Pandemi günlerinde Ramazan fırsatı!
İlim İrfan, 03 Mayıs 2020 15:14
Covid-19 salgını nedeniyle zor günlerden geçtiğimiz bugünlere denk gelen Ramazan ayını hep birlikte farklı bir atmosferde yaşıyoruz.
Pandemi, dini hayatımızla ibadet pratiklerimizi de değiştirirken, Ramazan ayının bizlere isteklerimizi erteleme becerisi kazandırdığını, bir dayanıklılık eğitimi verdiğini unutmayalım.
Camilerde bir arada ibadet yapamıyoruz, umre ibadeti yapılamıyor, bu şekilde süreç devam ederse Hac ibadeti de yapılamayabilir belki. Birçok şey yapılamıyor, bu durum dini hayatı da etkileyecektir. Kişiler bireysel olarak varoluşsal sorunlarla yüzleşme dönemi yaşıyor. Salgın sürecinin Ramazan’a rastlaması insanı daha çok dinin özünü aramaya yönlendirdi.
Manevi birikimlerimizi artırmak için bir fırsat
Dinin, ibadetler gibi şekilsel bir kısmının yanı sıra bir de öz ve anlamını içeren soyut kısmı var. Somut kısmı şekilsel kısım. Zarf ve mazruf gibi. Zarfın asıl amacı nedir mazrufu korumaktır. Dinin mazrufu nedir, güzel ahlaktır. İyi insan olmaktır. Bireysel bazda baktığımız zaman, içinde bulunduğumuz Ramazan’la birlikte bol zaman var. Bu zamanı kişiler kendilerini tanıyıp geliştirmek için bir fırsat olarak görmeli. Böyle durumlarda ‘Manevi birikimlerimi artırmalıyım, manevi olarak heybeme neler koyabilirim?’ diye düşünmek önemli.
Ramazan Allah’la kalbi bağın kurulması için fırsat
Bu dönemde en önemli noktalardan biri de kişinin kendine ‘Ahlaki yönde kendimi geliştirebilir miyim?’ sorusunu sormasıdır. Burada dinin öğrettiği değerler nedir diye baktığımızda kişinin dürüst olması, yalan söylememesi, iyi insan olması, sadece kendi çıkarını düşünmemesi, yaşadığı ailesini, diğer insanları da düşünmesidir. Duygu yatırımını, sevgi yatırımını dünyaya yapmış olan, dünyayı yüceltmiş olan bir insanın artık ölümden sonrasıyla ilgili Allah’la kalbi bağlar kurmayı başarabilmesi gerekir. Hesap verme duygusunu harekete geçirmesi önemli. Ramazan insanın Allah’la kalbi bağını kurması için bir fırsattır.
Açlık döneminin yararlarına ilişkin çalışmalar var
Oruç tutarken günde 12 saatin üzerinde bir açlık dönemi oluyor. Bunun sağlığa zararı var mı şeklinde soruluyor bize. Burada bir beden bir de ruh sağlığı var. Beden sağlığıyla ilgili çalışmalarda, açlık kürünün kişide DNA hasarını önlediği, vücuttaki serbest radikalleri azalttığı ve özellikle bağırsaklarda kök hücre üretimini artırdığı gösteriliyor. Vücut aç kalınca alarma geçer, bu alarma geçişte yedekte duran kök hücre harekete geçiyor.
Bu kök hücreler vücuttaki hücreleri onarmaya başlıyor. Açlık kürü vücuda onarma sinyalleri verir. Buradaki açlık durumu ile ilgili olumlu bir şey vardır. Ama kişi inanarak bunu yaparsa, inanmadan toplumun hatırı için oruç tutuyorsa, zihnen kabul etmediği için faydası olmaz. İnsan orucu inanarak tutuyorsa orucun olumlu etkisini görür. İnanmadan sırf toplumsal baskıyla oruç tutan kimse böyle durumlarda oruçtan beklenen şeyi beyninin yarısı ister, yarısı istemiyordur. Bu kişilerde beklenen etki olmaz.
Ramazan, dayanıklılık eğitimi veriyor
Orucun ruh sağlığına en önemli etkisine baktığımızda; bireylerde yemek yeme gibi bir doyum var. Oruç, insanın doyum erteleme becerisi kazanmasını sağlar. Ramazan ayı, isteklerini erteleme, doyum erteleme becerisini geliştirmek için iyi bir fırsattır. Çünkü insanın iki tane özelliği vardır. Psikolojik dürtü olarak biri acelecidir, hemen olsun ister. Bir de en iyisi olsun ister. Haz peşinde koşar. Şu anda pandemiden dolayı sosyal izolasyon var.
Diğer taraftan da ramazan ve oruç tutma durumu var. Kişiler bireysel hayatlarında bir değişim yaşıyor. İstediği gibi sosyal olamıyor. Kişi özgürlüğünün kısıtlandığını görüyor, bu durumu açlık duygusu ile birleştirince, isteklerini ertelemesi gerektiğini biliyor, bu bir kazanımdır. Normalde insanlara doyum erteleme becerisi kazandırmak için uzun seanslarda tedaviler yapılır. Ramazan ayı insana bu fırsatı veriyor. İnsana kontrol duygusunu, dayanıklılık eğitimini veriyor. Nerede hızlanacak, nerede duracak? Sabır nedir? Sabır için bir kenara çekilip beklemek diye düşünürler. Sabır meditatif bir eylemdir. Kişiye o anda zorluk veriyor gibi gelir ama aslında sabır, doğanın hız ve ritmine uymaktır. Kişinin nerede hızlanacak, nerede yavaşlayacak onu ayarlamasıdır. Ramazan ayında kişi bunları da öğrenebilir.
Ramazan duyguların eğitimi için fırsat olmalı
Duyguların eğitiminde birinci adımın öz bilinç-kendini tanımak, ikinci adım ise öz yönetim-kendini yönetmektir. Üçüncüsü sosyal bilinç, sosyal empatidir. Dördüncüsü de ilişki yönetimidir. Bunlar duyguların eğitimindeki basamaklardır. Ramazan insanlarda bu basamakları geliştirmek için bir fırsat haline dönüşebilir. Pandeminin Ramazan ayında da devam edecek olması, kişilerin kendine daha çok zaman ayırma fırsatı oluşturuyor. İnsanlık tarihinde çok az olabilecek bir durum ile karşı karşıyayız.
Ramazan’ın verimli geçirilmesi için…
Bu dönemde idrak ettiğimiz Ramazan, kişinin kendine zaman ayırması için fırsat olarak değerlendirilmeli. Girişimcilikte yüzde 15 kuralı vardır. Bu yüzde 15 kuralına göre kişi 100 saat çalışıyorsa, 15 saat kendisine zaman ayırsın, yaptığı iş hakkında düşünmesi istenir. Kişiler bu özel günlerde varoluşunu ve yaşam felsefesini düşünsün. Bu sosyal izolasyon ortamında yaşanan Ramazan ayı, bizim yaşam felsefemizi revize etmek için bir fırsat diyebiliriz. İnsanoğlu anlam peşindedir, amaçsız bir insan mutlu olamaz.
Bir anlam peşinde koşan insan mutlu olabilir. Ramazan, hayata anlam katıyor. Öte yandan Covid-19 pandemisi insana acizliğini, zayıflığını, güçsüzlüğünü hissettirdi. Kişi bu ikisini birleştirerek hem kendini güncellemiş olur, hem de hayattaki varoluş amaçlarını yeniden yapılandırmış olur. İnsanlar şu anda bir dayanıklılık sınavından geçiyor. Zevkleri ertelemek, hazları ertelemek, gönlü isteyecek ama yapamayacak. Buna katlanacak. Bunu yaşamamız gerekiyor. Nasıl açlığa katlanıyoruz, sosyal kısıtlamaya da katlanmamız lazım. Sosyal izolasyon olsun ama psikolojik izolasyon olmasın diyoruz. Fiziksel olarak yakınlarımızla bir araya gelemesek de sevdiklerimizi arkadaşlarımızı arayıp hatırını soralım.
İlim İrfan, 03 Mayıs 2020 15:14
Yorumlar (0)