"Birkaç kelime ile dil ederken istiğfar,
Gönül gafilse, nefis binbir dehlize dalar !"
İslam; Nefsî ve kalbî zaaflarımıza rağmen bizi bağrına basan bir
anne şefkatidir. Hergün yüzlerce defa günah, hata ve kötülüklerle karşı
karşıya kalmaktayız. Kalplerimizin nurunu söndürüp cehaletin paslı lambasıyla
önümüzü aydınlatmaya çalıştığımız nefsaniyet çukuru ve şu karanlık dünya
okyanusunda çırpınan bizler için bir can simidi mahiyetindedir, Tevbe- i
istiğfar...
Bu konuda Şehit Seyyid Kutub'un şu cümleleri gözlerimizden
perdelenmekte; "Tevbe- i istiğfardan sarf-ı nazar etmeyenlerin Allah ile
akdettikleri bir malumat anları var. Geliyor tevbe kapısına, vuruyorlar kapıyı.
Fakat o da ne ! İzin vermeden doluyorlar içeriye. Reddedileceklerini,
kovulacaklarını mı sandınız? Yanıldınız işte. Rahmet ve mağfiretin
engin ummanıyla karşılaşıyorlar, yıkanıyorlar ve tertemiz oluyorlar." ( F.
Kur' an cilt: 3 )
Günahlarımızın çirkinliğine, kusurlarımızın büyüklüğüne aldırış
etmeden Yaratıcı ve Terbiye edicimiz (c.c) bizi kabul edip bizden şunu
istemektedir. Kalbin Allah`ı unutup taşlanmaması, O' nun zikriyle atması ve
tevbenin devamlılığını...
Allah Resulü'nün ( s.a.v ) "Hata edenlerin en hayırlısı
tevbe edenlerdir" sözü günahkar kalbin ümitle atması için söylediği
teselli verici muazzam bir sözdür.
Aynı zamanda 'Ey iman edenler! Allah'a Nasuh bir tevbe
ile tevbe ediniz.' ( Tahrim : 8 ) ayeti celilesiyle tevbenin kabul
şartı belirlenmektedir. Tevbe- i Nasuh'un tanımını Allah Resulü ( s.a.v )
“Kulun yapmış olduğu günaha öyle nedamet etmesi Allah' a öyle özrünü
arzetmesidir ki o günaha bir daha dönmemesidir.” diye yapmaktadır.
Ayrıca Allah Resulü' nün ( s.a.v ) günde yetmiş defa
tevbe- istiğfar ettiğini göz önünde bulundurarak şunları da ekleyelim.
Yapılmasına sebep olan şeyi sebep olmadan yapmak sebepleri ortadan kaldırdığı
gibi tevbe etmek için günah işlemek şart değildir. Tevbe günah işlemeden
yapılmalıdır ki günah işlemeye engel olsun.
Tevbenin zamanlaması hakkında, Allah Resulü' nün ( s.a.v )
"Ölüm gelmeden evvel tevbe ediniz." yine "Allah,
günahkar kulunun tevbesini canı boğazına gelmeden kabul eder.'' Hadisi
şeriflerini hatırlamaktayız. Bir terzi bu hadisi salihlerden birine sorar. Bu
zatın salih adamdan aldığı cevap müthiş bir ders niteliğindedir. Salih adam der
ki; ' Senin mesleğin terziliktir. Terzilikte en kolay şey makası tutup kumaşı
kesmektir. Otuz senedir bu işi yapıyorsun. Ey terzi ! Bir müddet zahmet çekip
ve otuz sene kolaylıkla yaptığın bir işi can gırtlağa geldiği zaman yapamazsan,
ömründe hiç yapmadığın tevbeyi o an nasıl yapabilirsin. Bugün gücün yerindeyken
tevbe eyle. Yoksa son nefeste istiğfar nasip olmayabilir.' der. Dua ile..
08 Ekim 2020 14:26