Çocuğunuz hiperaktif mi

 

04 Mart 2015 15:00
Çocuğunuz hiperaktif mi





  “Hiperaktif” annelerin çocuklarına yakıştırmayı sevdikleri sıfatların başında gelir. Bunun bir nedeni, annelerin aşırı hareketliliği zekâ ile bağlantılı görmelerinden kaynaklanır. Oysa uzmanlar, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktif Bozukluğun zekâdan bağımsız bir faktör olduğunu söylüyorlar. Gerçek “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu” çocukluk çağının en önemli sorunlarının başında gelir. Çünkü bu çocuklarda, sosyal uyum ve öğrenme güçlükleri diğer çocuklardan iki kat daha fazla görülür. Bu çocukların, saldırganlık, karşı gelme, dürtüsel, düşünmeden hareket etme eğilimi diğer çocuklardan çok daha fazladır. Bu sebeple gerçek DEHB sorunu olan çocuklarla sadece hareketli ve meraklı tipteki çocuklar birbirine karıştırılmamalıdır. Aslında her çocuğun hareketli olması beklenir. Çocuk koşar, düşer ve gürültü çıkararak oynar. Bunların hepsi doğal karşılanabilir. Uzmanlar, her hareketli çocuğun hiperaktif olmadığını söylüyorlar. Amerika’da psikologların çok fazla sayıda çocuğa hiperaktif teşhisi koyarak ilaçla tedavi önermesi eleştirilmektedir. Ülkemizde ise çoğu zaman hareketli çocuk, haylaz veya ailece şımartılmış çocuk olarak görülür, tedavisi düşünülmez. Aslında hareketli her çocuğa DEHB teşhisi koymakta acele edilmemeli, önce en azından çocuğun “duygusal yönden olgunlaşma eksiği” olup olmadığına dikkat edilmesi gerekir. Çünkü çocuğun ahlaki ve manevi bir eğitim takviyesiyle vicdan hassasiyeti kazanmamış olması, hiç kuşkusuz aile ve çevrenin eksiğidir. Çocuğa eğitim vermeden ağzına kimyasal ilaç tıkmanın ona gerçekten fayda mı zarar mı vereceği tartışılmalıdır. Bununla birlikte bazı çocukların beyin yapısında tedaviye muhtaç bir problemin olabileceği de inkar edilemez. Beyinden Kaynaklanan Hiperaktivite Nedir? Beyinden kaynaklanan, gerçek DEH Bozukluğu dikkatle teşhis edilmesi gereken bir nörolojik problemdir. DEHB’li kişilerin beyninin ön bölgesinde bulunan, insanın bir şeyi yapmadan önce durup düşünmesini sağlayan mekanizmanın tam olarak çalışmaması, dürtüsellik ve düşünmeden harekete geçme dediğimiz bir problemi ortaya çıkarmaktadır. Nörologların, prefrontal korteks dediği bu bölge, kişinin kendisini durdurmasını, ayarlama, planlama ve karmaşık davranışları düzenlemesini sağlıyor. Bu duraklama, gelecekteki olayları tahmin edebilme ve böylece ona uygun hareket etmek için gerekli süreyi sağlıyor. Yine kişinin, insanlarla ilişkilerinde karşısındakinden aldığı mesajlara uygun olarak kendini ayarlamasını ve geçerli kuralları uygulamasını da bu duraklama ile sağlamak mümkün. İşte bütün bunlardan sorumlu olan beyin bölgeleri, dikkat eksikliği yaşayanlarda iyi çalışmıyor. Beyin sağlığına bağlı bozuklukların bir kısmı genetik, bir kısmı ise çocuğun geçirdiği hastalıklara, travmalara, hormonal bozukluklara bağlı olabiliyor. Annenin hamilelik döneminde ve doğum esnasında yaşanan sorunlar da bebeğin beyninin çalışmasına zarar verebiliyor.Ayrıca yapılan incelemeler, beyinde hasara neden olan alkol, nikotin, kokain gibi madde bağımlılıklarıyla hiperaktiflik arasında ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Özellikle alkol kullanan annelerin çocuklarında beyin kimyasalları bakımından bozukluk bulunması riski oldukça yüksektir. Bazı doktorlar, çocuğun genetiği ile oynanmış, tabi olmayan gıdalarla beslenmesinin de risk oluşturabileceğini düşünüyorlar. Yine çevre kirliliği nedeniyle oluşan toksinler de beyin gelişimini engelleyerek dikkat eksikliği sendromuna yol açabiliyor. Bu tip vakaların oranı, her ne kadar hareketli çocukların sadece küçük bir bölümü olsa da, değerlendirilmesinde fayda vardır. Hangi Durumda Şüphelenmeliyim? Çocuğunuzda gördüğünüz hareketlilik her zaman hiperaktivite belirtisi olmayabilir. Öncelikle çocuğun gerçekten sorunlu olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Mesela çocuğunuz yeterince oyun oynama imkanı bulduğu halde, evde veya gittiğiniz bir yerde kendisini bir müddet için durdurmayı başaramıyor mu? Masa başında oturmak, yemeğini yemek bile sorun oluyor mu? Yaşına uygun bir oyunu oynayacak kadar bile dikkatini yoğunlaştıramıyor mu? 4-5 yaşını geçtiği halde, gruplaşmayı ve başkalarıyla geçinmeyi başaramıyor mu? Genel bir huzursuzluk, hırçınlık ve saldırganlık hali gözleniyor mu? Gerçek DEHB sendromu, 7 yaşından sonra başlamaz. Bu çocuklar bebekliklerinden itibaren huzursuz, zor büyüyen bebekler olarak tanımlanırlar. Okul öncesi dönemde de kendilerini davranışlarıyla belli eden bu çocuklar, oyuncaklardan dahi sıkılıp kısa bir süre sonra onları parçalamayı tercih ederler. Yuvaya başladıklarında uyumsuz davranışlarıyla sorun olurlar. Çünkü bu çocuklar sırasını bekleme, gruba uyum gösterme, başkalarının hakkına saygı kavramını algılayamazlar. Ne kadar ilgi gösterilse ve terbiye verilse de çocuk bir dakika bile duramaz, onu ister, buna sataşır, şuna saldırır… Ama hiçbirisini gerçekten istediğinden değil, sanki karşısındakini çileden çıkarmak ister gibidir. Enerjisi bir faaliyete yönlendirilse dahi hiçbir işe konsantre olamama, dikkati sürdürememe, huzursuzluk ve kaygı bozuklukları sıkça görülür. Çocuk sebepsiz bir şekilde sürekli mutsuzdur, bunalımdadır. Zaten etrafa saldırmasının nedeni de bunalımıdır. Yeterince oyun oynamasına izin verildiği halde sakinleşmez. Freni patlamış bir otomobil gibi, durmayı beceremez, hareketlerini de yönetemez, rast gele hareket ederken çoğu zaman kendisine de zarar verir, çevresine de. Ne Yapılmalı? Hareketli olmak çocuklar için normal bir durumdur. Çocukların oyun oynamaya ihtiyacı vardır. Zamanımızda apartman dairelerinde sürdürülen hayat tarzı, çocuklara oyun ve spor için yeterli fırsat ve iznin verilmemesi çocukların bu ihtiyaçlarını gidermelerine elvermiyor. Prof. Dr. Sefa Saygılı, Çocuklarda Davranış Bozuklukları adlı eserinde şöyle bir örnek anlatıyor: “Muayenehaneme getirilmiş 7 yaşındaki Ahmet’in annesi, onun çok yaramaz ve hareketli olduğundan kardeşlerini ve kendisini bunalttığından söz etmişti. Dolapların üzerinden atlıyor, yerinde duramıyordu. Sorduğumda bir apartmanın 5. Katında oturduklarını, Ahmet’in oyun oynama imkanı olmadığını söyledi.” Sefa Saygılı devamında, tavsiyesi üzerine ilaç tedavisi yerine yaz tatilini İstanbul dışında, çocukların rahatça oynayabileceği bir çevrede geçirince çocuğun durumu düzeldiğini anlatıyor. Yine büyük aile yapısından çekirdek aileye geçiş, hatta boşanmanın artmasıyla birlikte baba terbiyesinden yoksunluk, annenin de çalışması sebebiyle aile içi ilgi ve disiplinin yetersizliği hareketliliğin doğru yöneltilmesine engel oluyor. Bu da çocuğun enerjisinin zararlı bir şekilde ortaya çıkmasına sebep olur. Hareketli bir çocuğa sahip aileler öncelikle çocuklarının eğilimini dengelemek yönünde tedbirler alarak bu sorunları en aza indirmeyi denemelidirler. Mesela çocuk yemeğini yemek için oturmuyorsa, elinde tabakla arkasında dolaşmamalı veya eline ekmek arası bir şeyler vermemelidirler. Çocuk acıkınca mecburen oturup yemeğini yiyecektir. Oturmazsa aç kalacağını bilmek onu uyumlu davranmaya mecbur edecektir. Çocuğun ölçüsüz hareketliliği ve yıkıcı tutumu marifet gibi anlatılmamalıdır. Çocuk uyumsuz hareketleri ile asla ilgi odağı olmamalıdır. Yaptığı hareketin ayıp olduğunu belli etmenin en iyi yolu, kimseye anlatmamaktır. Çocuk sık sık küstah, hırçın, saldırgan ve kabadayı bir tutum takınıyorsa bu durum soğuk karşılanmalıdır. Çocuğa küsülmeli, ilgi gösterilmemeli, sevdiği faaliyetlerden mahrum edilmelidir. Ancak bu hali çok uzun sürdürmemelidir. Çünkü çocuk bir müddet sonra buna da alışır, aldırmaz olur. Çocuğun biraz olsun pişman olması sağlandıktan sonra, onunla baş başa bir görüşme yapılmalı, özür dilemesi hatırlatılıp barış sağlanmalıdır. Bu durum elbette kalıcı bir etki yapmaz. Çocuk yine davranışlarını tekrarlayabilir. Anne babalar, “baş edemiyorum,” diyerek yılmamalıdırlar. Bir müddet kararlı bir şekilde terbiye edici tutum takınılırsa sonunda çocuk davranışlarını kontrol etmesi gerektiğini kavrayacaktır. Çocuk terbiyesinde aile içi dayanışma da çok önemlidir. Baba terbiye verirken anne aldırış etmez, güler geçerse etkisi olmaz. Aynı şekilde anne baba bir kuralı yerleştirmeye çalışırken büyükanne- büyükbabanın torpil geçmesi de ciddiyeti bozar. İlgi, imkan sağlamak ve terbiye vermek sorunları çözmüyorsa uzman desteğine başvurulmalı. Hareketli Çocukların Eğitim Sorunları Çoğu zaman aileler, okul öncesi dönemde hareketli çocuğu olduğu gibi kabullenir, sorunların okulda kendiliğinden çözüleceğini sanırlar. Oysa asıl problemler çocuk okula uyum sağlamakta zorlanınca ve öğrenme güçlüğü çekmeye başlayınca yaşanır. Gerçek DHEB sorunu olan çocukların eğitim hayatı zor geçer. Okuma ve yazma kaliteleri düşüktür. Özellikle defter düzeni ve yazıları pek iyi değildir. Sınıfta sıkça eşya kaybederler. Unutkandırlar, iyi öğrendiklerini sandığınız bir bilgiyi bile unutabilirler. Okuma ve yazmayı genellikle sevmezler. Ders kitabı okumanın yanında hikaye ve roman türü kitapları okumaya karşı da isteksizdirler. Bu gibi birçok sorun varsa çocuğunuzu sağlık kurumuna götürmeniz iyi olur. Ancak unutulmamalı ki her hareketli çocuk, gerçekten “beyin fonksiyonu tam çalışmayan, problemli çocuk” demek değil. Hiperaktif damgası yiyen ama aslında sadece biraz daha “aktif” olan çocukların birçok olumlu özellikleri vardır. Çoğu meraklıdır, araştırmacıdır, girişimcidir. Sosyal yönleri güçlüdür, sıcak kanlı ve cana yakındırlar, kolay ilişki kurabilirler. İyi bir espri yeteneğine sahip, esnek ve hoşgörülüdürler. Doğuştan heyecanlı ve coşkulu olan bu çocuklar, bazen kötü aile içi, okul veya çevre şartları nedeniyle kötü olurlar. Bu çocuklar huzursuzdur, çünkü merakları ve ilgileri faydalı bir amaca yöneltilmemiştir. Annenin tek yaptığı, “Dur! Sus! Otur! Of bıktım senden! Başımı ağrıttın!” diye bağırmaktan ibarettir. Hareketli çocuklara karşı tahammülsüz öğretmenler, onların sınıfta dersi takip etmeyip, başka şeylerle ilgilenmelerine, yerlerinde duramamalarına, dışarıdan gelen seslerle hemen dikkatlerinin dağılması ve ders dışı işlerle fazlaca ilgilenmelerine şiddetle tepki gösterirler. Halbuki çocuk meraklı ve öğrenmeye açıktır ama otoriter bir öğretmenin kuru bir sesle ders anlatmasını dinlemekten sıkılmış, sağa sola dönmeye başlamıştır. Öğretmen ise bunu saygısızlık olarak görüp sertçe cezalandırınca çocukta bir tepki meydana gelmiştir. Böyle bir çocuk okuldan soğuyarak okuldan kaçmaya başlayınca bunu başka bir takım sorunlar izleyecektir. Aile ve öğretmenler, bu tip çocuklara karşı, kışkırtıcı ve zıtlaşıcı hareketten kaçınarak, sakin ve kararlı bir tutum benimsemelidirler. Bu çocuklara karşı aşırı disiplin de çok fazla hoşgörü ve gevşek tutum da uygun değildir. Ne yapmalı? Hemen her çocuk, uzun zaman derslerinin başında oturmak zorunda kalırsa kendisini bunaltı içinde hisseder. Özellikle hareketli çocuklar sık sık dersin başından kalkmak isterler. Çocuklar için oyun oynamak ve hareket etmek büyük bir ihtiyaçtır, engellenmemelidir. Yeterince oynayan çocuğun beyninde yaşama sevincini teşvik eden hormonlar salgılanır. Böylece çocuk kaygı hissiyle daha kolay baş edebileceğinden derslerinde de daha başarılı olabilir. Bir başka deyişle derslerde başarının yolu, masa başında oturmak değil, yeterince çalışıp, gerektiği kadar oyun oynamaktır. Çocuğunuzda DEHB teşhis edildiyse öğretmenini onun durumundan haberdar edin. Verilen çalışmayı tamamlayabilmesi için ona ek süre vermesini rica edin. Dikkat süresi ile uyumlu olacak şekilde görevleri ya da çalışma süresini kısa tutun.Kısa süreli hedefler belirleyin. Örneğin, her seferinde birkaç soru çözmek gibi. Her seferinde bir tek görev verin. Görevini tamamladıkça biraz çıkıp dolaşmasına izin verin. Hoşlandığı bir oyun oynamasına imkan sağlayın. Daha sonra tekrar derse dönmesini isteyin. Böylece kısa aralıklarla çalıştırın. Açık ve kesin konuşun. Dikkati dağıldıkça uyarıp, çalışmasını hatırlatın.Aceleci ve dikkatsiz çalışmışsa, yaptığı işi kontrol etmesini öğretin. Küçük uygunsuz davranışları görmezden gelin. Kınamalarınızda ölçülü olun, gururuyla oynamayın. Olumlu davranışları övün. Bu çocuklara iyi örnek olabilecek bir arkadaş çevresi oluşturmak önemlidir. Okulda samimi olduğu çalışkan bir arkadaşının yanına oturtun. Not tutmada bu arkadaşının yardımını sağlayın.  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.