Şükrün önemi
Şifa Bahçesi, 07 Şubat 2017 14:52
“İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alış-veriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli-açık harcasınlar.
(O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı.
Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi
O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür!” (İbrahim 31..34)
Şükür kelimesi sözlükte; "iyiliği bilmek ve ilan etmek¸ iyiliğe iyilikle mukabele etmek ve nimeti düşünüp göstermek" gibi anlamlara gelmektedir. Şükür bir ahlak terimi olarak ise; "Verilen herhangi bir nimetten dolayı¸ bu nimeti verene karşı söz¸ fiil veya kalp ile gösterilen saygı ve karşılık¸ iyiliğin kıymetini bilmek ve iyilik yapana bu hissi göstermek; nimet ve iyiliği anıp sahibini övmek¸ nankörlük etmemek" demektir. Türkçede "teşekkür ve şükran" kelimeleri de bu anlamda kullanılmaktadır. Kul¸ Allah'ın lütuf ve nimetlerini dile getirir ve O'nu överse şükretmiş olur. Ancak esas şükür verilen nimetleri yerli yerince kullanmaktır.
Şükretmek mü’minlerin en önemli özelliklerinden biridir. Çünkü, şükrün başı Allah’ı bilmektir. Allah’ı Rab olarak bilen, O’nun nimet verdiğinin şuurunda olan bir kimse O’nu sevmeye başlar. Allah’ı seven O’na ibadet eder, O’na hiç bir şeyi şirk koşmayarak O’nun nimet verici olduğunu itiraf eder. Kul bu şuurla eşi ve benzeri olmayan bir Rabb'e kulluk ettiğinin, bir büyük lezzetle O'na yaklaşma imkanı bulunduğunun farkında olur. Bu nedenle tevhid, yani Allah’ı hakkıyla birlemek şükrün zirvesidir
Allah’tan başka nimet veren yoktur. İnsan, hayatını sürdürebilmek için her zaman O’nun yarattığı nimetlerden yararlanmak zorundadır. Kul bu nimetlerin karşılığını da ancak ibadetle ve kulluk bilincini kuşanarak yerine getirebilir.
Kulluk ile şükür arasında çok güçlü bir ilişki vardır. Şükürden kopan bir insanın, kulluk bilincini de yitirmesi kaçınılmazdır. Bu sebeple şeytanın bütün çabası kulları şükürden alıkoymaya yöneliktir.
Şükür çeşitli türevleriyle birlikte Kur'an-ı Kerim'de yetmişe yakın yerde geçmektedir. Yüce Allah¸ Kur'an'da insanı yoktan var ettiğini¸ ona çeşitli nimetler verdiğini¸ dolayısıyla insanın da buna karşı Allah'a şükretmesi gerektiğini belirtmektedir
Şükretmek¸ Müminlerin Temel Özelliklerindendir
Şükretmek¸ mü'minlerin en önemli özelliklerinden biridir. Mü'minin hayatı sabır ile şükür anlayışı arasında geçmelidir. Allah'ın verdiği nimetler sayılamayacak kadar çoktur. Bu nimetlerin sahibine şükür¸ insanlık borcudur¸ yaratılışın gereğidir. Şükür borcu¸ iman ettikten sonra¸ bütün bir ömrü Allah'ın istediği gibi yaşamakla¸ nimet sahibinin rızası doğrultusunda yaşamakla yerine getirilir. Allah¸ insanlara verdiği nimetleri zaman zaman hatırlatmakta ve böylece onları şükretmeye teşvik etmektedir. Ayrıca Yüce Allah¸ "Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız."buyurmak suretiyle şükredenleri müjdelemektedir. Ancak bütün bu ihsana karşılık insanlar arasından pek az kimse nimetlerin Allah'tan olduğunu idrak ederek şükür içinde Allah'a ibadet etmektedir.
Kur'ân, insanları ısrarla şükre davet ederek, şükürsüzlüğün nimetleri yalanlamak ve inkar etmek anlamına geldiğini belirtmiştir. Nankörler, Rahman Suresi’nde şiddetli ve dehşetli bir surette otuz bir defa şu âyetle tehdit edilmişlerdir:
“O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?”
Düşünülerek yapılan şükür, bizdeki kulluk şuurunu canlı tutar. İnsanların Allah'a muhtaç olduklarını, Yüce Allah'ın ise, her şeyden müstağnî olduğunu, kimsenin şükrüne Allah'ın ihtiyacı olmadığını öğretir.
Şükreden bir kulun en güzel ölçüsü; kanaatkarlığı, başına gelenlere rıza göstermesi ve her durumda memnuniyetini belirtmesidir.
Nankörün ölçüsü ise; aşırı hırslı olması, israf etmesi, saygısız bir insan olması ve haram-helâle dikkat etmeden bulduğunu yemesidir.
Şükür, kalbimiz, dilimiz, organlarımız ve hayatımızın her anıyla yapılmalıdır. Allah’ın verdiği nimetin, yine O’nun yolunda kullanılmasından daha tabii ne olabilir ki! Bu nedenle zenginlik, makam, zeka, sağlık, kuvvet gibi nimetleri, Allah'ın emrettiği biçimde kullanmak, verilen nimetin şükrünü hakkıyla yerine getirmek demektir.
Bizi yaratan ve sonsuz nimetlerle kuşatan Rabbimize şükür borcumuzu yerine getirmek yeterli değildir. İnsan, anne-babası başta olmak üzere, bütün insanlara da teşekkür etmek ve onlara kadirşinas olmak zorundadır. Zira insanların kendisine yaptığı iyiliklerin kıymetini bilmeyen ve onlara teşekkür etmeyenler, Allah’ın bahşettiği nimetlerin değerini ve rızık vereni de tam olarak anlayamazlar.
Hamd etmek ve şükretmek iyimser olmaktır. Hayata güzel ve olumlu pencereden bakabilmektir. Mutlu olabilmek, mutluluk elbisesi giymektir. Şikâyetçi ve karamsar karakterlerin kararttığı kalplerin, doymak bilmeyen nefislerin, aç kurtlar gibi insanların hukukuna saldıran mütecavizlerin dünyasını ancak “şükür” aydınlatabilir.
Şifa Bahçesi, 07 Şubat 2017 14:52
Yorumlar (0)