Şizofreninin beyindeki hücre faaliyetleriyle ilgili olduğu, beynin karar mekanizması ve enerji programlamasının bozulduğu belirtildi.
Şizofreni, bir beyin
hastalığı olarak bilinmekte ve yaşam kalitesini olumsuz yönde, önemli ölçüde
etkileyebilen bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Hastalık temel olarak
beynin yapısında bazı farklılıklar olması ve beyindeki bazı kimyasalların
iletilmesinde bozukluk olması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Ama şizofreniye yol
açan nedenler tam olarak tanımlanamamıştır. Beceri kaybına yol açması ve
hastanın etrafında bulunan ailesini, yakınlarını, arkadaşlarını da
etkileyebilen bir hastalıktır. Genellikle düşünce ve davranış bozuklukları,
gerçeklikten uzaklaşma şeklinde karakterize edilen şizofreni, özellikle
ergenlik döneminin sonlarında bulunan ya da genç erişkinlik döneminde olduğu
kabul edilen kişilerde görülmektedir. Yani genellikle 16-25 arasında bulunan
kişilerde ve genel nüfusun %1’i civarında bulunan bir oranda görülür.
Psikiyatri uzmanı Prof.
Dr. Nevzat Tarhan, “Beynin önem ve önceliklerini belirlemesi, rüya, hayal ile
gerçek arasındaki sınırları fark etmesi, doğru ve yanlış diye oluşturduğumuz
standartların bozulması durumunda şizofreni ortaya çıkar” dedi.
Prof. Dr. Tarhan,
“Beyindeki çalışmalar anlaşıldıkça, algılamalar düzeltildikçe, bu hastalık da
tedavi edilir. Bugün ileri beyin görüntüleme yöntemleri ile hastalık tanısı
kolaylaşmıştır ve yeni tedavilerde tıp oldukça başarılıdır” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü,
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şizofreni tedavisinde nöromodülasyon
yönteminin kullanıldığını söyledi. Manyetik uyarımlarla nöroteknoloji
kullanarak halüsinasyonların yok edilebildiğini belirten Prof.Dr. Tarhan, “Son
bilimsel bilgiler şizofreninin tedavisinde TMS veya TMU olarak bilinen manyetik
uyarım tedavisinin işe yaradığını yönünde. Nöronavigasyon sistemi ile beynin
bağlantıları bozulmuş bölgesinin bulunup kişiye özel tedavi yapılacağı bilimsel
yayınlar arasına girdi” diye konuştu.
Kendi dünyalarında
yaşarlar
Çok çeşitli tipleri olan
bu hastalığın en önemli özelliğinin hastaların realiteyi test etme yetilerinin
bozularak gerçeklerle olan bağlantılarının kopması olduğunu belirten Prof.Dr.
Tarhan, “Şizofren bir hasta güneşin kendisi için doğduğunu, yağmurun o üzüldüğü
için yağdığını düşünür. Sekonder narsizm de denilen bu hastalıkta otistik bir
yaşam vardır. Hasta kendine özel bir dünya oluşturur ve o dünya içerisinde
mutlu bir şekilde, dünyadan kopuk otistik bir yaşam sürdürür.
Şizofreni beyindeki
hücre faaliyetleriyle ilgili bir durumdur. Beynin karar mekanizması, enerji
programlaması bozulur. Beynin önem ve önceliklerini belirlemesi, hayal ile
gerçek arasındaki sınırları fark etmesi, doğru ve yanlış diye oluşturduğumuz
standartların bozulması durumunda şizofreni ortaya çıkar. Bu kişilerde sosyal
uyumsuzluk olduğu için üretemezler, sosyalleşemezler, evlenemezler, çocuk
sahibi olamazlar, para kazanamazlar.
Yeni dönemdeki tedaviler
olumlu sonuç veriyor
Bir kimse bunlara sahip
çıkmazsa bir kenarda ölüp kalırlar. Yiyip içerler, cinselliği de eşleşme olarak
görürler. Çocuğu olsa bile onunla ilgili davranışı sağlıklı olmaz.
Şizofrenlerin hayatı marazi bir durumdur. Antipsikiyatristler, şizofrenlerin
kendi dünyalarında mutlu yaşadıklarını söyler, müdahale edilip ilaç verilmesine
ve şok yapılmasına karşı çıkarlar. Bu tür hastaların sayısı sınırlı kalmadığı
takdirde bunların sayısı artar ve bir iki nesil sonra insanlık biter. Bu
nedenle şizofreni marazi bir durumdur ve tedavi edilmesi gerekir. Beyindeki
çalışmalar anlaşıldıkça, algılamalar düzeltildikçe, bu hastalık da tedavi
edilir. Bugün ileri beyin görüntüleme yöntemleri ile hastalık tanısı
kolaylaşmıştır ve yeni tedavilerde tıp oldukça başarılıdır.
Şizofrenide beynin
kimyası bozuluyor
Şizofrenin özü şudur:
Bir çocuk doğup, dünya yaşamına girdiği andan itibaren sosyal beyin gelişmeye
başlar. Hayat, insan, sevgi, kendi kimliği, başkasının kimliği, kendi kültürü,
başkasının kültürü gibi gerçekleri öğrenir. Güneşin aydınlattığı, elektriğin çarptığı,
ateşin yaktığı realitesine şahit olur. İnsanoğlu bunları öğrenerek bir noktaya
gelir. Hayal ile gerçek arasındaki sınırları beyin kimyasal harflerle yazar.
Beyin kimyası bozulan bir kişinin beyni hatalı protein üretir, bu da beynin
algılamasını bozar. Bunun üzerine kişi güneş doğduğu zaman, güneşin herkes için
değil de, sadece kendisi için doğduğunu söyler.
Şizofreni salata gibidir
Mesela bir bilgisayarda
görüntü, ses, renk belli bir amaca göre yazılmış, hazırlanmıştır. Bunların
birbiriyle bağlantısı koptuğunda renk, görüntü, sesler karmakarışık olur. Böyle
bir durumda bilgisayarda ortaya çıkan görüntü, anlam bağları olmayan şizofrenik
bir resimdir. Aynı şekilde insanın beynindeki bilgiler de bilgisayar örneğinde
olduğu gibi karışırsa şizofreni ortaya çıkar.
Şizofreni ile manik
depresifteki karşıtlığı ayırt etmek için salata ve türlü yemeği örneği verilir.
Türlüde patlıcanın, biberin, domatesin koku ve tatları karışmıştır fakat
birbirleri arasında anlamlı bir bağ olduğu için farklı bir lezzet ortaya
çıkmıştır. Salatada ise sebzeler arasında hiçbir bağ yoktur, hiçbirinin tadı ve
kokusu karışmaz, her şeyin tadı kendine özgüdür. Şizofreni de salata gibidir.
Her şey kopuk ve bağımsız çalışır, birbiriyle anlam bağı yoktur. Olaylar ve
durumlar arasındaki mantıksal bağlar, sebep-sonuç ilişkileri kopar. Realiteyi
test edemez ve gerçeklerle olan bağlantı kesilir.
14 Ağustos 2016 14:35