Sözlükte "haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak", ahlâkî bir terim olarak, kişiyi bedenî ve maddî hazlara aşırı düşkünlükten koruyan ‘erdem’ olarak tarif edilen iffet, en büyük ahlaki özelliktir.
Bismillahirrahmanirrahim
Sözlükte "haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak", ahlâkî bir terim olarak, kişiyi bedenî ve maddî hazlara aşırı düşkünlükten koruyan ‘erdem’ olarak tarif edilen iffet, en büyük ahlaki özelliktir.
Çoğu zaman “iffet” deyince insanların aklına ilk olarak, “ar ve hayâ sahibi olmak”, “namuslu olmak” gelir.
Peki, bu erdemli davranışı Kur’an-ı Kerim hangi çerçevede değerlendirir?
İlk olarak; “(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.”
Bakara Suresi’nin 273. ayet-i kerimesine baktığımızda, iffet ile kastedilen hayâ duygusuna sahip olmaktır.
Bu duyguya sahip olanlar ancak, ‘arsızca’ insanlardan bir şeyler isteyemezler. Ne kadar muhtaç da olsalar el açıp söyleyemezler.
Hayâ, öyle bir duygudur ki kişiyi her türlü fahşadan ve münker işten alıkoyar. Ne güzel buyurmuş Efendimiz (SAV);
“İlk peygamberlerden itibaren halkın hatırında kalan bir söz vardır: UTANMADIKTAN SONRA DİLEDİĞİNİ YAP!” (Buhari)
“İffet sahibi” lafzı kullanılınca birçok insanın aklına hiç şüphesiz ki Hz. Meryem ve Hz. Yusuf (AS) gelmektedir. Her ikisi de kendileri için seçilen imtihanı en güzel şekilde geçmişlerdir.
Kur’an-ı Kerim Hz. Meryem için şöyle bir ifade kullanmıştır;
“İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i de an. Biz ona ruhumuzdan üfledik, hem onu, hem oğlunu cümle âlem için bir ibret yaptık” (Enbiya, 91)
Kıyamete kadar Hz. Meryem, bu özellikleri ile anılacaktır. Ve diğer bir iffet timsali Hz. Yusuf (AS) için, Kur’an-ı Kerim şu ifadeleri kullanır;
“Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yusuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.” (Yusuf / 24)
Daha sonra azizin karısı, kendisini kınayan şehrin diğer kadınlarını davet edip, Yusuf (AS)’u karşılarına çıkartıp, Hz. Yusuf’un güzelliğinden parmaklarını kestiklerini görünce şöyle demiştir;
“İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.” (Yusuf, 32)
Ayetin tabiri ile bu sözlerin üzerine Hz. Yusuf (AS)’un karşılığı;
“Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum. Dedi.”(Yusuf / 33)
Bu gerçekten pek çetin bir imtihandır. Onun içindir ki Resulullah (SAV), Allah’ın arşının gölgesinden başka, hiçbir gölgenin olmadığı mahşer yerinde gölgelenecek yedi sınıf insandan birinin de, zengin ve güzel bir kadın tarafından beraberlik teklif edilince ve “Ben Allah’tan korkarım!” deyip yaklaşmayan kişiler olacağını müjdelemiştir.
Namusun muhafazası olarak aldığımızda iffet, kişinin gözünü, gönlünü her türlü günahtan uzak tutar. Bu çağdaş! Zamanda insanların en çok muhtaç olduğu özelliklerden bir tanesidir iffet. Bu duygunun olmadığı toplumlarda yaşayan kişilerin nasıl buhranlar geçirdiği, görsel ve işitsel yayınlarla herkesin malumudur artık.
Ne güzel dua etmiştir Resulullah Efendimiz (SAV);
“Allahım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.” (Müslim)
Yine mü’minlere hitabında;
“Her kim ağzına ve cinsel arzularına hâkim olacağı konusunda bana söz verirse ben de onun cennete girmesine kefil olurum.” (Buhari, Tirmizi)
Toplumda “iffetli” veya “iffetsiz” denilince ilk akla gelen her ne kadar kadınlar olsa da, Rabbimiz (CC), bu konuda kadın ve erkek ayrımına gitmemiştir.
Hatta “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.” (Nur 30) ve “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…” (Nur 31) ayeti kerimelerine baktığımızda erkekler kadınlardan önce zikredilir.
“Harama bakmak, şeytanın oklarından zehirli bir oktur. Bu sebeple, Allah’tan korktuğu için harama bakmayı terk eden kimseye, mükâfat olarak Allah öyle bir iman verir ki, onun tadını kalbinde hisseder.” (Hakim)
Göz harama bakınca şehevi duygular çoğalır, kalbi ve gönlü bu duygu meşgul edince, ar ve hayâ duygusunu da yavaş yavaş yitirmeye başlar insan. Göz alışınca, belli bir süre sonra iffetsiz davranışlar normalmiş gibi, hissedilmeye başlanır. Hayâsızlığın yayılmasını isteyen şeytan ve dostları tarafından, insan dört bir yönden kuşatılmıştır. Hayâ sahibi olmak, iffet ve namusa değer vermek neredeyse kınanan davranışlar arasına girdi.
Şunu unutmamak gerekir ki sağlıklı, huzurlu ve güvenli bir gelecek isteniyorsa, insanın fıtratında var olan öz değerlere kıymeti arttırmak gerekir. Küçük yaşlardan itibaren, çocukları bu ziynetlerle süslemek gerekir ki yetiştiklerinde bu anormallikler normalleşmesin. Küçük beyinlere “utanma”, “utanılacak bir şey yok” sözlerini tekrarlamak yerine, hayânın güzelliklerinden bahsetmek ile inşa etmeliyiz kişiliklerini.
Şu ayeti kerimede bahsedilen özelliklere sahip olan insanlardan oluşacak bir gelecekte, hangi din ve ırktan olursa olsun, bütün insanlar ve mahlûkat güven ve huzur içerisinde yaşayacaklardır.
“Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mü`min erkeklerle mü`min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah`a derinden saygı duyan erkekler, Allah`a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah`ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab / 35)
Diğer taraftan, “Mü’minler arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve âhirette can yakıcı azab vardır.” (Nur / 19)
Yorumlar (0)