Karşılıklı sevgi ve saygıyı koruyarak evlerimizi cennete dönüştürelim
Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, “Çarşamba Seminerleri” kapsamında
gerçekleştirdiği etkinliklere bir yenisini daha ekledi. İlahiyat Fakültesi
bünyesinde faaliyet gösteren Medeniyet Araştırmaları Öğrenci Topluluğu,
eğitimci-yazar Kadir Keskin’i ağırlamış ve Kadir Keskin, kendine has üslubu ve
güzel anlatımıyla “Gençlerin Hayal
Dünyasından Gerçek Hayata Pişmanlık İçerisinde Uyanışları” başlıklı konusunu
işlemiş. Gençlere güzel öğüt ve tavsiyeleri bir konferans havasında vermiş
Kadir Keskin. Aslında toplantı öğrencilere yönelik bir konferans olmakla
birlikte bir sohbet havasında verilmiş. Bunu da Dünya Bizim sitesi
yazarlarından Sevil Bağcı güzel ifadelerle okuyucularına aktarmış. Sevil
bağcının yazısının giriş bölümünü çıkartırsak, çok güzel bir ifadelerle Kadir
Keskin'in gençlere tavsiyeleri oldukça dikkat çekiyor.
Kadir Keskin'in
sunumu slayt gösterimi, görseller ve günlük gazete haberleriyle zenginleştiren
Keskin, samimi tavırları, sıcak üslubu ile gönüllerimizi fethetti.
"Hayatta bazı kazanımlar, inceleyip araştırarak
edinileceği gibi, bazı kazanımlar ise yaşayarak, tecrübe ederek ve deneyerek
edinilebilir. Keskin, yaşadığı, şahit olduğu olayları günlük olarak not almış
ve bu notlarını kitaplaştırmış. Keskin’in yayınlanmış beş eseri bulunmakta.
Bunlardan 25. baskısını yapan “Kırk Gün Kırk Programlı Dini Bilgiler Kitabı”
eserini vakfetmiş. Halen aktif olarak eğitim hayatına devam eden Keskin’in
konferans ve seminerlerinin sayısı 250’yi aşmış bulunuyor. Keskin, kendini eğitime
adamış şahsiyetlerden biri.
Konuşmasına salonda bulunan öğrencilere sorular sorarak
başlayan Keskin, soruları bilen öğrencilere beraberinde getirdiği kitaplarını
ve Manisa’dan getirdiği mesir macununu hediye edeceğini açıkladıktan sonra,
Ömer Seyfettin’in üç nasihatinin ne olduğunu sordu. Doğru cevap verenler
ödüllerini alırken, Kadir Bey’in konuşması bu nasihatler çerçevesinde gelişti.
Gençlerin en çok sekizinci, dokuzuncu sınıfta ve
üniversite yıllarında hata yaptığını fakat bu hatalarının bütün hayatlarını
etkilediğini açıkladı. “Bu hataların telafisi mümkün olmuyor. Hataları Allah
affediyor ama insanlar affedemiyor.” diyerek bu yaşlarda dikkatli olunması
gerektiğini belirtti. Bu yaşlarda gençlerde insanları taşkınlığa sürükleyen
servetin, kudret ya da şöhretin bulunmadığını fakat üçüncü tehlikeli unsur olan
şehvetin kuvvetli bir dürtü olduğunu belirterek, bu çağların büyüklerin
tavsiyelerini dikkate alarak hasarsız atlatılması gerektiğinin altını çizdi.
En büyük zenginliğin aile mutluluğu olduğunu belirten
Keskin, boşanmaların getirdiği kötü sonuçlara dikkat çekti. Dağılmış ailelerde
en büyük zararı çocukların gördüğünü söyledi. Evlenen çiftlerin en ufak
tartışmada boşanmaktan bahsettiğini, hâlbuki boşanmanın çözüm getirmediğini,
sabredip evliliğin devam ettirilmesi gerektiği üzerinde durdu. Keskin sözlerine
şu açıklamalarla devam etti: “Evlenince aşk tatile çıkar. Evliliği asıl ayakta
tutan unsur sevgi, saygı ve anlayıştır. Evlendiğimiz kişiyi değiştirmeye
çalışmayalım, onunla ortak noktalarda buluşmaya, kötü yönlerini görmeyip güzel
huylarını görmeye çalışalım. Batı toplumunun çöküşü parçalanmış aile yapısına
bağlıdır, bizim aile yapımız bozulursa çöküşümüz de kaçınılmaz olacaktır.
Evlilikte ilk beş yıl önemlidir. Çiftler fevri karar verip, evliliklerini
zedeleyecek yanlışlıklar yapmamalı. Anlayış, sabır, sevgi ve saygı evliliğin
temelini oluşturan hasletlerdir. Bunun bilincinde olursak mutluluk beraberinde
gelecektir.”
Dünyanın Cenneti mutlu aile, Cehennemi de
geçimsiz ailedir
Kadir Keskin, bu açıklamalarının ardından güzel bir
hikaye anlattı: “Ünlü bir ressam mutluluğun resmini çizmek istemiş. Evinden
çıkıp mutluluğu aramaya başlamış. Yolda bir Allah dostuna rastlamış, ona
mutluluğun resmini yapmak istediğini ve ne yapması gerektiğini sormuş. Allah dostu:
‘Dua eden insan çizersen mutluluğu çizmiş olursun.’ demiş. Bu fikir ressamın
pek ilgisini çekmemiş. Yürümeye devam etmiş ve yolda harpten çıkmış,
savaşmaktan yorgun düşmüş bir askere rastlamış, ona da sorusunu sormuş. Asker:
‘Barışın resmini çiz, en büyük mutluluk barıştır.’ demiş. Ressam yine tatmin
olmamış, yürümeye devam etmiş. Yeni nikâhlanmış bir çifte rastlamış ve aynı
soruyu onlara sormuş. Gelin ve damat: ‘Aşk mutluluktur, aşkın resmini çiz’
demişler. Ressamın kafası iyice karışmış, yorgun ve bitkin evine gelmiş. Kapıyı
karısı açmış ve ressamı gülümseyen çehresiyle karşılamış. Ressam karısının
gözlerinde ve çocuğunun yüzünde sevgiyi görmüş. Mutluluğun ailesi olduğunu
anlamış ve ailesinin resmini çizmiş.”
Bu güzel hikâyeden sonra Keskin, “Dünyanın Cenneti mutlu
aile, Cehennemi de geçimsiz ailedir.” diyerek sözlerine son verdi.
Tarih boyunca pek çok badireler atlatan toplumumuzun,
bireyselliği, modernliğin beraberinde getirdiği bencilliği, geçimsizliği,
sabırsızlığı, başına buyruk yaşamayı, sorumsuzluğu, özüne dönerek, dinimizin
öğretilerine sarılarak atlatacağına inanıyorum. İslam toplumlarını ayakta tutan
güç mutlu aile yapısıdır. Ailemizde saadet ortamını yaşayabilmemiz için,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in yaşantısını elimizden geldiğince tatbik etmeye
çalışmalıyız"
04 Nisan 2016 10:56