Çocuklar bir ülkenin geleceğidir. Devletlerin, ailelerin en önemli görevi değerlerine sahip bireyler yetiştirmeleridir. İnsan yetiştirmek ise plan, program, hedef, çalışma, incelik isteyen bir sorumluluktur.
Bu sorumluluktan dolayı sancımız var bizim. ‘İncisi olanın ise sancısı olur.
Bir yılı planlıyorsanız sebze yetiştirin. Yirmi yılı planlıyorsanız ağaç yetiştirin. Yüzyılları planlıyorsanız insan yetiştirin.'
Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz. ‘Bilgisiz fazilet, zayıf ve faydasızdır. Faziletsiz bilgi ise tehlikeli ve dehşetlidir.'
‘Bir elmanın yüreğinde gizlenen tohum görülmez bir elma bahçesidir. Ama bu tohum bir kayaya rast gelirse ondan hiçbir şey çıkmaz.'
Unutmayalım! Çocuklar donmamış beton gibidir, üzerlerine ne düşse iz bırakır. Dünyada görmek istediğiniz değişikliğin kendisi siz olun. İçselleştirilmiş ahlak, ahlaktır. Çocukların, nasihatten çok, iyi örneklere ihtiyaçları vardır.
Bizler, Peygamber olmadan önce de emin olan,
“İnsanların en hayırlısı, ahlakı en güzel olanıdır. Hayırlı işlerde yarışınız. İki günü eşit olan ziyandadır. İnsanların hayırlısı başkalarına faydalı olandır. Beşikten mezara okuyun. Aldatan bizden değildir.” diyerek örnek olan, temizliği imandan gören, kendine, ailesine, başkalarına, çevreye, kâinata örnek, rahmet ve de hayatın içinde bir peygamberin ümmetiyiz…
Eğri odunu bile dergâha sokmayan Yunus Emre'miz var bizim.
“Doğduğun zaman, sen ağlamıştın, etrafındakiler bayram etmişti. Öyle bir yaşam sür ki, öldüğünde sen gülerek git, etrafındakiler ise böyle güzel bir insanı kaybettikleri için üzülsünler.” Diyen Mevlana'mız.
Asla yalan söylemediği için çocuk yaşta haydutların imana gelmesine vesile olan, nice ikramlara nail olan Abdulkadir Geylani'miz var.
“Eline, diline, beline sahip ol.” Diyen Hacı Bektaş'ımız
“Kendine iyi bak çünkü âlemin özüsün sen.
VarIıkIarın gözbebeği oIan insanoğIusun sen.” diyen ŞEYH GALİB'imiz
"Müslüman! İslam'ı öyle sağ, diri ve canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sen de dirilsin…'' diyen Sezai Karakoç'umuz var.
Sanki bir hazine sandığının üzerine oturmuş ve neyin üzerine oturduğumuzun farkında değiliz. Oysa zahmet edip üzerine oturduğumuz sandığın içine baksak kendi muhteşem hazinemizin farkına varabiliriz.
Değerlerimizi iyi tanımalı, hazinemize sahip çıkmalıyız. Çünkü ağaç kökleriyle var olur.
Akif'imiz “Sahipsiz olan bir milletin batması haktır.
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” Diyor.
‘Buranın nesi meşhur?' deyince sadece kayısısı, kebabı, dağları, koyları gelmemelidir aklımıza. Yerin üstünde ve yerin altında yaşayan değerlerimizi de hatırlamalıyız.
Bizi biz yapan değerler; bir ağacın kökleri gibidir. Bir binanın temeli, binayı tutan kolonları gibidir. Canlılardaki bağışıklık sistemi gibidir. Köksüz ağaç, temeli zayıf, kolonları yok edilmiş bina, bağışıklık sistemi çökmüş bir beden ne kadar ayakta durabilir!?
İNSAN, İNSAN OLARAK
KENDİNİ BİLMEK GEREK.
DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKIP
HAYATIN HAKKINI VERMEK,
ARŞA YÜKSELMEK GEREK.
Yorumlar (0)