Kulaklığıyla ölüme giden gencin hikayesi
Popüler Haber, 29 Ocak 2018 14:07
Ağır adımlarla yürüyordu genç… Bakışları dalgın, gözleri yaşlı. Uzaktan görenler etiketi yapıştırırdı, vah gence herhalde sevgilisinden ayrıldı… Hiçbir arkadaşının bilmediği gizemli bir yanı vardı. Amacı merak edilen değil, yalnız kalmaktı… Aklından geçen bin bir tane düşünce onu hüzünlü mecralara bırakmıştı… Zaman diye derin bir ah çekti yürürken. Ve ikinci kulaklığını da sol kulağına taktı… Adımları her zaman ki gibi ağırdı, bakışları yerde. Ve aniden gelen o ses. Araba çarpmıştı!
İnsanlar başına toplandığında o çoktan son nefesini vermişti. Yüzünde yarım bir gülümseme, sanki sevdiğine sarılmıştı. Sinirliydi arabadan inen adam. “Ben yolumda gidiyordum, hem yayalara kırmızı ışık yanıyordu” Yanında ki başörtülü kadın da konuşmaya katıldı ve bu zamanın gençlerinin o saçma sapan gürültülü müzikleri dinlediğinden beri gençlerin tuhaflaştığını iddia ediyordu. Kalabalığın arasında her kafadan bir ses çıkarken ambulans görevlileri hastaneye götürmek üzere gencin cansız bedenini aldı. Kaza yapan şoförde onlarla birlikte önce hastaneye ardından karakola götürülmek üzere yola çıktı. Az evvel sürdüğü arabanın başındaydı, işte tam az önceki gibi elleri direksiyondaydı. Tek fark vardı, canından olmuştu genç bu arabanın çarpmasıyla…
Kalabalık dağıldıktan sonra, daha demin ortalığı velveleye veren kadın oradaydı, gencin düşüncelerinden bihaber zaman denen kavrama o da takılmıştı. Oğlu askerdeydi, tezkeresine on gün kalmıştı. Günler geçmişti geçmesine, hüznü ölümün ansızın çekip gelmesineydi. Düşüncelerinin arasından yerde duran telefon onu çekip aldı. Cansız bedeni kaldırılırken gencin cebinden düşmüş olmalı diye düşündü. Derin bir ah çekti, ah be oğlum değer miydi …? Hiç tanımadığı gencin ölümü onu da etkilemişti. Ailesine teslim etme niyetiyle yerden aldı telefonu. Hayret etti şifre yoktu telefonda, gençlerin hepsinin telefonunda şifre olurdu oysa. Ölmeden evvel hangi müziği dinliyordu acaba diye meraklı düşüncelere dalmışken taktı kulaklığı kulağına… Bunu beklemediği kesindi. Dinlediği sözler onu da kederlenmişti… Sözler aynen şöyleydi:
De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Cuma suresi 8. Ayet)
Kızgındı kendine, kırgındı dünyanın haline. Önyargılıydı. Tanımıyordu genci, ama ona göre bütün gençler aynıydı şu dakikaya kadar. İşte binlerce yıldır evimizin yurdumuzun en sağlam en yıkılması zor kalesiydi önyargı. İnsanlar o kalede mutlu bir şekilde tüm ömrünü tüketti. Çoğu hatasını fark etmeden ecel geldi… Çoğu yıkamadı kaleyi, hayatının ortasında ki en zorlu kaleyi kimse fark etmedi. Fatih olmak zordur, ama İstanbul'unu bulmak Fatih olmaktan daha zordur. Bu olay yaşanmamış bir hikâye belki, ama kendimize gelmek için bizi derinden etkileyen bir olay her zaman başımıza gelmez ki. Haydi, yıkın şu önyargı denen illeti, yıkın ki pişmanlık sarıp sarmalamasın bizleri…
Doğruhaber
Popüler Haber, 29 Ocak 2018 14:07
Yorumlar (0)