Marmara
Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dijital İletişim Araştırmacısı
Doç. Dr. Ali Murat Kırık, "Türkiye’de 59 milyon internet kullanıcısını
bekleyen tehditlerin başında sanal dolandırıcılık gelmektedir. Özellikle ucuz
ürün satan ve SSL güvenlik sertifikası olmayan alışveriş siteleri, kredi kartı
ve banka bilgilerini ele geçirerek kullanıcıları mağdur etmektedir." dedi.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dijital
İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık, Türkiye'de yaklaşık 59 milyon
civarında internet kullanıcısının bulunduğunu ifade ederek, bu kullanıcıların
en büyük sorununun sanal dolandırıcılık olduğunu
söyledi.
SANAL DOLANDIRICILIĞA KARŞI NE YAPMALI?
Çok
sayıda kişinin sanal dolandırıcılık mağduru olduğunu anlatan Kırık, "Sanal
dolandırıcılığa karşı mümkünse sanal kart kullanmak ve limit belirlemek hesap
güvenliği açısından yerinde olacaktır. Sosyal ağlardaki dezenformasyon ve
manipülasyon, bilgi kirliliğine neden olmakta. Terör örgütleri de sosyal
medyayı kullanarak algı operasyonları gerçekleştirmektedir. Kullanıcıların
içerikleri teyit etmesi çok önemlidir. Siber zorbalık ise daha çok çocuk ve
gençler için büyük tehdit unsurudur." diye konuştu.
Kırık,
kişilerin şifrelerini istem dışı ele geçirme, web sitelerinin saldırıya
uğratılması, istenmeyen e-posta gönderimi ve izinsiz fotoğraf kullanılmasının,
siber zorbalık olarak kabul edildiğini belirtti.
'PROFİLİME KİM BAKTI', 'HANGİ ÜNLÜYE BENZİYORSUN'
GİBİ UYGULAMALARIN TEHLİKESİ
Sosyal
ağlarda kişisel bilgilerin daha az paylaşılmasının, siber zorbalıkla mücadele
noktasında kullanıcılara katkı sağladığına işaret eden Kırık, şöyle devam etti:
"Siber
korsanlar, kişilerin banka hesap bilgilerini ve hesap parolalarını ele
geçirmesiyle veri hırsızlığı gerçekleştirmektedir. Kişisel parolalar belirli
periyodlarla güncellenmeli ve bilinmeyen cihazlardan işlem yapılmamalıdır.
Üçüncü parti uygulamalar ise kullanıcıların hesaplarının ele geçirilmesine
neden olmaktadır. 'Profilime kim baktı', 'Hangi ünlüye benziyorsun' gibi
uygulamalar izinsiz şekilde hesaplara erişim sağlamakta ve böylece kişisel
bilgiler siber korsanların eline geçmektedir. 'Yemleme' ise yasa dışı yollarla
kişisel bilgilerin ele geçirilmesidir. Kullanıcıların e-postalarına ya da mesaj
kutularına gelen linklere tıklamasıyla sahte bir banka web sitesine
yönlendirilmekte ve bilgilerin girilmesiyle içerik karşı tarafa
aktarılmaktadır."
Kırık,
söz konusu linklere tıklanmadan önce web site adreslerinin mutlaka kontrol
edilerek bilgilerin girilmesi konusunda uyarıda bulunarak, "Türkiye'de 59
milyon internet kullanıcısını bekleyen tehditlerin başında sanal dolandırıcılık
gelmektedir. Özellikle ucuz ürün satan ve SSL güvenlik sertifikası olmayan
alışveriş siteleri kredi kartı ve banka bilgilerini ele geçirerek kullanıcıları
mağdur etmektedir." dedi.
" ‘FOMO’ ÇAĞIMIZIN EN CİDDİ PSİKOLOJİK HASTALIĞI
DURUMUNA GELMİŞTİR"
Aşırı
şekilde internet ve sosyal medya kullanımının, dijital bağımlılığa da sebep
olduğunu anlatan Kırık, "Gelişmeleri kaçırma korkusu adı verilen (FOMO),
kullanıcıları tehdit etmektedir. Sürekli telefon ekranına bakılması ve dikkat
dağınıklığı gibi sorunlara da neden olan FOMO, çağımızın en ciddi psikolojik
hastalığı durumuna gelmiştir." ifadelerini kullandı.
Kırık,
internet ve sanal dünyanın, çocukları ve özellikle "Z Kuşağı" ya da
"dijital yerliler" şeklinde tabir edilen 2000 ve sonrası doğan nesli
daha çok tehdit ettiğini vurgulayarak, internetin, bu kişiler için hayatın
merkezi konumunda olduğu değerlendirmesinde bulundu.
Araştırmaların
çoğunda bu duruma benzer neticelerin ortaya çıktığını aktaran Kırık,
"Ebeveynlerin internet ve sanal dünya konusunda gereken bilgi düzeyine
sahip olamaması, çocukları olumsuz etkilemekte ve bu durum ülkenin geleceği açısından
da birtakım riskleri bünyesinde barındırmaktadır. İnternet filtresi
kullanılmaması, çocukların uygunsuz içeriklere maruz kalmasına neden olmakta,
cinsel içerikli videolar, görseller ile reklamlar, çocukların fiziksel ve
zihinsel gelişimini olumsuz şekilde etkilemektedir." şeklinde konuştu.
Kırık,
çocuk istismarının da sanal ortamdaki tehditlerden olduğunu dile getirerek,
sosyal paylaşım ağlarında farklı kimliklere bürünüp sahte profil açarak
çocuklarla iletişime geçen kişilerin, video ve görsel talep ederek çocukları
kandırıp istismar ettiğini anlattı.
"AKILLI TELEFONLAR SANAL ORTAMDAKİ DENETİMİ
ZORLAŞTIRIYOR"
Sosyal
ağlardaki gruplar, internet ortamındaki forumlar ve anlık mesajlaşma
uygulamalarının da çocuklar açısından tehdit unsuru olduğunu kaydeden Kırık,
"Sanal dolandırıcılar çocukların bilgilerine, fotoğraflarına bu tarz
ortamlardan ulaşabilmekte, ardından tehdit ve şantaj yoluyla onların ruhsal
bakımdan çöküntüye girmelerine neden olabilmektedir. Akıllı telefonların
varlığı da sanal ortamda denetimi zorlaştırmakta, ebeveynlerin kontrolünü
engellemektedir." bilgisini paylaştı.
Doç.
Dr. Ali Murat Kırık, dijital oyun ve oyun görünümlü sanal tehditlerin,
çocukları zor durumlarla karşı karşıya getirdiğini belirterek, "Mavi
Balina" ve "48 Hour Challenge" gibi meydan okuma durumlarının
olduğu oyunların da çocukları intihara sürüklediğini ve psikolojik sorunları
beraberinde getirdiğini aktardı.
"ÇOCUKLARA İNTERNETİ YASAKLAMAK YERİNE SANAL
ORTAMA ERİŞİMDE ONLARA EŞLİK EDİN"
Dünyada
şiddet içerikli oyunların gereksiz zaman kaybı nedeniyle çocukların ödevlerine
ve sosyal hayata odaklanmalarına engel olduğunu, aynı zamanda aile ile bağları
zayıflattığını ifade eden Kırık, sanal ortamdaki tehditlerle ilgili şu
değerlendirmelerde bulundu:
"Antivirüs
programları kullanmak, sanal ortamda dikkatli olmak ve elbette dijital ortamda
bilinmeyen uygulamaları kullanmamak, riskleri minimum düzeye indirgeyecektir
ayrıca aileler çocuklarına bilgisayar ve akıllı telefonlarda oyun oynamayı,
internet ortamında gezinmeyi yasaklamak yerine onlarla daha fazla vakit
geçirmeli, hatta sanal ortama erişim sağlarken eşlik etmelidir. Sanal ortamdaki
tehditlerle mücadelenin en temel yollarından birisi de dijital okuryazarlık
derslerinin yaygınlaştırılmasıdır. Bu noktada Yükseköğretim Kurumunca
başlatılan Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi dikkate değerdir.
Ebeveynlere verilecek zorunlu dijital okuryazarlık dersleriyle bu risklerin
azalacağını söyleyebiliriz."
24 Temmuz 2020 14:50