Uzm. Dr. Hülya Yanbay,
kanser tedavisinde tanıdan başlayarak her evrede görülen psikolojik
reaksiyonlar farklılık gösterdiğini belirterek, "Bunların bir kısmı
normaldir. Hatta kişinin uyumunu sağlarlar, bu tepkiler anlayışla
karşılanmalıdır. Fakat uyumu bozucu tepkiler genellikle psikiyatrik
değerlendirme ve tedavi gerektirir" dedi.
Medicana Çamlıca
Hastanesi Psikiyatri Bölümünden Uzm. Dr. Hülya Yanbay, 1-7 Nisan Kanser Haftası
sebebiyle kanser tedavisinde Psiko-onkolojik hizmetin önemi hakkında bilgi
verdi. Dr. Yanbay, kanser olan kişiye hastalığını söyleme, hastaların geçtiği
psikolojik süreç, hastalarda görülen psikayrit hastalıklar ve çocuk hastalarda
yaşanan durumlar hakkında açıklamalar yaptı.
Psiko-onkolojik hizmetin
ne olduğunu açıklayan Dr. Yanbay, ''Kanserli hastanın, ailenin ve tedavi
ekibinin üzerinde psikolojik etkileriyle ilgilenir, psikolojik ve davranışsal
faktörlerin kanser risk ve gidişindeki etkilerini araştırır. Kanser
multidisipliner bir ekip çalışması ile tedavi edilir yani
cerrahi-kemoterapi-radyoterapi veya diğer medikal tedavilerle eşgüdümlü olarak
psikiyatrik yaklaşım gerekir. Amaç, tanı ve tedavi sürecinde, hastalığı ile
birlikte yaşayabilen ve hastalık sonrasında yaşamını keyifle sürdüren bireyler
olmasıdır'' dedi.
"Psikoloji, kanser
tedavisini etkiler"
Psikolojik stresör
faktörler beyin kimyasında değişikliklere neden olur, böylece bağışıklık
sistemi ve hormonel sistem etkilenmiş olur diyen Dr. Yanbay, ''Hastalığın
kendisinin getirdiği psikolojik yükler vardır, buna tedavi yöntemlerinin neden
olduğu psikiyatrik komplikasyonlar eklenebilir. Bunlar kişinin uyumunu, yaşam
kalitesini, kişiler arası ilişkilerini bozar, ayrıca hastalığın gidişini ve
tedaviye yanıtı da olumsuz etkiler. Kanser ciddi ve kronik bir hastalıktır,
ancak hastaların üzerinde bunun ötesinde anlamları vardır. Kanserle tanışmak
kişinin yaşamında bir deprem etkisi yapar, kriz yaşanır. Ölümü çağrıştırır ve
varoluşsal kaygıları tetikler. Korku, umutsuzluk, suçluluk, çaresizlik, terk
edilme kaygıları oluşabilir. Yaşam memnuniyeti azalır ve özgüven kaybı
olabilir'' şeklinde konuştu.
Kanser olan kişiye
hastalığı söyleme yolu
Hastaya kanser olduğunu
söyleme yolunu anlatan Dr. Yanbay, "Kanser tanısı bazı kültürlerde örneğin
bizim gibi doğulu kültürde hastalara söylenmemesi, gizlenmesi yaklaşımı var,
batılı toplumlar da ise bireyselleşme ön planda olduğundan tanıyı net olarak
bilme ihtiyacı ön plandadır. Ancak bilinmelidir ki kendisi hakkında gerçeği tam
olarak bilmek kişinin en doğal hakkıdır, yasal ve tıbbi düzenlemeler de
söylenmesi yönündedir.Tanı kişiyi tanıyan, takip eden doktoru tarafından
söylenmeli. Tetkik sonuçlarının beklendiği tanının doktoru tarafından da net
olarak bilinmediği dönemde hastaya açık ve anlaşılır bilgi verilmeli.
Olasılıklar anlatılmalı. Ayaküstü, aceleyle, uygun olmayan ortamda
konuşulmamalı. Doktor bu işe vakit ayırmalı. Doktor empatik yaklaşmalı ve
hastanın kişilik özellikleri göz önünde bulundurulmalı. Haberin iyi olmadığı
önce belirtilmeli ve sonrasında net olarak tanı söylenmeli. Daha fazla bilgi
almak isteyip istemediği sorulmalı, hastaya umutsuzluk oluşturmadan durumu
anlatmak gerekir. Tanı söylendiğinde tedavi seçenekleri de birlikte söylenmeli,
tanı söylendiğinde hastalardaki ilk şok etkisiyle söylenenlerin önemli kısmı
unutulur, yazılı bilgi de verilmeli'' ifadelerini kullandı.
Kanser tanısı alan
kişinin geçtiği psikolojik süreç
Kanserde kişinin
geçirdiği psikolojik süreç genel olarak 5 aşamada tanımlandığını ifade eden Dr.
Yanbay, "Bu aşamalar aynı zamanda yas reaksiyonuna da uyar. Aşamalar;
inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenmedir. Aslında bu aşamalar kişiden
kişiye farklılıklar gösterebilir. Önce bir şok etkisi olur, kişi inanmaz. Bu
dönemde gerçeği reddetme aslında benliği koruma amaçlı bir reaksiyondur. Kişi
yaşadığı panik, çaresizlik duygusuyla başka türlü baş etme yollarını bulamaz,
kendini korumaya alır. Ardından öfke gelir, 'niye ben, neyi yanlış yaptım'
diyebilir. Kendisine, çevresine, tedavi ekibine öfkeli olabilir ve suçlayıcı
olabilir. Pazarlık döneminde örneğin Allah ile pazarlık yapabilir; 'madem bu
hastalığı bana verdin bari acı çektirme' gibi. Ardından çökkünlük dönemi ve
nihayet yeni dönemi kabulleniş gelir. Tanıdan başlayarak her evrede görülen
psikolojik reaksiyonlar farklılık gösterir, bunların bir kısmı normaldir. Hatta
kişinin uyumunu sağlarlar, bu tepkiler anlayışla karşılanmalıdır. Fakat uyumu
bozucu tepkiler genellikle psikiyatrik değerlendirme ve tedavi gerektirir''
diye konuştu.
Dr. Yanbay, kişinin
hastalığına vereceği reaksiyonu etkileyen faktörleri şu şekilde sıraladı:
"Kişinin önceden geçirdiği psikiyatrik hastalıklar, kişilik özellikleri,
problem çözme kapasitesi, sosyal destek varlığı, hastalığın kişi için ne anlama
geldiği, yaş, cinsiyet, dini inançlar ve kanserin tipi, yerleşimi".
Kanserli hastalarda sık
görülen psikiyatri hastalıklar
Kanserli hastalarda
yüksek oranda eşlik eden psikiyatrik hastalıklara değinen Dr. Yanbay,
"Yaklaşık olarak hastaların yarısı duygusal güçlükler yaşamaktadırlar.
Eşlik eden psikiyatrik hastalıklar; uyum bozuklukları, depresif sendromlar,
anksiyete bozuklukları, organik beyin sendromları (deliryum, demans ve diğer
organik psikiyatrik sendromlar, kemoterapötik ajanların nöropsikiyatrik yan
etkileri), kişilik-tutum değişiklikleri ve ağrılı sendromlara eşlik eden
psikiyatrik sendromlardır" dedi.
"Çocukluk çağı
kanseri aileyi en fazla etkileyen kanserlerdir"
Bilgi almak hem
hastalıkla ilgili olarak tedavi sürecinin iyi yönetilmesini sağlar hem de
çocuğun ve ailenin kaygısını azaltır diyen Dr. Yanbay, "Psikolojik destek
almak için çok büyük sıkıntılar beklenmemeli, danışmanlık her aşamada
yararlıdır. Çocuğa hastalığı ile ilgili bilgi verilmeli ancak yaşına, bilişsel
ve psikolojik düzeyine uygun olmalıdır. Uzmana danışmak gerekebilir. Ancak bilgiyi
aktaran çocuğun tanıdığı, güvendiği birisi-ebeveyni olmalıdır, bir yabancı
olmamalıdır. Çocuğun soruları uygun şekilde cevaplanmalı, geçiştirilmemeli, göz
teması çok önemli, içten davranılmalıdır. Bilmiyorum demekten çekinilmemelidir.
Benzer hastalığı olan ailelerin deneyimleri sürecin daha kolay anlaşılmasını
sağlayabilir. Akraba ve arkadaşlardan yardım istenebilir" şeklinde
konuştu.
Tanının diğer kardeşlere
nasıl söylenmesi konusunda konuşan Dr. Yanbay, sözlerini şöyle tamamladı:
"Gerekiyorsa bir uzmana danışılmalı. Hastalığın elverdiği ölçüde günlük
hayat eskiden olduğu gibi sürdürülmeye çalışılmalıdır. Örneğin; doğum günleri
kutlanmalı ve ailenin birlikte yapmayı alışkanlık haline getirdiği faaliyetler
devam etmelidir. Hasta çocuğun kardeşi kendisini terk edilmiş, dışlanmış
hissetmemeli. Kronik hastalığı olan çocuk ailede elbette daha fazla ilgi çeker
ve bu durum kıskançlığa neden olabilir, sonrasında da suçluluk duygusuna yol
açabilir. Duyguların gösterilmesine izin verilmelidir. Sağlıklı kardeş iyi olduğu
için de suçluluk hissedebilir, onlara kendilerinin değerli olduğu
hissettirilecek şekilde bakım ve ilgi gösterilmelidir. Sağlıklı kardeşte
davranış problemleri ortaya çıkabilir. Üzülmesin diye bilgi verilmeyen kardeş
kendisini dışlanmış hissedebilir. Bazen çocuklar kardeşinin ya da ana
babalarının hastalıklarıyla ilgili olarak kendisini suçlayabilirler. Uygun
şekilde sürece katılmalı, kardeşinde duygu dışa vurumu sağlanabilmelidir. Ana
baba bu sürecin kendileri için de zorluğunu kabul edebilmeli, fiziksel ve
zihinsel olarak yorulabilirler, verdikleri küçük molalar için suçluluk
hissetmemelilerdir. Çocuğun oyun oynaması desteklenmeli, çocuklar duygularını
oyunla ifade ederler, oyun aracılığıyla hastalıkla ilgili endişelerini gündeme
taşımaları sağlanabilir. Oyun terapisi bu noktada çok önemlidir".
04 Nisan 2017 14:41