Rahat yaşam, tüketim hastalığı,kredi borçlanması gibi nedenler yalanın alt yapısını oluşturuyor
Alışveriş ve tüketim çılgınlığı birçok kişiyi borç batağına sürüklüyor. Vatandaşın ödeme imkânı bulunsa dahi alışverişlerde ‘kredi kartına 3-5-8 taksit yapabiliriz’ teklifiyle, kısa ya da uzun vadede borç altına sokuluyor. Aşırıya gitmenin sosyal ve iktisadî hayatın dengesini altüst edeceğini söyleyen uzmanlar, Peygamberimiz’in (sas) de zaruret dışı borçlanmaya karşı tavır aldığını vurguluyor.Borçlu vefat eden bir kişinin cenaze namazını kıldırmayan Allah Resulü, “Nefsimi elinde tutan Zât’a kasem olsun, bir adam Allah yolunda öldürülse, sonra ihya edilse, tekrar öldürülse, sonra ihya edilse, tekrar öldürülse, üzerindeki borcu ödenmedikçe cennete giremez.” buyuruyor. Türkiye’de son verilere göre halkın kredi borcu 127 kat arttı. Daha önce 4,3 milyar olan kredi kartı borçları, 77,7 milyara çıktı. Borcunu ödeyemeyen 2,5 milyon kişi ise kara listeye girdi.Borçlanma ve borç vermeyle ilgili Kur’an ve sünnette çok sayıda nass yer alıyor. Muaz bin Cebel (ra), Efendimiz’den şu hadisi rivayet ediyor: “Borç, dindarlığın bir lekesidir.” Hadis-i şeriflerde Peygamber Efendimiz’in (sas) zaruretin dışında borçlanmaya karşı ciddi bir tavır aldığını ve bu konuda ümmetini ikaz ettiğini kaydeden İslam hukukçusu Dr. Yüksel Çayıroğlu, “Öyle ki Ebû Katâde’nin rivayetine göre Resûl-i Ekrem, cenazesi getirilen bir adamın borçlu olarak öldüğünü öğrendiğinde onun cenaze namazını kıldırmamış ve “Arkadaşınızın namazını siz kılın.” buyurmuştur. Bunun üzerine Ebû Katâde (ra) ölen kişinin borcunu üzerine almış, Efendimiz de ancak ondan sonra cenaze namazını kıldırmıştır.” diyor. Allah Resûlü’nün bir kimsenin ödenmek üzere bir şey bırakmadan borçlu olarak ölmesinin, onun için en büyük günahlardan birisi diye beyan ettiğini aktaran Çayıroğlu, Efendimiz’in cehennemden, kabir azabından ve fitnelerden Allah’a sığındığı gibi, borçtan da O’na sığındığına dikkat çekiyor. Çayıroğlu, “Peygamber Efendimiz’e, ‘Borçtan ne kadar çok Allah’a sığınıyorsun?’ denilmesi üzerine ‘Kişi borçlanınca yalan söylemek mecburiyetinde kalır, söz verir sözünde durmaz!’ diye buyurmuştur ki bunların her ikisi de münafık sıfatıdır.” diyor.Borçlanmanın Kur’an ve sünnette çok önemli bir prensip olan istiğna ruhuna aykırı olduğunu dile getiren Yüksel Çayıroğlu, “Zira mümin her zaman veren el olmaya çalışmalı, sürekli başkalarına yardım etme duygularıyla meşbu olmalı ve başkalarına yük olmaktan kaçınmalıdır.” diye konuşuyor.Günümüzde yapılan borçlanmaların bir ihtiyaçtan ziyade daha çok zengin olma, daha çok büyüme, lüks hayata kavuşma gibi saiklerle yapıldığını kaydeden Çayıroğlu, çok uzun vadelerle borçlanmaların da, tevehhüm-ü ebediyet ve tul-i emel duygularından kaynaklandığını ve bunun doğru olmadığını aktarıyor. Çayıroğlu, “Üstelik yıllarca borçlu olan bu tür insanların zekât, kurban ve sadaka-i fıtır gibi malî ibadetlerini düzenli bir şekilde yerine getiremedikleri de bir gerçektir.” şeklinde konuşuyor.KANAAT-İKTİSAT DENGEESİ KORUNAMIYOR!Sakarya Üniversitesi İktisat profesörü Ali Seyyar ise temel ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilecek gelir seviyesine sahip bir kişinin, alışverişlerinde hiçbir zaman borçlanmayı düşünmemesi gerektiğini söylüyor. İhtiyat akçesi olan tasarrufların lüks sayılabilecek alanlarda harcanmamasını tavsiye eden Prof. Seyyar, “İnsanın ekonomik davranışlarındaki israf, bir ifrattır yani lüzumsuz yere aşırıya gitmek ve sosyal ve iktisadî hayatın dengesini altüst etmektir.” diyor. Birçok kişinin reklamların da etkisiyle piyasaya sürülen cazip nesnelere sahip olma arzularını ertelemediğini ve bir an evvel bunları elde etmek istediğini kaydeden iktisat profesörü, “Borçlanarak da olsa uzun süreli taksitli alışveriş imkânları bireysel arzularımıza hemen cevap vermektedir. Burada önemli bir psiko-sosyal hastalığımız gün ışığına çıkmaktadır: Kanaat ve iktisat dengesini koruyamamak.” ifadelerini kullanıyor.“Sabrederek ve kanaat ederek hayatını düzene koyan ve bu çerçevede alışveriş yapan bir kişi, borçlanmak yerine tasarruf potansiyeline sahip olacağı için, bunları iktisat ile değerlendirmesini de bilir.” diyen Prof. Seyyar, gelirinin üzerinde harcama yaparak borçlananların sadece geçici olarak heveslerini tatmin ettiklerini belirtiyor.Peygamber Efendimiz’in “İktisat, geçimin yarısıdır. Güzel ahlâk da dinin yarısıdır.” ifadelerini hatırlatan Prof. Seyyar, iktisatın bireysel ve toplumsal huzuru sağlayan ve ahlâkî olduğu kadar sosyal bir davranış kalıbı olduğunu kaydediyor.Borçlanmaya karşı ne yapılabilir?Türkiye’de yaklaşık 57 milyon kredi kartı kullanıcısı bulunduğunu ve 2 milyondan fazla borçlunun icralık olduğunu aktaran Prof. Ali Seyyar şunları öneriyor: “Başta haklarında icra takibi başlamış kredi kartı borçlusu kart hamilleri olmak üzere bütün kredi kartı sahiplerine gelir düzeyleri ile tüketim özgürlükleri arasında akıllı dengeyi sağlayan bir bilinçlendirme eğitimi verilmelidir. Para ve tüketim yönetimine dair bu eğitimi bizzat kredi kartı dağıtan bankalar ve bunları denetleyen bağımsız kuruluşlar vermelidir. Ayrıca kredi kartlarının sınırsız kullanımı bloke eden denetleyici haricî bir sistem oluşturulmalıdır. Örneğin vatandaşlarımızın tüketime yönelik harcamaları miktar üzerinden değil de oran üzerinden belirlenmelidir. Harcama oranlarının sınırı, gelir seviyelerine ve hedeflenen kişisel tasarruf çizgisine göre ayarlanmalıdır.”
17 Ağustos 2014 11:36