Aile toplantıları her aile için bir ihtiyaçtır
Röportajlar, 26 Mart 2016 13:28
Öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?
İsmim Fatih Toprak. Karaman’da doğumluyum. Beş yaşındayken Hollanda’ya geldim ve şu an Rotterdamda ailemle beraber yaşıyorum. Leiden üniversitesinde Psikoloji bölümü Yüksek Lisansını bitirdim. Gençlik ve aile üzerine uzmanlık eğitimi aldım. Şu an Varoluş Psikolojisi üzerine Leuven Üniversitesinde ders alıyorum. Bu Yüksek Lisansta dinin insan psikolojisi üzerindeki etkisini araştırıyor ve öğreniyoruz.
Psikoloji eğitimini seçmenizin sebebi nedir?
Pedagoji Yüksek Meslek okulunda okuduğum yıllarda yani 18 ve 19 yaşımda gençlere yardım ve rehberlik ediyordum. Hazırlık sınıfını bitirdikten sonra üniversiteye geçtim. Orda psikoloji bölümünü seçtim çünkü gençlere daha faydalı olmak için onları daha iyi anlamam gerektiğini düşündüm.
Leiden Üniversitesi çocuk ve aile bilimleri bölümünde öğretim görevlisiyim, psikolog arkadaşlarla bir kitap çalışmamız var ve Mobiel Pleegzorg dergisi için yazı yazıyorum. Mobiel dergisi Hollandada 40 seneden bu yana koruyucu ailelere ilmi destek vermekte. Ayrıca kısa bir süreden beri Rotterdam Blaak’ta kendi adıma psikolog olarak parttime çalışıyorum.
Bir şirket açtınız. Hedefiniz nedir?
Evet şuan henüz büyük bir hedefim yok. Bu işi seviyorum ve insanlara faydalı olmayı istiyorum. Okuma ve araştırma ruhu ben de hep var olmuştur bugüne dek. Teori olarak öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum aslında.
Sizce Türk kültüründe psikologlar üzerine bir
tabu var mı? Evet ise bu nerden kaynaklanıyor?
Psikoloji üzerine tabular azaldı. İnsanlar bu konuda medyanın
sayesinde bilinçleşti. Tabu varken insanlarımız psikoloji uzmanına deli doktoru
diyorlardı. Günümüzde toplumun her kesiminden insan geliyor bizlere. Problemimiz
için önceden bir psikoloğa başvurmuş olsak, sorunlar büyümeden çözülüyor.
Bugünkü ailelerde sizce hangi problemler var?
Ailelerde bir çok sorun olabiliyor. Sorunlar aileden aileye değişiyor. Benim dikkatimi çeken sorunlardan bir tanesi toplum ve aile içerisindeki yalnızlık. Bir evde ayrı dünyalarda yaşıyor olmuşuz. Teknoloji ve sosyal medyanın baş döndürücü hızıyla aile fertlerinin birbirine çok az zaman ayırdığını düşünüyorum. Buda beraberinde sorunlar getiriyor. Evde anne diziye bakıyor, baba haber dinliyor ve çocuk gün boyu telefon, bilgisayar veya tabletle meşgul bir çok ailede. Garip olan anne baba böyle durumlarda çocukları suçluyor yer yer. “Çok bilgisayar başındasın ders çalışmıyorsun veya kitap okumuyorsun” diye. Halbuki anne babanın yaptığı çocuğunun yaptığının tıpa tıp aynısı. Ekran başında vakit geçirmek. Çocuklara lafla birşey öğretmek zordur. Çocuklar taklit ederek öğrenirler. İmite ederler büyüklerini. Bu yüzden fazla ekran başında vakit geçiren anne babanın çocuklarıda pc, tablet veya telefon başında çok vakit geçirir. Normalde gün boyunca en fazla iki saat ekrana bakmak tavsiye edilir.
Sosyal medya ve teknolojinin hayatımıza girmesiyle aile fertleri birbiriyle çok az konuşur oldu günümüzde. Halbuki sosyal varlıklarız biz. Düşünce ve özellikle duygu paylaşımı psikolojik sağlığımız için çok önemli. Duygu paylaşımı bizi karşımızdaki insanlara yaklaştırır. Aile içerisinde duygularımızı paylaşabilmek bize aile olma ruhunu tattırır. Aile içerisinde sorunlar hakkında açık bir şekilde konuşabilmemiz lazım. Bunu her aile öğrenmeli. Bu yüzden bence her aile aile toplantıları yapmalı.
Aile toplantısı nedir?
Aile toplantısı aile fertlerinin aile hayatı hakkında paylaşmak istediklerini paylaşabildikleri bir zamandır. Çalıştığımız işyerlerinde işimizin durumu ve geleceği hakkında toplantılar son derece normal ve şart değilmi? Aile toplantıları da bu kadar şart ve önemli. Çocuk kendiliğinden büyür ama kendiliğinden yetişmez. Ailede kendiliğinden kemale ermez. İlgi, alaka, sevgi ve saygı aile toplantılarında ortaya çıkar. Aile toplantısı yapan ailelere gidin bakın, huzurlu ailelerdir. Çünkü bu aile toplantılarda bütün aile fertleri birbirlerinin sorunlarını, dertlerini, düşüncelerini dinlerler ve beraberce bir çözüm arayışına çıkarlar. Birbirlerine söz hakkı verirler. Anne ve baba çocuğuna saat 22:00 de yatacaksın demez mesela. “Çocuğum hafta içi okula gideceksin, dinlenmenin önemli olduğunu düşünüyoruz biz, sence kaçta yatmalısın?” derler ve görürler ki… çocuklara söz hakkı (saygı) verildiği zaman çocuk kendiliğinden çok mantıklı bir cevap verecektir. Normal toplantıdan hiç farkı yoktur bu toplantıların. Her hafta veya iki haftaya bir yapılabilir. Toplantı konuları önceden belirlenir. Toplantı sırasıyla aile fertleri tarafından yönetilir ve yine sırayla toplantı notları, kararlar ve yapılması gerekenler not tutan aile ferdi tarafından kağıda geçirilir. Bu toplantı notları diğer toplantıda incelenir ve değerlendirilir.
Çiftlerin düğünlerini planlamaya ayırdığı zamanı aile hayatlarını planlamaya harcamadığını gözlemliyorum. Çok acı bu. Bu acı durumun beraberinde getirdiği ise boşanmalardaki artış.
Bugünkü aileler birbirleriyle nasıl iletişim kuracaklarını biliyorlarmı?
Mutlaka bilen ailelerin olduğu gibi iletişim kurmada zorlanan ailelerde var. Hollanda Türk toplumundaki kuşak çatışması iletişime bir engel teşkil ettiğini düşünüyorum. Anne ve babalarımız Türkiye’de doğdular ve bir ‘Biz’ kültürü ile büyüdüler çünkü. Burada doğup büyüyen nesil ise, Hollanda’da ‘Ben’ kültürü ile yetişiyor. Aile kavramı mesela anne ve babalarımız için kutsaldır. Bizim gençlik için ise bireysellik kutsal. Bu yüzden yer yer aile içinde anlaşmazlıklar oluyor. Mesela anne baba misafirliğe gidilmesini isterken çocuk evde kalmak istiyor. Başka önemli olarak gördüğüm; Anlaşılma isteği. Bir çoğumuz evvela karşımızdakinin bizi anlamasını istiyor. Anlamadıkları zaman kolayca kızıp bağırabiliyoruz yer yer, suçlayıcı olabiliyoruz. İletişimde asıl olan ise evvela karşındakini anlamaktır. Karşındakini anlamaya çalışmaya gayret göstermeliyiz. O gayreti karşımızdaki farkedecektir ve gevşeyecektir. Sizi anlamak için size bir kaç adımla yaklaşacaktır.
Çok şiddetli terapi ile karşılaştığınız oldu mu? Onlarla nasıl iletişim kuruyorsunuz?
Şu an için kendi adıma çalışıyorum ve bu tür hastaları kabul etmiyorum. İntihar riski olan veya kişilik bozukluğu olan hastaların tedavisi için bir ekip gerekir. Bu tür hastaların psikoloğun yanısıra bir psikiyatrin kontrolü altında olması gerekmektedir. Bir çoğu zaten özel bölümlerde kalırlar. Büyük ekiplerle çalıştığım zamanlarda hastalara elimden gelen herşeyi yapıp bana anlattıklarının etkisinde kalmamaya çalıştım hep.
Psikolojik
rolünüzü günlük hayatta engelleyebiliyor musunuz?
Günlük hayatta psikolog modunda devam etmek akıl karı değil.
İnsanlar garip karşılar. Zaman zaman aldığım eğitimin kişiliğime etki
yaptığının farkında olduğum oluyor ama tabiki. Anlayış ve dinleme kabiliyetleri
yer yer ağır basabiliyor. Kızgın olmam gereken zamanlardada. Geçenlerde bir
bisikletçi sokağı dönerken arkasındaki bir tanıdığına selam verdi. Bu yüzden
virajı çok geniş alıp benim arabama sürttü. Ben kapıyı açar açmaz bu adam Türkçe
‘bir şey yok abi’ dedi hemen. Baktım arabam çizilmiş hafiften. Bunu söyledim.
Hoşuna gitmedi. Sesini yükselterek konuşmaya başladı.
Sakin olalalım, konuşalım dememe rağmen heyecan ön plandaydı adamda. Aldığım eğitim bu tür olaylarda sakin olmamı tetikliyor sanki. Zaman zaman içimden küçük bir ses biraz daha sert olabilirsin Fatih desede, bu sükunet bugüne kadar bana çok şey kazandırdı.
Röportajlar, 26 Mart 2016 13:28
Yorumlar (0)