Toplumun değişmesi için kendimizin değişmesi gerekir bunun için de iyilik yapmayı yaygınlaştırmak gerekir
Haksızlığa karşı duyarsız kalmak insan fıtratına aykırı bir durumdur. Çünkü bu durumda kötülükler yaygınlaşacak insanların güvenliği ortadan kalkacaktır. Kötülüklere karşı mücadele konusunda her kişi üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Müminler birbirlerine sevmekte, acımakta ve birbirlerine şefkat göstermekte bir bedene benzerler. O bedende bir organ rahatsızlanırsa diğer organlar da uykusuzluk ve humma gibi sebeplerle tesir altında kalır ve hastalanır.”Müslüman’ın kendisine, ailesine ve yaşadığı topluma karşı sorumluluğu vardır. Toplumun anarşi, fitne, fesat ve kargaşadan uzak kalması için herkes üstüne düşeni yapmalıdır. Bir Müslüman bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyemez. Çünkü iyiliği yaymak ve kötülüğe engel olmak her Müslüman’ın sorumluluğudur.Hz. Peygamber kötülük karşısında müminlerin kayıtsız kalmamaları gerektiğini ifade eder.Zira kötülükle mücadele edilmediği taktirde fitne, anarşi ve kaos ortaya çıkacaktır. Oysa her Müslüman, toplumun huzurunu sağlamakla sorumludur.Hz. Ömer halife seçildiğinde okuduğu hutbe ile halkın gönlünü fethetmişti. İşte insanların gönüllerinde yer edinen o hutbe:“Bilesiniz ki bu sertliğim hilafetim sırasında zalime mütecavize karşı ve zayıf bir Müslüman’ın hakkını kuvvetliden aldığım sırada kat kat fazlalaşacaktır. Bu kadar sert olmama rağmen sizin namuslularınızın, çekingenlerinizin ve hakkı teslim edenlerinizin başım üzerinde yeri vardır.Eğer içinizden biriyle benim ihtilaflı bir meselem olursa istediğiniz birisinin önünde onunla muhakeme olmaktan kaçınmayacağım. Eğer benden bir şikâyeti olanınız varsa kadı huzuruna çıkmaya hazırım. Ey Allah’ın kulları! Allah’tan korkun. Canınızı kurtarmak pahasına kendi aleyhinize de olsa bana yardımcı olun.Benim aleyhime olan hususlarda da iyiyi emredip kötüden sakındırarak bana yardımcı olun.Allah’ın bana tevdi ettiği hususlarda nasihatlerinizi esirgemeyin.”Cömertlik nedir?Hasan Basrî’ye denildi ki:—Cömertlik nedir?Şöyle cevap verdi:—Malınla Allah yolunda cömertlik yapmandır!—Hazım nedir? diye sorulduğunda;—Allah yolunda malını israftan menetmektir dedi!—İsraf nedir? denildiğinde ise;—Riyaset sevgisi için malı infak etmektir, dedi. Huzeyfe (R.A.) şöyle demiştir: “Dini hususunda nice fâcir vardır ki maişetinde cömerttir, cennete de cömertliğinden dolayı girer!” Rivayet ediliyor ki; Ahmet b. Kays bir kişiyi elinde bir dirhem olduğu halde gördü ve şöyle sordu: “Bu dirhem kimindir?” Kişi, “Benimdir!” dedi. Bunun üzerine Ahmet b. Kays dedi ki: “Senin elinden çıkmadıkça senin değildir!” Bu manada şöyle denilmiştir: “Malı elinde tuttuğun zaman sen onun hizmetçisisin. Onu infak ettiğin zaman, mal senin hizmetçindir.” Vâsıl b. Ata’ya gazzal denilmiştir. Çünkü Vâsıl, iplik eğirenlerin yanında ve çarşılarda otururdu. Bir şey almak isteyen zayıf bir kadın gördüğü zaman ona bir şey verirdi. Abdülmelik b. Said el-Esmâî şöyle anlatıyor: “Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’e bir mektup yazarak şairlere verdiği maldan dolayı kendisini kınadı. Hz. Hüseyin, ağabeyine cevap olarak şöyle yazdı: Malın en hayırlısı odur ki onunla insan şerefini korur!”Süfyan b. Uyeyne’ye, “Cömertlik nedir?” diye soruldu. Cevap olarak şöyle dedi: “Arkadaşlara iyilik yapmak ve mal ile cömertlik etmektir.”Sufyan b Uyeyne şöyle dedi: “Benim babam elli bin dirhem veraset elde etti. Onu keseler halinde arkadaşlarına gönderdi ve dedi ki: Ben Allah Teâlâ’dan arkadaşlarım için namazımda cennet istiyordum. O halde nasıl olur da kendilerine cennet istediğim kimselere karşı cimrilik yapabilirim.” Hasan Basrî şöyle demiştir:“Mevcut olan malın verilmesi cömertliğin son zirvesidir.” Hukemânın birine, “Senin nezdinde insanların en sevimlisi kimdir?” diye soruldu. Cevap olarak şöyle dedi: “İyilikleri çok olan kimsedir!” “Eğer bir şeyi yoksa?” denilince, cevap olarak şöyle dedi: “O kimse ki onun yanında iyilikler çok olur!”
03 Ağustos 2014 20:15