Asırlardır, bölgemizde yapılan uygulamalar, insanlarımıza şifa olmuş, dert sahipleri derman bulmuş. Bu uygulamaların geliştirilmesi yönünde bilgeler uzun çabalar ve uğraşlar göstermiştir. Atalarımızın, şifa olması, derman bulunması yönüdeki yöntemler, sadece bölgeye değil, bütün dünyaya da ışık saçmış, dünyayı şifa ve derman olmuştur. Bu alanda yapılan çalışmaların bilinmesi ve bilgilerimizin tazelenmesi yönündeki hafızalarımızı hatırlamaya çalışacağız.
Geleneksel tıp sitesinde konuya ilişkin yazı dizisini sizlerle paylaşmak isteriz. İlk bölüm bir tür giriş niteliği taşımaktadır. Yararlı olması, bilincimize katkı sağlaması dilekleriyle
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2008 yılında tüm dünya ülkelerini geleneksel tıbbın geniş imkânlarından ve bilgi hazinesinden faydalanmaya çağırdı. [i] Günümüzde 140’dan fazla ülke DSÖ’nün çağrısına cevap vererek Geleneksel Tıp alanında yasal düzenlemede bulunduğunu bildirdi [ii]. Türkiye’de de Geleneksel, Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp çalışmaları 2011 Kasım ayında çıkan kanun hükmünde kararname ile yasalaştı; bu alanda NHI İstanbul Doğal Sağlık Enstitüsü’nün öncülüğünde birçok kurum bu bilimin ilerlemesi için çalışmalar yürütmektedir.
Geleneksel Tıbbın Tarihi
Geleneksel Tıp, başlangıcı insanlık tarihi kadar eski, kadim bilgiler üzerine kurulu bütüncül bakış açısına sahip bir bilimdir. Bu bilim binlerce yıl boyunca filozof hekimler tarafından geliştirilmiştir. Yaklaşık 2500 yıl önce Anadolu topraklarında Hipokrat, hocası Alkmaion’dan öğrendiği Tabiat Felsefesini geliştirmiş, tıbbı felsefeden ayrı bir bilim olarak tanımlamıştır. Tüm geleneksel bilimlerin temelini teşkil eden Tabiat Teorisinin/Humoral Teorinin kurucusu Krotonlu Alkmaion’ın Lokman Hekim olduğu üzerinde durulmuştur. [iii] Modern tıbbın kurucusu Hipokrat doğadaki tüm maddelerin ve insan vücudunun dört temel unsurdan/elementten oluştuğunu bildirir: Toprak, su, hava ve ateş.
Geleneksel Tıbbın Temelleri: Dört Element
Osmanlı Tıbbında Anasır-ı Erbaa olarak anılan dört temel unsur taşıdığı belirgin özellikler vardır. İnsan vücudunda bu özelliği taşıyan dört temel hılt (maddemsi sıvı) bulunur. Bunlar Sevda, Balgam, Kan ve Safradır.
Ancak bunlar bilinen anlamda vücut sıvılarına karşılık gelemez. Hıltlar daha çok 4 temel unsurun karakteristiği taşıyan maddemsilerdir. Örneğin Kan hava unsurunun özelliklerini taşımaktadır ve bu hıltın en iyi örnek kan sıvısıdır.
Hılt dengesi sağlık için büyük önem taşımaktadır. Geleneksel Tıp felsefesine göre sağlık, hıltların vücutta dengeli dağılımıdır. Bu denge bozulduğunda hastalık meydana gelir. Ancak bu dört hılt vücutta eşit oranda dağılmazlar. Her kişinin bedenindeki hılt dengesi kendine özeldir. Bu da insanların mizaçlarını belirleyen en önemli faktördür.
Hılt Nedir: Temel Unsurların/elementin 4 niteliği vardır. Sıcaklık, kururluk, soğukluk ve nemlilik. İnsan bedeni 4 element ve 4 nitelikten meydana gelir. Her şey bu maddelerin belirli oranlardaki karışımıdır. Bedende bu fonksiyonları 4 hayati hılt (sıvı) taşır: Kan, safra, sevda, balgam. Besinlerin sindirilmesiyle karaciğerde safra, dalakta sevda, beyinde balgam toplanır ve kana karışarak tüm bedene dağılır.
Mizaç nedir: Hayati sıvıların (kan, safra, sevda, balgam) kişiye özel oranda karışarak meydana getirdiği tabiattır.
4 Temel Mizaç Tip vardır:
Demevi Mizaç: Bu kişilerde kan hıltı baskındır. Yüzleri pembe- beyaz hatta kırmızıdır. İdrar kırmızıdır. Bedenleri sıcak, hafif terleme mevcuttur. Ağız tatları tatlımsıdır, çıban ve sivilcelere yatkınlardır. Uykuları kolay gelir, esner ve gerinirler. Burunları kanamaya yatkındır.
Safravi Mizaç: Safra hıltı baskındır. Buğday tenli olurlar. Vücutları sıcak, nabızları hızlıdır. Ağız tatları acı ve susuzluk hissi fazladır. İştahları azdır. Uykusuzdurlar. Mideleri kolay bulanır.
Balgami Mizaç: Balgam hıltı baskındır. Beyaz ve renksiz tenli olurlar. Bedenleri soğuk, kasları gevşektir. Nabızları Haif atar. Susamazlar. Çok uyur ve tembel hareket ederler. Gayretsiz ve durgundurlar.
Sevdavi Mizaç: Sevda hıltı baskındır. Kanları kıvamlıdır. Bedenleri zayıftır, ciltleri kara sarıdır. Yüzlerinde parlaklık yoktur. İştahlıdırlar. Uykuları gelmez. Düşünceli ve kederli olurlar, karamsardırlar.
mizaç-tablosu
Geleneksel Tıp hekimi hıltları ve mizaçları çok iyi bilir. Hangi hıltın hangi organda ne oranda olması gerektiğini anlar ve müdahaleyi /tedaviyi buna göre şekillendirir. İnsan bedeninde olduğu gibi hayvan, bitki ve madende de aynı mizaç yapısı bulunur. Yani canlı ve cansız maddelerde mizaçtan bahsetmek mümkündür. Geleneksel tıp hekimi ilaçlarını seçerken bu noktalara dikkat eder. Örneğin safra hıltı fazla olan birine bu hıltı dengeleyecek mizaçta bir bitki önerir. Aksi halde hıltın dengesizliği artıp hastalığı şiddetlendirebilir.
2. Bölümde: Geleneksel Tıp’ta Tedavinin Mantığı, Geleneksel Tıp Hekimi Nasıl Yetişir?, Hastane mi, Şifahane mi?
Kaynakça:
i] WHO Pekin Deklerasyonu http://www.who.int/medicines/areas/traditional/TRM_BeijingDeclarationEN.pdf (08 Eylül 2012’de erişildi.)
[ii] National policy on traditional medicine and regulation of herbal medicines Report of a WHO global survey http://whqlibdoc.who.int/publications/2005/9241593237_part1.pdf (07 Eylül 2012’de erişildi.)
[iii] Prof Dr Hüsrev Hatemi Lokman Alkmaeon mu,? Tıp Tarihi Araştırmaları, Arma Yayınları 1998
Yorumlar (0)