Bakma, Görme ve Anlama Kalitemiz Nasıl?
Popüler Haber, 19 Mayıs 2018 15:07
Kadın kocasının durumunu iyice gözlemleyip halinden anlamalı, onun tahammül ve algılama seviyesinin zayıf olduğu zamanın eve girdiği ilk 1 ile 1,5 saat olduğunu bilmeli ve eğer bilmiyorsa öğrenmelidir.
“Bir bakış bir bakışa neler anlatır. Bir bakış bir
bakışı saatlerce ağlatır.”
İnsanın iç dünyasını en iyi anlatan, onun gözleridir. Gözler, kalbin kapısı ve
insanın iç dünyasının bir yansımasıdır. Bilim adamları insanların bakışları
karşı karşıya geldiğinde beyindeki hareketlenmenin maksimum seviyeye çıktığını,
aksi takdirde ilgi ve etkinin sönük kaldığını keşfetmişlerdir.
Beraber yaşadığımız insanlara bakınca onların içinde bulundukları hali ne kadar
görebiliyoruz? Bakışlarındaki hüznü, sıkıntıyı ve sevinci ne kadar fark
edebiliyoruz?
Maalesef birçok problemin ana kaynağı bakıp da görememekten kaynaklanıyor. Bu
durum ise anlayışı ortadan kaldırdığından doğal olarak aile içi ilişkiler yara
almış oluyor. İnsanlar, halini anlamadıkları insanlara, farkında olarak veya
olmayarak zulmediyorlar.
Her insan, içinde bulunduğu halin anlaşılmasını ve kendisine ona göre muamele
edilmesini arzu eder. Özellikle insanın yaşadığı evi, ailenin tüm bireyleri
için bir sükûnet yeridir. Dışarıdan evimize geldiğimizde bir rahatlama hissederiz.
Evin sükûnet kaynağı ise kadındır. Fıtratına verilmiş olan şefkatle, sükûnete
huzura kaynaklık yapacak olan kadın, evdeki diğer fertlere bakınca onların
hallerini görme ve anlama kabiliyetini geliştirip aklını kullanmalıdır. Hassas
algılamalarla, ince ve latif duygularla donatılmış olan kadın, kendisine
bahşedilen bu hazinelerin farkına varmalı ve Sani-i Zülcelal’in kendisinden
istediği rolü oynamalıdır. Bakma-görme kabiliyeti zayıf olan kadın, bu
hazineleri gereği gibi kullanmayacağından karşısındakilere karşı anlayış yetisi
kazanamayacak ve sükûnet kaynağı olmaktan çok huzursuzluk kaynağı
olacaktır.
Bir erkek yanlışlarını şimşek hızıyla yakalayan ve hesap soran karısının
yaptığı fedakârlıkları ve güzel davranışlarını da aynı hızla fark etmesini ve
karısının kendisinden hoşnut olmasını ister. Yine bir kadın, yaptığı hizmet
ve hürmetin kocası tarafından fark edilip beğenilmesini, yanlışlarının
görmezden gelinmesini ve her hatasında azarlanmamayı ister. Emek verilerek
yapılan her güzel iş takdir görmeyi ister. Bir çocuk,
başarılarının fark edilmesini, yaptığı işlerin beğenilmesini, konuşurken anne
ve babasının onun suratına bakıp dikkatlice dinlemesini ister. Anne ve
babasının başkalarıyla konuşurken gösterdiği güler yüzü kendisine de
göstermesini arzu eder.
Peki, bizler ailece ne kadar birbirimize bakınca halimizi ve taleplerimizi
görebiliyoruz? Yoksa bakıp da göremeyenlerden miyiz?
Öncelikle bir bayan olarak kendimizi bir irdeleyelim. İtiraz seslerinizi duyar
gibi oluyorum. Ama şunu unutmayalım ki biz bu dünya hayatında bir yolcuyuz.
Üstelik de “Hayırda yarışınız” hadisi gereğince hayırda, iyilik ve güzellikte
evimizin içindekilerle yarış halinde olmalıyız. Biz önde koşarken “Eşim niye
arkada kalmış, ona inat ben de ona karşı iyilikte onunla başa baş gideceğim, o
bana ne kadar iyi olursa ben de sadece o kadar iyi olacağım, yaptığı kötü
davranışların altında kalmayıp hakkından geleceğim” deme lüksüne sahip
değiliz.
Biz üzerimize düşeni yaradan Rabbin rızası için yapmalı ve iyi olmayı, güzel ahlaklı
kalmayı şartlara bağlamamalıyız. Biz, Allah’ın istediği gibi olursak eşimizde
eksiklerini telafi etme adına gelişmeler göreceğiz inşallah. Eğer göremez isek
şunu unutmayalım ki bu dünya bir imtihan meydanıdır. Bizi yaratanın huzuruna
imtihanları kazanmış olarak çıkmaya çalışmalıyız.
Az öce evimiz sükûn bulma yeridir, dedik. Kadın, işten yeni gelen kocasına
baktığında onun günün stresiyle sakinleşmek, huzura kavuşmak için eve geldiğini
görebilmelidir. Onun dinlenme isteğini anlamaya çalışmalıdır. Rahatlamak
amacıyla bir yere yaslanmış kocasını, hâkimin sanık sandalyesindeki bir mahkûmu
sıkıştırması gibi sıkıştırmamalı ve gördüklerinden yola çıkarak aklını
kullanmalıdır. Yorgun ve kafası bir şeylere bozuk çalan bir insanın üzerine
gidildiğinde patlamaya hazır bir bombaya dönebileceğini unutmamalıdır.
Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de aklını kullanmayanları, insanların en şerlileri
olarak tanımlıyor.
Her kadın, düdüklü tencereyi kullanmanın yolunu yordamını bilir. Bilmiyorsa
bile öğrenir. Düdüklü tencereye malzemeler maksimum seviyeyi aşmayacak şekilde
doldurulur. Ocağın altı yanıkken buhar düğmesinden ses çıkmaya başladığında
altı kısılır ve ocak söndürüldüğünde içindeki hava boşalana kadar kapağı
açılmaz. Bu kuralların herhangi birine uyulmadığı takdirde düdüklü tencere
patlar.
Dışarıda farklı insanları idare etmek, çeşitli sıkıntılara katlanmak, makine
gürültüleri ve araç sesleri duymak zorunda kalan erkek, tahammül seviyesi kimi
zaman maksimum seviyeyi bulmuş kimi zaman da aşmış bir halde eve gelebilir.
Kadın kocasının durumunu iyice gözlemleyip halinden anlamalı, onun tahammül ve
algılama seviyesinin zayıf olduğu zamanın eve girdiği ilk 1 ile 1,5 saat
olduğunu bilmeli ve eğer bilmiyorsa öğrenmelidir. Kocasını gözlemleyip nasıl
bir ruh haline sahip olduğunu anlamaya çalışmalıdır.
Şimdi diyeceksiniz ki: ‘Bir bayan olarak bazen ben de sıkıntılı ve stresli
dönemler geçiriyorum. Özellikle hasta veya yorgun olunca ilgi ve desteğe
ihtiyacım oluyor. Eşimin hizmetimi ve hürmetimi fark etmesini bekliyorum. Peki,
benim taleplerim ne olacak?’
Öncelikle biz üzerimize düşenleri yapmaya gayret gösterdikten sonra
taleplerimizi eşimizle oturup konuşmalıyız. Hassas olduğumuz meselelerin
farkına varmasına yardımcı olmalıyız. Yalnız güzel adımlar atmadan
karşımızdakini değiştirme girişimimiz başarısız kalacaktır. Hem biz
karşımızdakileri anlamaya çalışma yetilerimizi geliştirmeden nasıl anlayış
bekleyebiliriz?
Özellikle ayın belirli zamanlarında birçok kadın sıkıntılı, hassas, alıngan ve
sinirli günler geçirebiliyor. Kadın bu durumu kocası ile paylaşıp tahammülünün
azaldığını, anlayışa, ilgi ve desteğe ihtiyacı olduğunu belirtmelidir.
Yine kadın okuldan eve gelen çocuğuna bakınca onun gözlerinden üzgün mü, kırgın
mı, sinirli veya hasta mı olduğunu görebilmeli ve morali bozuk olan çocuğunu
fark edebilmelidir. Çocuğuna, sorunlarını veya başından geçenleri
anlatabilmesine zemin hazırlamalıdır. Çocuğunun başkalarına verdiği tepkileri
ve onun olaylar üzerindeki düşüncelerini iyice dinleyip kişiliğini tanımaya
çalışmalıdır. Yanlışa düştüğü hususlarda aynı hataya bir daha düşmemesi için
yol yordam göstermelidir.
Çocuğuna “Bir dahaki sefere böyle bir davranışa maruz kaldığında veya böyle bir
olay olduğunda senin şöyle davranışlar sergilemeni beklerim. Sana yakışan da bu
olur zaten” gibi telkinlerde bulunmalıdır. Kardeşleriyle uyumlu olmayan
çocuğunu fark etmeli ve uyumsuzluk nedenlerini anlamaya çalışıp güzel bir dille
ondan beklentilerini dile getirmelidir. Evladından anlayış ve güzel ahlak
bekleyen bir anne, evladının da kendisinden beklentilerini göz ardı
etmemelidir.
Popüler Haber, 19 Mayıs 2018 15:07
Yorumlar (0)