle sağlıksız bir ailenin sonu da boşanmalara,
cinnet geçirmelere, yuvaların yıkılmalarına kadar varır ki, bugün bu örneklere
hemen her gün rastlamaktayız ve bu artarak devam etmektedir. Böyle aileler de
sağlıksız toplumun oluşmasına en büyük sebeptir. Bütün bu sorunların temelinde
ise kadının yozlaşması ve maddi bağımlılığı vardır. Dolayısıyla Allah`tan
uzaklaşıp heva ve hevesine uyan kadın, hayatı boyunca bitip tükenmek bilmeyen
isteklerinin peşinden koşturur, durur. Onun dünyaya olan delice tutkunluğunun
önüne hiçbir şey geçemez. Her istediğini yapmaya çalışır. Artık bu Müslüman
bayan bütün değerlerini yitirmeye başlar. “İnsan, insan olmadığı vakit, şeytan
bir hayvan olur. Ecnebiler (yabancılar) gibi hayvani ihtiraslarda ilerledikçe
hayvanlıkları şiddetlenir.” Diyor, Üstad Bediüzzaman. Şeklen olmasa da manen
hayvanlaşır. Bu hayvanlaşmada ise kadının rolü büyüktür.
Oysa
âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah, kadına öyle bir değer vermiştir ki, kâinat
varolduğu müddetçe bu değeri hiçbir ideoloji, hiçbir din, hiçbir ırk ve hiçbir
beşeri sistem kadına vermemiştir. Bu konuda İslam`dan önceki cahili toplumun
kadına bakış açısı ile İslamiyetten sonra toplumun kadına bakış açısına kısa
bir göz atılması yeterli olacaktır.
Ahlaki
yozlaşmanın son haddine vardığı toplumumuzda Müslüman bayanların sorumlulukları
da artmaktadır. Müslüman kadın denince her şeyden önce Allah`a kulluk; Müslüman
kadın denince itaatkâr bir eş; Müslüman kadın denince iffet, hayâ, ar, namus;
Müslüman kadın denince toplumun çekirdeğini oluşturan aileyi eğiten eğitici;
Müslüman kadın denince ayakları altına cennet serilecek kadar değerli ve
mükemmel bir anne gelmelidir.
İman
etmiş saliha bir kadın her şeyden önce Allah`a kul olmakla görevlidir. Bu kulluğun
önüne geçen hiçbir engeli tanımamalıdır. Ne baba baskısı, ne eş, ne de toplum
hiçbir engel onu Allah`a verdiği sözden döndürmemelidir. O her yaptığı işte
Allah`a vereceği hesabı düşünmek, ona göre davranmak zorundadır. Sadece ona
dayanarak O`ndan yardım istemeli, O`nun verdiği musibetlere sabrederek nimetler
karşısında şükrünü ifa etmelidir. Bu maksadına ulaşırken de hikmetle, sabırla
hareket edecektir. İbadetlerinde aksaklık yapmayarak bu konuda çocuklarına da
örnek bir anne olmalıdır.
Saliha
Müslüman bir kadın Allah`a ve Peygamberi`ne tam bir teslimiyet içindedir.
Hayatının her alanında Kur`an ve sünneti rehber edinmelidir. Sevgili
Peygamberimiz (sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır. ‘Arzusunu benim
getirdiğime tabi kılmayanınız tam iman etmiş sayılmaz. (Nevevi)
Gerek
rızık korkusuyla, gerekse de başka korkularla İslami yaşantıdan yavaş yavaş
uzaklaşanlar, farkında olmadan çok tehlikeli bir yola girmişlerdir. Bu
durumdaki bir kadın şeytanın tuzağına düşmeye hazırdır.
Biz
Müslüman kadınlar bütün beşeri sistemlerin üstünde bir anlayış sergileyerek,
Rabbimizin emirlerinden hiçbir zaman taviz vermemeli, bu uğurda her tür zorluğu
göğüslemeliyiz. Bugün Allah`ın emri olan tesettürü korumak adına okullarda
coplanan, işyerlerinden atılan, kendilerine inancı gereği yaşama hakkı
tanınmayan bacıların mücadelesi takdire şayandır.
Velhasıl!
Bugün karanlık ise yarın aydınlık olacak, cehennemden sonra cennet ve ölümden
sonra ebedi hayat… Biz bu zayıf bedenimizle Allah`a hakkıyla kulluk etme
kararlılığında olduğumuz sürece yapılan zulüm ve hakaretler hiçbir mana ifade
etmez!
24 Temmuz 2020 18:46