Büyümenin ve gelişmenin, yükselmenin ve ileri gitmenin temel dinamiklerinden biri; "rol model" olma özelliği taşıyan kişiler ve kurumlar, olaylar ve durumlardır. İşte bu yüzden, her ülkenin ve toplumun hayatında ve hatıratında; nesilden nesile, yazılı veya sözlü olarak aktarılan, gerçek ya da sanal "başarı öyküleri" vardır.
Bu bağlamda tarih, yaşanmış olayların ve kişilerin; hikâyeler ve romanlar, yaşanmış ya da yaşanması mümkün olan olayların ve kişilerin; destanlar, yaşananlardan yola çıkılarak üretilen olağanüstü olayların ve kişilerin; efsaneler, yaşanması mümkün olmayan hayal ürünü olayların ve kişilerin öykülerinden oluşur. Kapsama alanına ve etkileme oranına göre; yerelden evrensele ve geçmişten geleceğe doğru yürüyüp asırları, nesilleri, kıtaları dolaşır.
Öte yandan, hemen her birinde; ibret alınabilecek çarpıcı olaylar, izinden gidilebilecek güçlü kahramanlar vardır. Onun için, ülkeler ve toplumlar tarafından birer kıymetli "kültür mirası" olarak kabul edilip; özenle korunur, hassasiyetle saklanır.
Bu olaylar ve kahramanlar; çoğunlukla kriz dönemlerinde ortaya çıkarlar. Mensupları ya da muhatapları için moral ve motivasyon, ümit ve güven, azim ve gayret, cesaret ve metanet, inanç ve ilham kaynağı olur; çıkış yolu arayanlar için, işaret etme ve istikamet gösterme görevi yaparlar.
Hayat arşivlerinde ve hafıza kayıtlarında, geçmişin hatıralarını oluşturup; geleceğin büyük hayallerini ve yüksek ideallerini beslerler. Onlara, alıcı gözüyle bakabilenler; zor zamanların zorunlu süreçleriyle başa çıkma konusunda, seçilebilecek yollar ve kullanılabilecek yöntemler bulabilirler.
BİR MASAL ANLAT
Bizim çocukluk yıllarımızda Dede Korkut, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Leyla ile Mecnun hikayeleri; Hz. Adem'den Hz. Muhammed'e kadar uzanan peygamber kıssaları; Nasrettin Hoca, İncili Çavuş, Karagöz ile Hacivat nükteleri ve fıkraları; Keloğlan, Binbir Gece, Taş Bebek, Ali Baba ile Kırk Haramiler, Pamuk Prenses masalları; Oğuz Kaan, Ergenekon, Battal Gazi, Danişmend Gazi, Köroğlu destanları vardı. Dedelerimiz ve ebelerimiz, ocak başlarında ve köy odalarında ballandıra ballandıra anlatıp; zihnimizin tarlalarına, gönlümüzün ovalarına, iyilik ve güzellik tohumları atarlardı.
Şimdi devir değişti. İnsanların ve toplumların iç dünyalarına girip, iradelerine istikamet vermek için; yeni yollar ve yöntemler gelişti.
Bilimin ve teknolojinin ileri imkânları da kullanılarak; stüdyo ya da laboratuvar ortamlarında, "bilim kurgu" türü yahut "fantastik" tarzı öyküler üretiliyor. Sinema sektörünün filmleri ve dizileri ile bilişim sektörünün bilgisayar oyunları aracılığıyla; "çağdaş" yeni nesillere, "çağ dışı" dünyaların "ilah"ları ve düzenleri öğretiliyor.
Ara sıra, eski günlerin özlemi içine girip; "bana bir masal anlat" gibi başlıklar altında şiir yazanlar, beste yapanlar da var. Onlar, özet olarak; gerçek dünyada çözülmemiş ya da çözülememiş sorunlara, hayal dünyasında çareler arıyorlar.
AFRİKA'DA BİR CEYLAN
Eskilerin bilge adamları, insanları ve toplumları yönlendirmek için; Kelile ile Dimne'de, Bostan ile Gülistan'da olduğu gibi hayvan hikâyeleri de kullanırlardı. Kahramanlarını hayvanlar âleminden seçer; hükümdarlara ikaz ve uyarılarını bile, onların öyküleri üzerinden yaparlardı.
Modern dünyanın kişisel gelişim uzmanları da benzer şeyler yapıyorlar. Eğitim ve danışmanlık hizmetlerinde, muhataplarını etkileyip harekete geçirmek için; hayvanlar âlemi üzerinden, başarı öyküleri ve özdeyişleri anlatıyorlar.
Çok sık kullanılan örneklerden biri; bir Afrika hikâyesi. Bir aslanla bir ceylanın; her günün sabit gündemi olan yaşama mücadelesi.
Her sabah, Afrika'da bir ceylan uyanır. Kafasında tek bir düşünce vardır.
En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir. Yoksa yakalanıp öldürülecektir.
Her sabah, Afrika'da bir aslan uyanır. Kafasında tek bir düşünce vardır.
En yavaş koşan ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir. Yoksa açlıktan ölecektir.
Aslan mı, ceylan mı olduğumuz çok önemli değildir. Güneş doğduğu zaman, bir önceki günden daha hızlı koşuyor olmanız gerekir.
Yetişme çağındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin; kendi kültür ve medeniyet dünyamızın temel değerleri ile çelişmeyen başarı öykülerine ihtiyaçları var. Aksi takdirde; başka diyarların ve dünyaların kahramanlarına, gönüllü asker oluyorlar.
Aslında, bu konuda; örneği ve öyküsü bol bir toplumuz. Sorumluluk bilgisi ve bilinci ile hareket edip, ciddi yatırımlar yapabilirsek; dünya çapında başarılı oluruz.
Yorumlar (0)