Evlilik Hayatımızda Değişim!
Popüler Haber, 18 Mayıs 2018 15:15
Müsait bir zamanı kollayıp, samimi bir şekilde eşimizden yana olan sıkıntıları ve bunun aile hayatımıza, çocuklarımıza olan etkilerini konuşmalıyız. Değişim için acele etmemeliyiz!
“Asla kendimden ödün verip değişmeyi düşünmüyorum. Eşim beni olduğum gibi
kabullenmek zorundadır. Sorunlarımızın düzelmesi için o kendini
düzeltsin!”
“Yanlışlarımın farkındayım. Fakat asla kendimi değiştirebileceğime inanmıyorum.
Yanlışlarım bir kere oturmuş. Ne yaparsam yapayım, nafile!”
“Değiştirmem gereken davranışlarımın olduğunun ben de farkındayım, bunu ben de
kabul ediyorum ve kendimi değiştirmeyi çok istiyorum, ama nasıl?”
…diyenler varsa bu yazımıza odaklansınlar. İnşallah faydasını göreceklerdir.
Allah’ın Resulü (sav); “İman eskir. La ilahe illallah Muhammedurresululah,
deyip imanınızı yenileyiniz” buyurmuşlardır.
Tıpkı iman gibi, çeşitli sorunlarla evlilik hayatı da eskir, pörsür ve
yıpranır. Söylenen ağır sözler ve yapılan yanlış davranışların görüntüsü
devamlı hafıza ekranına düşünce; eş, evlat, anne ve baba artık birbirlerine
itici gelmeye başlar. İnsanların birbiri ile muhabbet isteği kalmaz, tahammül
azalır, bakışlar bile sertleşir. Sözler anlamını yitirdiğinden laflar artık
dokunaklı hale gelmeye başlar.
Bu duruma gelmiş olan evliliklerin hemen onarılmaya ve yeni başlangıçlar
yapmaya ihtiyaçları vardır. Bunun için karşı tarafı zıvanadan çıkartacak
davranışlarını tespit etmeye çalışmalıdırlar. Eğer “Ben böyle kalmaya devam
edeceğim” deniliyorsa; birbirlerini ayakaltı ederek kahırla geçen bir ömrün
kime ne faydası olacak? Kimsenin kimseye itibar etmediği bir aile hayatında
yetişen evlatlar, saygıyı, nezaketi, sevginin her şeye galip gelebileceğini
nasıl öğrenecekler?
Eşi ile sorunlu olan bayanların ağızlarından en çok duyduğumuz şey, eşinin
kendi fikirlerini önemsememesi, sözlerine itibar etmemesi ve kendisine değer
vermemesi oluyor. Belki eşlerini de dinlemiş olsak “Hanımım bana karşı çok
saygısız, benimle yeterince ilgilenmiyor ve sözlerimi dikkate almıyor” diyecek.
Bu durum gösteriyor ki aile hayatı çok büyük yaralar almış. Aileyi yıkmayı
hedefleyen modern sistemler aileden nezaketi, merhameti, yapıcı olmayı, eşinin
eksikliklerini tamamlama düşüncesini çalmış. Huzur ise arka kapıdan kaçıvermiş.
Fertler bir komşunun çocuğuna itibar ettikleri kadar kendi eşlerine itibar
edemez hale gelmişler.
Aslında insanlar gün geçtikçe Allah’ın kendilerine verdiği aile nimetini
unutup, hor kullanır hale geldiler. Vakitlerini arkadaşlarıyla huzur içinde
saatlerce geçiren insanlar, evlerinde eşleri ve çocuklarıyla 10 dakikalarını
huzurla geçiremiyorlar.
Eşler, kendilerinde düzeltilmesi gereken yönleri tespit edip konuşmaları
gerekirken, kimin haklı kimin haksız olduğu davalarını görüyorlar. Yapılan
konuşmalar karşı tarafı suçlama niteliğini taşıdığından bir türlü sorunlarını
çözemiyorlar.
Kimi bayanların aile sorunlarını konuştuğumuzda “Ben asla bildiklerimden
şaşmam. Eşim değişsin, ben değişmem” diyor. Hâlbuki Müslüman bir kadın, Allah
Resulü’nün “Eşler bir elmanın iki yarısı gibi birbirlerini tamamlarlar” sözünü
hatırlayıp üste çıkma ve eksikleri listeleme yerine onarıcı ve eşinin
eksiklerini tamamlayıcı olmaya çalışmalıdır. Ailenin ana direği kadın olduğu
için, öncelikle kendisi değişmedikçe kocasının asla değişmeyeceğini kabul
etmeli ve buna kesin olarak inanmalıdır. Kendisi değişmediği
taktirde evde sevgi ve muhabbetin asla olmayacağını; huzurun ancak bir hayalden
ibaret kalacağını kabul etmelidir.
Değişimi isteyip de bir türlü başlangıç yapamayan, bu konuda kendisine
güvenemeyenler kendilerine Allah’ı referans almalı ve yardımı O’ndan
istemelidirler. Allah Resulü (sav)’nün; “Bekârın dini yarımdır” sözünü
hatırlayıp eşine “Ben seninle evlenmeden önce benim dinim yarımdı. Seninle
evlendim tamam oldu” gözüyle bakmalı; aslında kendisine huzur kaynağı olacak
olan ve noksan olan dinini tamamlayan evliliğinin, sırf aile hayatlarına giren
yanlışlardan dolayı harabeye dönmesine izin vermemelidir.
Birçok aile sorununun ana kaynağı, kadının kocasının yanlış
yaptığını görünce acele müdahale edip dilini tutmaması veya tavır
almasıdır. Bunu ahlak haline getiren kadınlar kocalarını daha
fazla yanlışa itip, aile hayatında onarılması güç yaralar açıyorlar. Hâlbuki
akıllı kadın, yanlışın üzerine gitme yerine onu nasıl düzelteceği konusunda
yeni stratejiler geliştiren kadındır. Rabbimiz insanların en şerlilerini aklını
kullanmayanlar olarak tanımlıyor. İnsanın zekâsı, tefekkür ettiği zaman
sorunlarının kaynağını tespit edip, çözüm üretebilecek kabiliyette yaratılmıştır.
Yeter ki çözüm amaçlı tefekkür etsin…
Üstelik eğer eşimizde hemen sinirlenme, aşırı tepkiler verme ve azarlama gibi
durumlar varsa çok kolay kul hakkına giriyor demektir. Haklının haksızın
hesabını yapmak yerine ona ilaç olacak formüller üretmeye çalışmalıyız. Lafın
altında kalmamayı düşünmek yerine “Ben onu kul hakkına girmekten nasıl
kurtarabilirim” diye düşünüp buna dair hesaplar yapmalıyız.
Allah Resulü (sav); “Kötülüğü yapan kadar kötülüğe teşvik eden de aynı günaha
ortaktır” buyurmuşlardır. Bir kadın, kocasının zafiyetlerinin üzerine gidiyorsa
bu davranışlarına bir çeki düzen vermelidir.
Eğer “Biz ailece düzelmeye, onarılmaya nereden ve nasıl başlayacağız?”
diyorsanız;
Öncelikle işe kendimizden başlamalıyız… Eğer nefsimize gücümüz yetmiyorsa
sahibimiz olan Allah’tan yardım isteyelim!
“Beni bir kan pıhtısından yaratan, güç ve kudretin tek sahibi olan Rabbim!
Yanlışlarımın farkındayım, değişmek istiyorum, fakat benim gücüm kendimi
düzeltmeye yetmiyor. Beni nefsimin eline terk etme. Bana ahlakıma yerleşmiş
olan yanlışlarımı düzeltecek bir irade ver” şeklinde dualar edelim!
İkinci kademede ise eşimizin yanlışlarını düzeltme noktasında, nasıl bir ilaç
üreteceğimiz konusu üzerine kafa yoralım. Eşimizi düzeltme yolunda şu hususlara
dikkat edelim:
Onu eğer gerçekten düzeltmek istiyorsak; ne kadar yanlış yaparsa yapsın
öncelikle tavır almayıp, kendisini bizim yanımızda iyi ve güvende hissetmesini
sağlamalıyız. Asıl sabır da budur zaten! Sabır, sesli veya sessiz intikam
almamak ve onarmasını bilmektir...
Müsait bir zamanı kollayıp, samimi bir şekilde eşimizden yana olan sıkıntıları
ve bunun aile hayatımıza, çocuklarımıza olan etkilerini konuşmalıyız. Değişim
için acele etmemeliyiz. Anneler süt çocuklarını bile yavaş yavaş sütten kesip,
kademe kademe yemeğe alıştırırlar. Hayata girmiş olan yanlışlar da kademe
kademe düzeltilmelidir…
Hem anne hem de bir eş olarak, ailemize pozitif enerji yüklemeliyiz. Eşimizi
tebessümle karşılamak, eve girince yer göstermek, giderken ayakkabısını
düzeltmek, onun sevdiği bir yemeği yapınca “Bu yemeği sen sevdiğin için yaptım,
beğendin mi?” diyebilmek, eve geç kalınca onun için ne kadar endişelendiğimizi
dile getirmek, dua ile yolcu etmek ona pozitif enerji yükleyecek; bu da huzura
ve bize değer vermesine dönüşecektir... Aslında hiç de zor olmayan bu
davranışları yapınca ne elimiz aşınır, ne de dilimiz. Bunlar ruhu doyuran,
ailede huzura kaynaklık yapan davranışlardır. Eşimizin ruhunu nezakete aç
bırakmayalım...
Yine çocuğumuzu okula yollarken onu öpmek ve dua etmek, okuldan gelince “hoş
geldin” demek ona pozitif enerji verecektir. Bu da onda başarıya, özgüvene,
bize karşı güven, saygı ve nezakete dönüşecektir. Eşimiz ve çocuklarımızı nezaketten mahrum etmeyelim! Evlere
TV girdiğinden beri insanlar nezaketi bırakıp, hep kendilerini hoşnut etme
yarışına girdiler. Bireysel hazlarının peşinde koşar oldular. Müslüman kadın
uyanık olmalı ve ailesine giren yanlışları onarırken; başka ailelerin
düzelmesine de yardımcı olmalıdır.
Evlilik hayatına girmiş olan yanlışlar Allah’ın kitabı ve Allah Resulü
(sav)’nün hadisleri baz alınarak düzeltilmelidir. Tüm çözümler Allah ve
Resulündedir. Kur’an; “Aranızda bir çekişme olduğunda onu Allah ve Resulüne
götürün” buyurmaktadır…
Mutlu ve huzurlu bir aile olmanız temennisi ile…
Popüler Haber, 18 Mayıs 2018 15:15
Yorumlar (0)