Olan ülke ekonomisine oldu
Röportajlar, 22 Mayıs 2014 14:45
“Bir zamanlar ülkenin büyük orandaki faiz ödemelerini kendi hanelerine kazanım olarak kaydedenlerin, artık bu gelirden mahrum kalışlarından dolayı neler yapabileceklerini hayal edin.”
MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak’la, 17 Aralık operasyonunun ardından yaşanan gelişmelerin Türk ekonomisi ve siyaseti üzerindeki etkilerini konuştuk.
17 Aralık sonrası siyasi ve ekonomik gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye 2013’e, çözüm süreci ve demokratikleşme paketini kapsayan iki önemli kararla girdi. Bu süreç, Mayıs ayında rüya gibi verilerle taçlandırıldı. Üçüncü köprünün temelinin atılışı, üçüncü Havalimanı ihalesi, ikinci Nükleer santral ihalesinin imzalanması ve IMF borcunun sona ermesi gibi önemli gelişmelerin ardından Gezi Parkı olayları patlak verdi. Ne tesadüf, bir hafta öncesinde de FED’in açıklamaları oldu. Sonraki süreçte Türkiye hakkında karamsar senaryolar yazıldı. Bu senaryolara ve kötümser ifadelere rağmen büyüme ve ekonomik veriler pozitif şekilde ilerledi. Tam yılı bitirdik diye düşünürken FED’den tahvil alımıyla ilgili yeni açıklamalar geldi. Arkasından da 17 Aralık operasyonu ile adeta sarsıldık. Bu nokta da biz diyoruz ki; 17 Aralıktan birkaç gün öncesine dönerek kendimize soralım; bu ülkenin hangi ekonomik verisi kötü gidiyordu? Hangi uygulamasında yanlışlık vardı? On bir yıl içinde kazandığımız bu huzur, güven ve istikrar ortamı bugün riskli bir şekilde tehlikeye atılmasını doğru bulmuyorum. Buna kim, ne şekilde katkı sağlamışsa herkes elini vicdanına koymalı ve bu tabloya nasıl bir katkı sağladığını, ödettirdiği bedelin hesabını mahşeri vicdan da nasıl ödeyeceğini sorgulamalıdır.
Halkbank ve İran işbirliğinin uğradığı kayıp ne düzeyde?
BAŞKALARI FAYDA SAĞLADI
Türkiye’nin iyiye giden fotoğrafı ülkenin vatandaşlarını nasıl gururlandırıyorsa, uluslararası arenada değerlendirdiğimiz zaman pazarından bir şeyler kaptığımız için başkalarını da rahatsız etti. Çok yeni bir gelişme olarak ABD’nin bakan yardımcılarından biri “Halkbank’ın bundan sonra da İran’la ilgili yapmış olduğu görevi sürdürmesi gerekiyor” açıklamasında bulundu. Eğer bununla ilgili bir sıkıntı yok idiyse kimin bundan rahatsız olduğunu kamuoyu çok net bir şekilde, benim isim vermeme gerek görmeksizin anlayacaktır. İran’ın ticaretinin çokça sıkıştığı bir dönemde İran’a olan ihracatımızın hangi boyutlara geldiğini hepimiz biliyoruz. Maalesef bu son süreçte buna bir sekte vurdurulmuşsa bundan ihracatçımız zarar gördüğü oranda o ihracatın yapılmadığı alanlara mal veren başkaları da fayda sağlamıştır.
Gezi Parkı ile 17 Aralık operasyonunu destekleyenlerin isteklerinin aynı olduğu dile getirildi. Buradaki amaç nedir?
FAİZ ARTIŞINDAN FAYDA SAĞLAYANLAR
Geçtiğimiz yıl Türkiye kamu açısından 50 milyar lira faiz ödemesi yaptı. Bu Türkiye’nin vergi gelirlerinin % 15,3 üne tekabül ediyor. 2002 yılında 31 Aralık itibarıyla Türkiye’nin toplam vergi gelirlerinin % 86’sı faize gidiyordu. Geçen yıl aynı oranda faiz ödemiş olsaydık, 280 milyar lira faiz ödeyecektik. Bir anlamda 50 milyar ödediğimiz için 230 milyar lira bizim cebimizde kaldı. Aradaki büyük kazanımı kendi hanelerine gelir olarak yazanların, bu gelirden mahrum kaldıkları için neler yapabileceklerini hayal edin. Özellikle işletmelerin, sizin ve bizim zarar gördüğümüz faiz artışından başka birileri de faydalanacaktır.
MİT tırlarının durdurulması hakkında görüşleriniz nelerdir?
ZAMANLAMA OLDUKÇA İLGİNÇ
Sayın Başbakan Brüksel’e gidip görüşmeler yapacaktı ki yaklaşık beş yıllık süreden sonra yapacağı ilk seyahatti. Diğer yandan Dışişleri bakanımız Cenevre 2 konferansına katılarak Suriye ile ilgili görüşmeler yapacaktı. Tam bu sürecin iki gün öncesinde Türkiye’nin illegal gruplarla işbirliği içerisinde olduğu imajını verecek bir operasyonu bu ülkenin menfaatleriyle hiçbir şekilde örtüşür görmüyorum.
Ülke de huzur ve istikrar ne aşamada?
İSTİKRAR YOKSA HUZURDA YOKTUR
Türkiye’nin son dönemde kazanmış olduğu huzur, güven ve istikrara mutlaka sahip çıkmamız gerekiyor. İster ekonomik, isterse siyasî açıdan değerlendirelim. Bir ülkede siyasî istikrar yoksa, orada ekonomik istikrarda olmaz. Dolayısıyla huzurdan ve güvenden de bahsedemeyiz. Bununla birlikte eksiklerine rağmen genel tabloya bakıldığında Türkiye’de huzur ve güven sağlanmıştır.
Doların yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz?
NORMALE DÖNECEKTİR
Doların yükselmesinin ekonomiye verdiği zararın farkındayız ama ekonomimiz öyle güçlü bir noktaya geldi ki 2001’de ki krizde dolar 2,5 kat artmıştı. Benzer bir senaryoyu 5 Nisan 1994’te de yaşamıştık. Bugün gelinen durumdan da pek mutlu değiliz ama bu kadar büyük şoklara rağmen hâlâ bir nokta da tutulabiliyor. Döviz, faiz ve borsa psikolojik etkenlerden çok ciddi şekilde negatif ya da pozitif olarak etkilenebilirler. Ama yerel seçimler sonrasında kafalardaki soru işaretlerinin giderileceğini ve her şeyin normale döneceğini düşünüyorum.
Yurtdışında Türk ekonomisine dair nasıl bir izlenim mevcut?
NEGATİF PROPAGANDALARA RAĞMEN
Sürekli yurtdışına seyahatler gerçekleştiriyoruz. Birilerinin negatif propagandalarına rağmen Türkiye’ye bakış açıları son derece pozitif. Biz bunu Pakistan seyahatimiz de de gördük. Japonya, Singapur, Malezya ve Brüksel’de de şahit olduk. Türkiye hâlâ güvenli bir liman olarak görülüyor.
Siyasi gerginlikler neticesinde yabancı yatırımcı kaybı yaşandı mı?
BİRİLERİNİN ABARTISI
Rakamlara bakılacak olursa, 17 Aralık sürecinden bugüne kadar yabancı yatırımcıdan ciddi bir para çıkışı olmadığı görülecektir. Para konum değiştiriyor olabilir ama yurtdışına çıkış olmaması yeni yatırımcıların herhangi bir korkusunun olmadığının göstergesidir.
Röportajlar, 22 Mayıs 2014 14:45
Yorumlar (0)