İlk
atamız Hz. Âdem’in hayatına baktığımızda en aciz düştüğü anda şeytanın
dürtüleri ve tuzağıyla Rabbinden firak düşmenin kahrında yaptığı dua karşımıza
çıkar:
“Ey Rabbimiz! Biz nefsimize
zulmettik. Eğer sen bize mağfiret etmezsen, acımazsan, şüphe yok ki hüsrana
düşenlerden oluruz.” (A’raf: 23)
En uzun davetçi sabrının sahibi
Hz. Nuh ise: “Rabbim! Beni yalanlayanlara karşı yardım et.” (Müminun: 26) şeklinde
dua ederek yalan ithamlar karşısında Rabbinden destek istemiştir.
Hz.
İbrahim, Kur’an-ı Kerim’de kendisi, eşi ve oğlu mümtaz bir aile olmak üzere
zikredilmiştir. Peygamber Efendimizin hayatında ve yükümlü olacağı İslam
dininin zemininde yer alan şehrin, neredeyse her köşesine kendi teslimiyet ve
ihlaslarından birer dokunuş bırakmışlardır. Bu şerefli atanın şu evrensel
duası, her aile ferdine birer örnek dua olmuştur:
“Rabbim! Beni namaza devam
edenlerden eyle, soyumdan gelecekleri de namazı devamlı kılanlardan eyle. Ey
Rabbim; hesap günü beni, ana babamı ve müminleri bağışla.” (İbrahim: 40/41)
Hz.
Musa’nın hayatı mücadele, imtihan ve sonunda başarı yüklüdür. Kur’an-ı Kerim,
Onun hayatının her aşamasında Rabbine sığınan samimiyet ve teslimiyet yüklü bir
duasına yer vermiştir ki; “Rabbişrahli” diye ünlenen duasıdır:
“Dedi ki: Rabbim, benim göğsümü
aç. Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz ki; söyleyeceklerimi
kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl, kardeşim Harun’u. Onunla arkamı
kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, böylece Seni çok tesbih edelim. Ve Seni çok
zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görensin.” (Taha: 25)
Bir
diğer duası ise güncel olduğuna inandığım Araf Suresi 155. Ayeti kerimede yer
verilen şu duasıdır:
“Ey Rabbim! Dileseydin onları
ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden
bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir;
onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim
velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”
Hz. Zekeriyya: “Rabbim! Beni yalnız bırakma;
sen varislerin en hayırlısısın.” (Enbiya: 89) diye
dua ederek; dayanılması gereken asıl güç ve dayanağın Allah olduğunu bizlere
öğretmiştir.
Hz. Eyyub, en kıymetli nimet
olan sağlığıyla imtihan olduğunda benzersiz bir teslimiyet yüklenmiş ve bu
dayanılması güç çilelerin, Rabbi katından bir sınav olduğunun idrakiyle, “Rabbim! Başıma bu dert geldi.
Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Yaralarıma merhamet et.” (Enbiya: 83) şeklinde
dua ederek sabrının sonunda selamete kavuşmuştur.
Peygamber
Efendimizin hayatının tamamı davet, iltica ve rabbi ile murakabe şeklinde devam
etmiştir. Dolayısıyla dua ile bütünleşen her hayır ve şer anında rabbe yönelişi
simgeleyen bir siyer-i Nebi ve hadisi şerif, Müslümanlara en büyük mirastır.
Son Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin duaları başlıca bir konu
olduğundan ve daha önceki yazılarımız arasında buna yer verdiğimizden
mütevellit bugün sadece şu iki duasıyla konumuzu bitireceğiz. Rabbim bizleri
dua dergâhına kabul edilenlerden eylesin.
“Allah’ım! Beni, iyilik
yaptığında sevinen, kötülük yaptığında ise hemen hatasını anlayıp istiğfar eden
kullarından eyle!” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, no: 1462)
“Allah’ım! Acizlikten,
tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten, yaşlılığın getirdiği takatsizlik ve
bunaklıktan, kasvetten (katı kalplilikten), gafletten, yokluktan, zilletten,
mal ve hayır azlığından, meskenetten (kötü hâlden) Sana sığınırım. Nefsin doymak
bilmeyen ihtiyaç hissinden, küfürden, fâsıklıktan, hakka muhalefetten ve
ayrılıktan, nifaktan, süm’adan (amelleri insanların duyması için yapmaktan),
riyadan Sana sığınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delilikten, cüzzamdan,
barastan ve her türlü kötü ve müzmin hastalıklardan Sana sığınırım.”
31 Ekim 2020 19:50