Vazgeçilmez prensibimiz: Keşke dememek
Bizim Aile, 22 Haziran 2020 15:05
Herkes hata yapar. Yanlış yapmak insana mahsustur.
Bilerek ve isteyerek yapılan bazı yanlışlar ise günah hükmündedir. Elbet günahlarımız için pişmanlık duymalı ve birdaha yapmamaya niyet ederek tövbe etmeliyiz.
Ancak hatalarımızdan ve günahlarımızdan pişmanlık duymayı kendimizi aşağılamaya, suçluluk kompleksine kapılmaya kadar vardırmamalıyız. Çonkü Peygamberimiz (sav), “Pişmanlık tövbedir. Günahından samimi bir şekilde tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir” buyurmuşlardır.
Akla “keşke bu günahı işlemeseydim” gibi düşünce gelebilir. Elbet hata yapılmasa daha iyi olurdu ama bunu söylemenin faydası yoktur. Çünkü geçmişte olan geri gelmez. Zaten insan beşerdir, şaşar. Günah işlememek ancak meleklere mahsustur. Efendimiz bir hadislerinde, “Günahın kefareti pişmanlık duymaktır. Eğer günah işlemeseydiniz Allah bağışlamak için günah işleyen bir topluluk gönderirdi” buyurmaktadır.
Müzmin pişmanlık yanlış
Müzmin pişmalık, insanı en çok yoran ve hiç bir yarar sağlamayan duyguların başında gelir. Problamli hastalarımın birçoğunda ağır bir suçluluk kompleksi gözlemlerim hep. Kimileri anne ve babasına yeterince hizmet etmemiş olmanın, kimileri de çocuklarını yetiştirirken hatalı davranmanın vicdan azabını taşırlar. Geçmişte sergiledikleri kötü davranışların pişmanlığı altında kıvrananların sayısı az değildir. Bazı kişiler ise bunu o dereceye vardırırlar ki her hareket ve sözlerinden sonra “keşke şöyle yapsaydım” diye kendilerini aşağılarlar. Böylelikle de mutsuz olurlar.
Ayrıca pişmanlığı aşırıya vardırmak ayrı bir yanlıştır. Insanın kusursuz bir yaratık olmadığını aklımızdan çıkarmayalım. Elbette yanılabilir ve hata yapabiliriz. Hatta dümdüz bir yol izlememiz düşünülemez, zikzak ta çizebiliriz vey a yalpalayabiliriz. Düz bir yol izlemeye kalktığımırzda yine sendeleyip bazen yoldan çıkabiliriz. Önemli olan belirlediğimiz hedefe varmaktır, tabii ki aksaklıklar olacaktır. Ne var ki bazı insanlar, sonuçtaki başarılarını göz ardı ederek ufak tefek yanlışlarını kendilerine sorun yaparlar. Herhangi bir ayrıntı üzerindeki küçük hatalarını, genel başarılarını gölgelemeye kadar vardırırlar.
Bazı insanlar çok sevildikleri halde hayatlarındaki tek tük insanın sevgisini kazanmamış olmaya kafalarını takarlar. Kendilerinin sevilecek biri omadıklarını düşünürler. Geçmişteki bazı hatalarını büyüterek ve devamlı gündeme getirererk mutluluklarına darbe vururlar.
Halbuki her yeni gün geçmişin başarısızlıklarını biraz daha siler. Bu tür insanlar bu şekilde düşünmeli ve hayatlarının geri kalan bölümlerini memnuniyet içerisinde geçirebileceklerine inanmaları gerekir.
Hatalarımız tecrübe demektir.
Bir yanlışlık yaptığımızda bunu kabul etmeli ve sebep olduğumuz olumsuzlukları gidermeye çalışmalıyız. Hatamızı tekrarlamamaya gayret etmemiz gerekir. Yani kendimizi bağışlamalı ve hatamızı unutmalıyız.
Yaptığımız yanlışlardan yola çıkarak hata yapmamayı öğreniriz. Yanlışlarımız tecrübe oluşturmalı, bizi olgunlaştırmalıdır.
Sonra biliyoruz ki, kaderimiz Allah indinde bellidir. Biz hata yapmakla yanlızca kaderimizi örmüş olduk. Bu yüzden geri dönmesi mümkün olmayan yanlıştan dolayı “keşke” dememeliyiz. Hayatımızdan “keşke” kelimesini çıkarmalıyız. (Keşke falanca sınava iyi hazırlansaydım”, “Keşke o lafı duyduğumda suratına yumruğu indirseydim”, “Keşke öbür yolu izleseydim” veya “Keşke geçmişte daha çok gezip, daha az çalışsaydım.”
Bu şekildeki düşünceler ancak bizi mutsuz etmeye yarar ve geçmişteki zararlarımızı kapatmaz. Bu yüzen “keşke” yerine “bundan sonra” veya “vardır bir hikmeti” kelimelerini kullanmalıyız. Bu kelimelerle yanlışlıklarımızın olumsuz etkilerini azaltabiliriz. “Bundan sonra ibadete ve gezmeye daha çok vakit ayıracağım” şeklindeki düşünce tarzi vey a “böyle yapmakla benim bilemeyeceğim bir hayır gerçekleşmiştir” gibi bir yaklaşım hayatımızı daha yaşanır bir duruma getirecektir.
Böylesi bir bakış açısı geliştirirsek geçmişin yanlışlıkları bizi mutsuzluk ve suçluluk kompleksine sürüklemez. Aksine hayattan memnun olmamızı sağlar, tecrübemizi artırır, bize enerji verir.
Prof. Dr. Sefa Saygılı
Bizim Aile, 22 Haziran 2020 15:05
Yorumlar (0)