Evlenirken doğru kişiyi seçmek zor değil

 

14 Mart 2016 13:48
Evlenirken doğru kişiyi seçmek zor değil




Kişilikler mi uyumlu olmalı, beklentiler mi? Prof. Dr. Nevzat Tarhan anlatıyor (Birinci bölüm)


  Evlilikte çiftlerin
kişiliğinin uyumlu olması sanıldığı kadar önemli değildir. Bu konuda yapılan
araştırmalar çiftlerin ortak amaç ve hedeflerinin kişilik uyumundan daha önemli
olduğunu ortaya koymaktadır. “Hangi kişilikteki insanlar hangi kişilikteki
insanlarla daha uyumlu evlilik yapıyor?” sorusunun cevabının arandığı bir
araştırmada, birbirine uyumlu kişiliklere sahip eşlerin evlilikleri uzun yıllar
takip edilmiş. Sonuçta görülmüş ki bu çiftler arasındaki boşanma oranı
toplumdaki boşanma oranıyla aynı. Bu bize gösteriyor ki, evlilikte kişiliklerin
uyumundan çok eşlerin kendi kişiliğini yaşaması ve ortak hedeflere benzer
hareket şekliyle yönelmeyi başarması daha önemlidir. Bu nedenle evlenmeyi
düşünen biri kendine “Evlilikten ne bekliyorum ve ne yapmalıyım?” diye
sormalıdır. İnsan alışveriş yaparken bile düşünüyor, ölçüp biçiyor. Bir eşya
alırken gösterilen özenin, hayatın en önemli kararlarından biri verilirken
gösterilmemesi, evliliği şansa bırakmaktan başka bir şey değildir.

İyi eş olmak için
kariyer yeterli mi

Günümüzde özellikle
gençler toz pembe hayallerle, gerçekçi olmayan beklentilerle evliliğe adım
atıyorlar. Evlilik kararında, karşılarındaki insanın karakterinden, evlilikten
ne beklediğinden, yaşam felsefesinden vs’den daha çok, cüzdanına, kariyerine ya
da fiziki görünümüne bakıyorlar. Halbuki insanın zengin olması, yakışıklı
olması ya da yüksek mevkilerde bulunması, o insanı iyi biri yapmayacağı gibi
iyi bir eş de yapmaz. Evlilik kararı için gerçekçi olmayan parasal değerler,
fiziki güzellik gibi nedenlerle temeli atılan evlilikler gelişememeye
mahkumdur. Halbuki gerçekçi beklentilerin üzerine kurulan evlilikler, temel
sağlam olduğu için ileride sorunlar yaşansa da kendini toplar.

Evlilik uzun yolculuğa
çıkmaktır

Beklentiler evliliğe
yüklenen anlamı da belirler. Evlilikten beklenti seviyesinin yüksek olması,
eşler arasında yaşanan sorunların en önemli nedenlerindendir. Çünkü yüksek
beklentilerin evlilikte karşılanmaması, kişinin hayal kırıklığı yaşamasına
neden olur. Bu yüzden evlilik, uzun bir yolculuğa çıkmak gibi düşünülmeli, iyi
ve kötü zamanların da olabileceği hesap edilmelidir. Önemli olan evliliğin
paylaşım noktasında nasıl yaşanabileceğinin bilinmesi ve ortak değerler olup
olmadığıdır. Bununla beraber, evlilik kararında her şeyin insanın kontrolünde
olması ve yüzde yüz uyumu bulmak mümkün değildir. Kişiler, beklentileri ve
amaçlarının yüzde 70-80 birbirine uyduğunu, birbirlerini tanıma konusunda da
yeterli bilgi sahibi olduklarını düşünüyorlarsa evlilik kararı alabilirler.

Olaylara iki kişilik
bakmak

Evlenecek çiftlerin
annelik ve babalık yapacak kişiler olması önemlidir. Çünkü evlilikte çocuk
sahibi olmak ya ortak ya da bir tarafın beklentisi olabilir. Bu nedenle kadın
ve erkek birbirlerini “Çocuğuma iyi bir model olabilir mi?” diye tartmalıdır.
Kadın evleneceği kişinin karakter sahibi, babalık yapacak ve hayatı tek başına
göğüsleyecek biri olmasını ister. Erkek ise çocuğuna ve evine bakabilecek bir
eşinin olmasın bekler.

Ortak amaçlar ve
beklentiler, eşlerden birinin diğerini tahakkümü altına almasına neden
olmamalıdır. İki taraf da kendini özgür hissetmeli, kişiliğini yaşamalıdır.
Eşler ortak beklentiler ve amaçlar için enerji harcarken, olaylara ve
ilişkilere iki kişilik bakmayı becerebilmelidir.

Farklılıklarda uzlaşma
(mümkün mü?)

Geleneksel aile
yapısında farklı kültürlerden bireylerin birbirleriyle evlenmesine pek
rastlanmazdı. Son yıllarda iletişim imkanlarının artması, farklı kültürlerden
insanların aynı ortamlarda buluşabilmelerinin de önünü açtı. Özellikle
internetin yaygınlaşmasıyla farklı hatta zıt kültürel değerlere sahip
insanların evliliklerine tanık olmaya başladık.

Ana konularda eşlerin
denk olması evlilik için ideal olandır. Erkek ve kadının olaylara, nesnelere,
insanlara aynı gözle bakabilmesi; aynı olmasa bile benzer kültürel değerlere
sahip olması sağlıklı bir ilişki için gereklidir. Çünkü bir insanın düşünce
kalıpları ve zihinsel şartlanmaları daha çocukken içinde yetiştiği kültürün
etkisiyle şekillenir ve bunlar davranışlarına yansır. İnsanın,
oturmasını-kalkmasını, konuşmasını, yemesini-içmesini bile kültürü belirler.
Yemek yerken, sohbet ederken vs. toplum içinde nasıl davranacağını bilmeyen
biri ile bunları bilen birinin beraber yaşaması elbette zor olacaktır. Kültürel
denklik bu açıdan önemlidir.

Kişilik ve davranış
kalıplarının farklılığı

Farklı kültürlerde
kişilerin evlenmesi aslında bir bakıma zora talip olmaktır; çünkü kültürel
farklılıklar eşlerin paylaşım alanlarını da azaltır. Farklı kültürlerin vermiş
olduğu kişilik ve davranış kalıpları, olaylar, nesneler ve ilişkiler karşısında
farklı tutum ve algılamaları da beraberinde getirir. Örneğin farklı
kültürlerdeki eşlerden birinin güldüğüne diğeri tepki bile vermez ya da birinin
canını sıkan bir durum diğerinin hoşuna gidebilir. Benzer şekilde hayata
materyalist düşünceyle bakan biri ile semavi gözle bakan birinin sohbet
edebilecek ortak bir alan bulması zordur.

Değişime açık olmak

Farklı kültürden
kişilerin evliliklerinde göz önünde bulundurulması gereken nokta, kültürlerin
birbirinden ne kadar farklı olduğu değil, tarafların değişime açık olup
olmadığıdır. Bir taraf ‘ben böyleyim değişmem’ diyorsa, karşı taraf zor durumda
kalır. Evlilikle ‘Altın orta nokta’ dediğimiz bir kural vardır. Her iki taraf
da alışkanlıklarından taviz vererek birer adım atıp, orta noktada
buluşuyorsalar kültürel farklılıklar evliliği etkilemez. Farklı kültürlere
sahip kişiler, değişime açıksalar, ortaya mükemmel evlilikler çıkabilir.

Erkeğin eğitim seviyesi
düşükse….

Kişinin yetiştiği ortam
ve ailesinin dışında kişinin kültür durumunu belirleyen önemli unsurlardan biri
de eğitimdir. Okula gitmeye başlayan bir çocuk sadece bilgi edinmez, hayatı da
öğrenir ve sosyalleşir. Diploma bir etikettir; ama kişi eğitim sürecinde insan
ilişkilerini, sosyal temas kurmayı, dinlemeyi, konuşmayı, toplum içinde nasıl
davranması gerektiğini vs. öğrenir. Dolayısıyla eşler arasında eğitim farkı
varsa bu kültürel farklılıkları belirginleştirerek sorunlara neden olabiliyor.
Bu tür evliliklerde daha çok erkeğin eğitim seviyesinin düşük olmasından
kaynaklanan sorunlara tanık oluyoruz. Eğitim seviyesi kadından düşük olan
erkek, kendini hep savunmada hisseder ve kendini eşine karşı eksik hissettiği
için onu sürekli eleştirir. Erkek her zaman “Eğitim görmüşsün ama ben senden
daha olgunum” düşüncesiyle hareket eder ve bunu kanıtlamak için eşinin üzerinde
hakimiyet kurmak ister. Böyle olunca da doğal olarak ilişki bozulur. Örneğin
bir tartışma anında kadın eğitim seviyesiyle ilgili ağzından bir söz kaçırdığı
zaman erkek bundan son derece kötü etkilenir. Eşler eğitim seviyesini
aralarında bir savaş alanı haline getirmemeye gayret etmelidir. “Evlilikte on
denklik varsa bir tanesi hariç diğerleri uyuyor” diye düşünmek gerekir. Zaten
dört dörtlük evlilik yoktur. Özellikle kadın, erkeğe eğitim durumunu psikolojik
olarak hissettirmemeli hatta ima bile etmemeli.

Çiftler evlenmeden önce
de eğitimdeki seviye farkını açık açık konuşmalıdır. Tartışma anında ya da bir
gerginlikte eğitim durumunu ön plana çıkarmama konusunda eşler sözleşmelidir.
Çünkü insanın psikolojik olgunluğunu, aldığı diploma belirlemez.

Diploma ambalajdır

Günümüzde eşinin ev
kadını olmasını isteyen erkekler bile ‘başkaları ne der düşüncesiyle’ evlilikle
ilgili bütün ana konuları bir kenara bırakarak ‘diploma evliliği’ yapmayı
tercih ediyorlar. 30 yaşlarında eğitimli bir çevrede yetişen fakat lise mezunu
bir tanıdığım vardı. Evlilik tekliflerinde kendisine hep üniversite diploması
sorulmuş. Bu yüzden de uzun süre evlenememişti. Diploma sorup da olmadığını
öğrenince evlenmeyen kişiyle hiç evlenmemek daha iyidir. Çünkü büyüklük duygusu
taşıyan bu kişilerle yaşamak zordur. İnsan eşya alırken bile sadece dış
görünüşüne bakmaz, sağlamlığına, hangi malzemeden yapıldığına bakar. Diploma
sadece ambalajdır, ambalaja bakıp da öze önem vermeyen insanlarla yapılan
evlilikler yürümez. Üstelik üniversite eğitim değil, öğretim verir; yani
insanın kişiliğini, ahlakını, alışkanlıklarını, davranışlarını vs. daha iyi
hale getirmez, sadece bilgi verir ve sistematik düşünmeyi öğretir. Kişi bunları
kendi kendine de yapabilir. İlkokul mezunu olup da herkesin istifade ettiği çok
insan vardır toplumumuzda. Bununla birlikte üniversite bitirmiş ama hayata
tutunamamış ve kendisini geliştirememiş örneklere de çokça rastlarız.

Psikolojik olgunluk ve
yaş farkı

Evlenecek kişilerin
psikolojik özelliklerini belirleyen biyolojik yaş değil, yetişme tarzı, eğitim
durumu, yetiştiği aile vs.’dir. Bu nedenle evlilikte önemli olan kişilerin
biyolojik yaşı değil, psikolojik yaşlarıdır. Aynı yaşta olup da eşlerden
birinin çocuk karakterli, diğerinin ise olgun bir kişiliğe sahip olması
mümkündür.

Toplumumuzda yaşla
birlikte insanların olgunlaştığı şeklinde bir kanaat vardır. Bu kanaat ne tam
olarak doğru ne de bütünüyle yanlıştır. Yaşın ilerlemesiyle birlikte, kişinin
olgunlaştığı genel anlamda söylenebilir ancak, ‘büyümek’ her zaman psikolojik
olgunluğu beraberinde getirmez. Evliliklerde genellikle erkeğin kadından yaşça
büyük olması tercih edilir. Bunun nedeni, hem kadın ve erkeğin biyolojisiyle
ilgilidir hem de erkeğin psikolojik olarak daha olgun olmasının evliliğin
yürümesini kolaylaştıracağının düşünülmesidir. Buna göre, kadın içgüdüsel
olarak korunmayı ve sahiplenmeyi; erkek de korumayı, sahip olmayı ister.
Kadından yaşça büyük olan erkek böyle bir ilişkiyi daha rahat yürütecektir.

Evlilikte ideal olan yaş
farkının az olması ya da erkeğin en fazla dört-beş yıl büyük olmasıdır. Çünkü
her yaşın psikolojik ihtiyaçları, beklentileri farklıdır. Yaş farkı arttıkça
psikolojik ihtiyaçlar ve beklentilerdeki farklar aratacak ve bu durum evlilikte
uyumu zorlaştıracaktır. Aslında evlenecek çiftler evlilikle ilgili psikolojik
olgunluğa eriştikten sonra, aralarındaki yaş farkının çok da büyük önemi
yoktur.

Farklılıklar ve ortak
noktalar

Evlenmeye hazırlanan
çiftlerin, kültür, eğitim, yaş, hayata bakış açısı, ekonomik durum gibi
farklılıkların ileride sorun olmaması için birbirini olduğu gibi kabul etmesi,
farklılıklar yerine ortak noktaları ön palana çıkarması gerekir. Çünkü eş
seçiminde insanın yüzde yüz kendisine uyan birini bulması mümkün değildir.
Yukarıda bahsettiğimiz konularda en uyumlu çiftlerin bile madde madde
özelliklerini yazdığımız zaman mutlaka eksiler olacaktır. Yüzde yüz kendisine
uyan birini arayan evlilik trenini her zaman kaçırır. Önemli olan,
benzerliklerin yani artıların fazla olmasıdır. Daha öncede belirttiğimiz gibi
kişilerde yüzde 70-80 uyum varsa, evlilik kararı verilebilir. Yalnız iki
tarafın uzun vadede farklılıkların sorun olmayacağı konusunda uzlaşması gerekir.
Evlilik birbirini seven iki kişinin bir araya gelmesi demek değil, uzun bir
yolculuğa çıkış ve bu yolculukta farklılıkların bir noktada uzlaşmasıdır.

Özetle söylersek
evlenecek kişiler birbirlerini tamamlayabilecek mi, önemli olan budur. 

   



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.