Çocukların birbirlerine karşı getirilmemesi yönünde anne ve babaların daha dikkatli olması gerekir
Çocuklarını bakıcıya emanet etmek istemeyen ebeveynler, çareyi kendi anne ve babasından yardım almakla buluyor. Ancak, torunlarına karşı daha hassas olan aile büyükleri, ebeveynlerin koyduğu kuralları uygulamada taviz verebiliyor. Uzmanlar ise bu konuda bakıcıya söylenen tembihlerin nezaket içerisinde aile büyükleri için de yapılabileceği önerisinde bulunuyor.Her anne-baba çocuğunu kendi yetiştirmek istese de çalışmak zorunda olan ebeveynler, çocuklarını başkalarına emanet etmek durumunda kalıyor. Bakıcıların yanı sıra aile büyükleri yakınında olan ebeveynler çocuklarını öncelikli olarak onlara emanet ediyor. Bu durum da bazı sıkıntılara yol açabiliyor. Büyükanne ve büyükbabalar, genellikle kendi çocuklarına uyguladığı kuralları, sınırları torunlarına karşı uygulamaktan kaçınıyor. Emanetlere gözü gibi bakan aile büyükleri, çocuklara sınırlamalar koymayarak onların daha serbest yetişmesine neden oluyor. Aile danışmanı Efkan Yeşildağ, aileler çocuklarını bakıcıya teslim ettiğinde nasıl tek tek ihtiyaçları ve düzenlerini anlatıyorsa aynı şekilde annenin, eşiyle birlikte kendi aile büyüklerine nezaket içerisinde bu bilgileri anlatması gerektiğini vurguluyor. Çocukların hangi kurallara göre yetiştirilmesi isteniyorsa o şekilde bir düzen sağlanması gerektiğini ifade eden danışman Yeşildağ, “Anne, çocuğunu emanet ederken, ‘Ben çocuğuma şunu şunu yasakladım. Mesela çok şeker tüketmesi sağlıklı değil. O nedenle her istediği zaman değil de günde iki defa şeker vermek yeterli. Akşam geldiğimde de bir tane de ben veririm.’ gibi cümlelerle kibarca izah etmeli.” diyor. Aksi durumda ise aileler arası çocuk yetiştirme konusunda eleştirilere yol açılabileceğini aktarıyor. Bir çocuğun yetiştirilmesinde birinci derecede o çocuğun anne ve babasının sorumlu olduğunu söyleyen Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Aile Danışmanı Efkan Yeşildağ, “Günümüz koşullarında anne de baba da çalışıyor. Dolayısıyla ebeveynler çocuklarını ya bakıcıya bırakacak ya da kendilerini yetiştiren anne veya babasına bırakacak.” diyor. Kreşler, bakıcılar ya da okulöncesi eğitimi veren yerlerin çocukların, sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşıladığını belirten Yeşildağ, anneanne ya da babaannenin çocukların duygusal ihtiyaçlarını da karşıladığını vurguluyor. Çocukların, nene ve dedeye bırakılmasının bazı sıkıntıları da oluşturabileceğini aktaran aile danışmanı, “Çocuğun yetiştirilmesinde birinci derece anne ve baba sorumlu. Nene ve dedeler, destek olmakla görevli olduklarını unutmamalı. Anne ve babanın çocuk üzerindeki otoritesini ve yaptırım gücünü engelleyecek bir tavırdan kaçınmalı.” diye belirtiyor. Büyükanne ve büyükbabaların da genelde torunlarına karşı daha duygusal davranarak herhangi bir kural ya da sınırlandırma yapmadıklarına değinen Yeşildağ, bu davranışlarının altında ‘Aman üzülmesin, aman ağlamasın’ düşüncesiyle birlikte ‘Torunum benim yanımda rahatsız olursa annesi babası bir daha bize bırakmaz, biz de onu göremeyiz.’ endişesinin de yattığını dile getiriyor. Eşler arasında da problemler yaşanabileceğini ifade eden Yeşildağ, sıkıntıların yaşanmaması ya da problemin büyümemesi için şu tavsiyelerde bulunuyor: “Evde çocuğa kimin annesi bakıyorsa o kişi annesine, kural ve sınırları nezaketle ifade etmeli, yoksa damadı ya da gelini söylediği zaman bu sefer kendisini istemiyor, kendisine baskı yapıyor gibi yanlış anlaşılmalar oluyor. İnsan, evladını yanlış anlamaz. Hanımefendinin annesini ve babasının müdahalesiyle alakalı bir sınır aşımı varsa aşırı müdahale varsa bunu beyefendi düzeltmemeli. Hanımefendinin de buna fırsat vermemesi lazım. Siz kayınvalidenize, kayınpederinize sınır çizmeye, laf söylemeye çalıştığınız zaman hemen misillemesini eşinizden kendi anne ve babanıza karşı görürsünüz. Ebeveynler ortak doğrular üzerinde birleşmeli ve çocuğa karşı ortak bir tavır sergilemeli. Bunun için de aile toplantıları yapılmalı.”
23 Ağustos 2014 11:45