Hedeflerini 12’den Vuranlar
Bilge Kadın, 01 Ağustos 2020 14:54
Hayata tutunduğu ilk andan itibaren her insanın geleceği için belirlediği bir hedefi vardır. Kimisi, bu hedefin rotasını uzun tutar ve hep o doğrultuda ilerlemenin planını yapar. Kimisi, çok kısa süreli programlarla önüne çıkan fırsatlar ve imkânlar doğrultusunda zikzaklar çizer.
Elbette kader ve kaza olgusu, insanların hayatını belirlemede ve hedeflerinin gerçekleşmesinde büyük bir pay sahibidir. Ancak irade ve azim nimeti, insana bahşedilmiş çok güçlü iki silahtır. İnsanoğlunun meyli ve tercihleri ne yöndeyse, imtihanı ve başarısı da o yönde seyreder. Çaba gösterdiği ve gayret ettiği amaç ne ise elde ettiği veya edeceği kazanç da o olacaktır.
Ne güzel tabir eder Mevlana: “Sen hiç buğday ektin de arpa bittiğini gördün mü?”
Allah-u Teâlâ insanoğlunu var etmeyi dilediğinde, bir amaç üzere bunu murat etti. Ve meleklerin itirazlarına rağmen bu yaradılış, amacına “Ben cinleri ve insanları yalnızca bana kulluk etsinler diye yarattım” (Zariyat / 56) ayeti ile ulaştırıldı.
Varlıklar içerisinde, amaçsız ve gayesiz bir yaradılış mevcut değildir. Kulluğu varlığımızın merkezine yerleştirdikten sonra bütün ilimler birer numune-i rahmana ulaştırır. Çalışma ve güzel hasletlerle sürdürülen gayretler, hem Allah katında hem de insanlar nazarında takdire şayan bir meziyete dönüşür. Hz. Âdem (AS)’den Resulullah Efendimiz (SAV)’e kadar bütün peygamberlerin, mücadeleleri boyunca birer hedefleri vardı. Bu uğurda kendilerine isabet eden bütün çilelere göğüs gererek, asırlar sonrasına ulaştıracakları hedefler için sebat ettiler.
Topluma yön verecek nice âlimler, bilginler, filozoflar da hayatlarıyla birer numune olup, insanları inançlarıyla çelişmeden büyük başarılara ulaştırmışlardır.
Bu mümtaz şahsiyetleri uzak ve yakın tarihimizde fazlasıyla görmek mümkün ve inşallah gelecek nesle öncülük edecek, daha nice bilginlerimiz de yetişmektedirler.
Müslümanlardaki batı hayranlığı be batı bilginlerine duydukları meftuni muhabbetleri, kendi âlim ve bilginleri hakkında mahrum bırakmıştır. Gök bilimi, matematik ve doğa bilimleri alanında; Biruni. Tıp ve Felsefe alanında; İbn-i Sina. Tıp ve astronomi alanında; Farabi…
Bir filozof ve bilim adamı olarak Farabi gibi her biri batının gıpta ile takip ettiği isimler, Müslümanların bilim alanındaki başarılarını simgelemişlerdir. Bunların yanı sıra, yakın tarihte yer alan 20. Yüzyıldan günümüze kadar yaşayan onlarca İslam bilgini, dünya çapında ilim ve buluşlarıyla kendilerinden söz ettirmişlerdir. Bu şahsiyetlerin yaşamlarını canlandırmak adına bir kaçını kısaca hatırla(t)mak, bizlerin azim ve gayretine birer numune olacaktır.
İlk olarak anacağımız şahsiyet, kendi ülkemizin eşsiz âlim ve düşünürü Bediuzzaman Said Nursi’dir. Kendisi, 20. yüzyılda (1878-1960) yetişmiş en büyük İslam âlimlerinden biridir.
İlme ve ilmin öncülüğüne çok erken yaşlarda başlayan üstad, hayatı boyunca İslam ahlakını savunmuş, materyalist felsefeye, din ve mukaddesat aleyhtarı insanlara karşı büyük bir mücadele vermiştir. 6000 sayfalık dev eseri Risale-i Nur, hem çok derin bir Kur’an tefsiri, hem de materyalist felsefeyi çürüten ve iman hakikatlerini en iyi şekilde ortaya koyan çok önemli bir eserdir. Bediuzzaman, mütevazı üslubuyla ahiret, kader, iman gibi birçok konuyu, o güne kadar hiç açıklanmamış bir şekilde anlatmış ve milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olmuştur.
Diğer bir örnek; müfessir, âlim ve yazar Ebu-l Ala El Mevdudî’dir.
Mevdûdi, 20. yüzyılda (1903-1979) yaşamış en önemli âlimlerin başında gelmektedir. O âlim, düşünür ve lider kimliğini bir arada taşıyabilen yakın tarihin şahit olduğu ender birkaç insandan biridir. İlimle dolu dolu geçen hayatı, bitmek bilmeyen azim ve çalışkanlığı, ümmetin yaşadığı sıkıntıları merkeze alarak yazdığı eserleri, 76 yıllık ömrüyle hayatı ve fikirleri üzerine çokça durulması gereken çağımız Müslüman önderlerindendir.
Muhammed İkbal (1877-1938): Pakistanlı İslam âlimi, şair, filozof ve politikacıdır. Şiirleri, Çağdaş Urdu ve Fars edebiyatının en önemli yapıtlarındadır. Allâme İkbal olarak da bilinir. Hindistan’daki Müslümanların bağımsızlık mücadelesini ilk defa dile getiren kişidir.
Ali Şeriati (1933-1977): İranlı Müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar; özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine eserler vermiş, takdire şayan bir mücadele hayatına sahiptir.
Ve yine çok yakın tarihimizden bir isim verecek olursak; Prof. Dr. Fuat Sezgin (1924-2018).
Sezgin, azim ve gayretleri ile takdire şayan bir ilim hayatı bırakmıştır ardından.
Dünyanın önde gelen tarihçilerinden, İslam Bilim Tarihi Araştırmacısı Prof. Dr. Fuat Sezgin, 94 yıllık ömrünü İslam bilimler tarihine adamış, ardında kütüphaneler dolusu kitaplar bırakarak gitmiştir. Hayatta görebileceğiniz en çalışkan, en birikimli insanlardan biri olarak bilinir. Süryanice, İbranice, Latince, Arapça ve Almanca da dâhil 27 dili çok iyi derecede bilirdi.
Fuat Sezgin’in bilimler tarihçisi olmasında hocasının, bilimlerin temelinin ‘İslam Bilimleri’ne dayandığını söylemesi etkili olmuştur. Yabancı bir hocanın bu tespiti, onu bu ilim dalına yöneltmiş.
Fuat Sezgin’in ilmi çalışmalarına yön veren Ritter, bir gün ona “Kaç saat çalışıyorsun?” diye sorar. Sezgin de “Günde 13-14 saat çalışıyorum” diye cevap verir. “Sezgin, bu tempoyla bilim adamı olamazsın. Eğer bilim adamı olmak istiyorsan bunu çok daha artırmalısın” der.
Fuat Sezgin, bu konuşmadan sonra çalışmalarını 17 saate çıkarır. Gayret ve çabalarıyla engel tanımayan Sezgin hoca, bir insanın belirlediği hedefe yürürken önüne çıkan olumsuzluklara rağmen başarılı olmasının sırrını, mücadelesi ile aşikâr etti.
Bütün bu hayatlar, birer hedefin ve bu hedef üzere gösterilen azim ve gayretlerin neticesidir.
İlim ve bilimde örnek olabilecek daha birçok şahsiyet, belirledikleri hedeflerinde sağlam bir iman ile İslam’ın ve Kur’an’ın öncülüğünde dünya tarihinde silinmez izler bırakmıştır.
Hedefi olan kişinin bu uğurda aşamayacağı zorluk yoktur. Yeter ki kendi tecrübe, birikim ve yeteneğine göre bir amacı ve planı olsun.
Bilge Kadın, 01 Ağustos 2020 14:54
Yorumlar (0)