Her yüz kişiden otuz kişide görülen kaygı bozukluğu nedir ve tedavi yöntemleri nelerdir
Kaygı bozuklukları ya da
tıptaki adı ile anksiyete bozukluğu Latince’de tıkanma, boğulma anlamına gelen
”angere” kökünden türetilmiştir ve içerisinde kendine has karakteristik
özellikler ve belirtiler gösteren birçok tanının yer aldığı geniş ve kapsayıcı
bir tanı kategorisidir. Kaygı bozukluğunun birçok şekli vardır. Bunların
içerisinde en sık rastlanan ve en çok bilinenleri fobiler yani korkulardır.
Kaygı bozukluğu farklı
tiplerde değerlendirilir. Fobiler ve panik bozukluklar ve uyuşturucu ve uyarıcı
madde kullanımına bağlı kaygı bozukluğu şeklinde ortaya çıkan kaygı
bozuklukları da vardır. Kaygı bozuklukları her 100 kişiden 30 kişide görülen
bir durumdur.
Bunların yanı sıra
geçirilen herhangi bir travma sonrası stres bozukluğu adı verilen ve bazen ani
başlayan bazen de kronikleşen travmaya bağlı veya travma sonrasında ortaya
çıkan kaygı bozukluklarıdır. Kaygı bozukluğu kadınlarda erkeklere oranla iki
kat daha sık görülür.
Kaygı bozuklukları her
yaş grubunda görülebilir. Kaygı bozuklukları çocukluk yaşlarında, ergenlikte,
orta yaş grubunda, menopoz döneminde, hamileliklerde, erkeklerin andropoz
döneminde de görülebilir.
FOBİK BOZUKLUK NEDİR?
Fobi, herhangi bir
nesneye, objeye, canlı ya da cansız herhangi bir şeye karşı hissedilen çok
şiddetli bir korku ve kaçınma tepkisi demektir.
Hayvan fobisi nedir? : En yaygın olarak bilineni ve rastlananı
hayvanlara karşı (kedi, köpek, yılan, akrep, arı, böcekler ve fare gibi)
hayvanlara karşı hissedilen korkulardır.
Yükseklik fobisi nedir? : Uçağa binmekten korkmak, yükseklikten korkmak,
yüksek bir yerde kalmaktan ya da çalışmaktan korkmak gibi yükseklik korkuları
vardır.
Kapalı kalma fobisi
nedir? : Kapalı dar bir alanda
kalmaktan korkmak (kapının üzerine kilitlenmesi, asansörde kalma, bir yerde
sıkışıp kalma gibi) kapalı kalma korkusu gibi korkulardır.
Doktor fobisi nedir? : Kan, iğne, dişçiye gitme, ameliyat olma gibi
medikal durumlardan korkmak ta yaygın görülen kaygı bozukluğu çeşitleridir.
PANİK BOZUKLUK NEDİR?
Fobilere ek olarak
özellikle son yıllarda oldukça sık karşılaşılan diğer bir kaygı bozukluğu ise
panik bozukluktur. Panik bozukluk kaygının oldukça şiddetli hissedildiği,
kaygı, endişe ve yoğun korku duygularına, bedensel şiddetli şikayetlerin
eklendiği ve kişinin yoğun bir kriz şeklinde yaşadığı ataklardır. Bu atakların
art arda gelmesi ve gün içinde ya da ardışık zamanlarda tekrarlaması da panik
bozukluk olarak tanımlanır.
KAYGI (ANKSİYETE)
BOZUKLUĞU NEDEN OLUR?
Her türlü psikolojik
hastalıklarda olduğu gibi kaygı bozukluklarının da temelinde yatan nedenler,
genellikle kişinin iç dünyasında ihtiyaç duyduğu ve istediği şeyler ile dış
dünyada karşılaştığı gerçekler, sınırlar ve engeller arasında sıkışmışlık
halidir. En temelde ve kökte yatan, nedensel faktörler tanımlanabilir. Kaygı
bozukluğu nedenleri nedensel faktörler ve tetikleyici faktörler olarak iki ana
grupta değerlendirilir.
Çoğunlukla bu nedensel
faktörler alt yapıyı ve zemini hazırlayan unsurları oluşturur. Herhangi bir
kaygı bozukluğunun ya da bunlardan birinin ortaya çıkmasını tetikleyen
faktörler de stresli olaylardır. Kişinin hayatında yaşanan veya değişen
herhangi bir değişim, kriz (hastalık haberi, ölüm, kayıp, iş ile ilgili
değişiklikler, ev satma veya evsiz kalma, parasal kayıplar, ayrılıklar, yaşanan
yerin değişmesi, borçlanma, menzuniyet, terfi gibi olaylar) olumlu ya da
olumsuz fark etmeyebilir ve her ikisi de kaygıyı tetikleyebilir.
Bunların yanı sıra
psikologların ve psikiyatristlerin çok sık karşılaştığı kaygı bozukluğu tipleri
de vardır. Örneğin, ifade edilememiş duygular, ifade edilememiş kızgınlıklar ve
kırgınlıklar, bastırılmış duygular, bastırılmış tepkiler yani çözülememiş bütün
meseleler aslında bir şeylere dönüşür. Bu durum genellikle bazen fiziksel bir
hastalık (vücudun bir yerinde bir hastalık, bir ağrı) olarak kendini belli
edebilir iken, bazende kaygı bozukluğu, duygu durum bozukluğu gibi bozukluklar
ile kendini gösterir.
KAYGI (ANKSİYETE)
BOZUKLUĞU BELİRTİLERİ
Kaygı bozuklukları
belirtilerini 4 boyutta tanımlamak gerekir. Bunlardan birincisi duygusal
belirtiler, ikincisi düşünsel belirtiler, üçüncüsü bedensel belirtiler ve
dördüncü olarak ta davranışsal belirtilerdir.
Anksiyete bozukluğunda
duygusal belirtiler :
Duygusal belirtilerde en sık görülenler korku, kaygı, endişe, tedirginlik,
huzursuzluk, iç sıkıntısı, bunaltı, daralma duyguları, kendini sıkışmış
hissetme, çabuk irkilme, heyecanlanma, sinirlilik, çıldırma hissi, ölüm
korkusu, kontrolünü kaybedecekmiş hissi, bazen nedensiz olarak belirtilen korku
hali, durum şiddetlendikçe de dehşet, terörize olma ve panik olma hali gibi
belirtiler görülür.
Anksiyete bozukluğunda
düşünsel belirtiler :
Düşünsel belirtiler genellikle duygusal belirtilere eşlik eden belirtilerdir.
Bu belirtiler kötü bir şeyler olacakmış ve ya oluyormuş hissi, var olmayan bir
şeyleri varmış gibi göstermek, yaşadığı yerden kaçma hissi, bir şeyleri
kaybetme korkusu, birilerinin kendisine kötü bir şeyler yapacağını düşünmesi
ki, bu kişiler hastanın en yakınları bile olabilir.
Anksiyete bozukluğunda
bedensel belirtiler : Bu
duygusal ve düşünsel belirtilere kaygının kısır döngüsü içinde eşlik eden
oldukça şiddetli bedensel tepkiler de vardır.
Bu belirtilerden en çok
görülenleri kalpte çarpıntı, tansiyonda yükselme, terleme, titreme veya hiç
üşümeme, ateş basması ve/veya sıcaklık artışı, ağız kuruluğu, nefes almakta
güçlük, göğüste ağrı, mide bulantısı, bazılarında buz kesme, dizlerin bağının
çözülmesi, sürekli bayılacakmış gibi olma, halsizlik, yorgunluk, yutma güçlüğü,
uyku uyuyamama, kulak çınlaması, yüzde kızarma, baş dönmesi, kaslarda gerginlik
ve ağrı, vücudun herhangi bir yerinde sıkışmışlık, karıncalanma, uyuşma, ağrı,
sancı, felç geçirdiğini zannetme, kendini aynada farklı görme, ellerin veya
dizlerin, ayakların hiç durmadan oynaması gibi bedensel şikayetlerdir.
Anksiyete bozukluğunda
davranış belirtileri : Bu üç
boyuta ek olarak birde davranış değişiklikleri şeklinde belirtiler ortaya
çıkar. Bu davranış belirtileri aslında duygusal, düşünsel ve bedensel
belirtiler ile baş edebilmek için, hastanın geliştirdiği savunma
davranışlarıdır.
Örneğin, kalabalık içine
karışmak istememek, açık yerlere ya da kapalı yerlere girmekten çekinmek ve
buralardan uzak durmak, hastane ve tanıdığı bir insanın evinde kendini daha
güvende hissetmek ve buralardan dışarı çıkmamak gibi bazı güvenlik kaçma ve
kaçınma davranışları sergilemeye başlar.
Zaman içerisinde bu 4
boyuttaki belirtiler birleştiği zaman, hastanın günlük yaşamdaki iş yaşamını, genel
yaşam düzenini ve verimliliğini son derece sekteye uğratmaya ve etkilemeye
başlar, bireyin yaşam çemberini daraltır ve belirgin bir sıkışmışlık hali
yaratmaya başlar.
KAYGI BOZUKLUĞU TEŞHİSİ
VE SEBEP OLDUĞU RAHATSIZLIKLAR
Fiziksel kaynaklı olduğu
düşünülen birçok rahatsızlığın temelinde psikolojik nedenlere dayalı olması
oldukça sık görülen bir durumdur. Kaygı bozukluğunun temelinde bedensel olarak
çok fazla belirti olduğu için çoğunlukla psikiyatrik bir tanı konulmadan önce,
hastanenin kardiyoloji bölümleri, kalp damar bölümleri, dahiliye bölümleri,
gastroentroloji bölümleri, kulak burun boğaz bölümleri ile ilgili olan
rahatsızlıklar taranır.
Kaygı bozukluğu tanısı
konulmadan önce bu tür fiziksel hastalıklar ile bu bozukluk karışmaktadır.
Bütün tetkik ve muayeneler yapıldıktan sonra fiziksel hiç bir etkenin olmadığı
saptanır ise hasta psikiyatri uzmanına yönlendirilir.Fakat bazı fiziksel
rahatsızlıklar da görünürde, kaygı bozukluğu gibi bir duruma taklit edebilir.
Bu durum da göz önünde bulundurulmalıdır.
Örneğin, hipotiroidi
(tiroid hormonu eksikliği), hipertiroid (tiroid hormonu fazlalığı), hipoglisemi
(şeker düşüklüğü), B 12 vitamini eksikliği, madde kullanımı, kansızlık gibi
fiziksel durumlar da kaygı bozuklukları yaratabilir.
Bunlara ek olarak psikolojik
açıdan bakıldığında da yardım alınmadan ve tedavi edilmeden uzun süre devam
eder ise kaygı bozukluğu ile birlikte depresyon da hastanın yaşamını etkilemeye
başlar ve tanı ve değerlendirme sırasında kaygı bozukluğu ve depresyon birbiri
ile karışabilir. Bu nedenle kaygı bozukluğunun doğru teşhisi ve tedavisi
oldukça önemlidir.
KAYGI (ANKSİYETE)
BOZUKLUĞU TEDAVİ GEREKTİRİR Mİ?
Psikoterapi birbirine
paralel birden fazla hedefe ulaşmak anlamına gelir. Bunlardan birincisi,
öncelikle kişide var olan belirtilerin, semptomlarını azaltmak ve ortadan
kaldırmaktır. Çünkü bu şikayetler hastanın yaşam kalitesinde düşüklüğe ve
işlevsel yaşamında başarısızlığa neden olur. Psikoterapide en önemli yöntem,
hastada görülen şikayetlere neden olan ve altta yatan faktörlerin kanıtlanması
ve tedavisinin yapılmasıdır.
Şikayetler, doktorlar
için bir şifredir ve doktorun bu şifreyi doğru deşifre etmesi tedavinin
başarısı için son derece önemlidir. Kaygı bozukluğu kişinin kendisinin baş
edebileceği boyuta aşmış ve bu durum herhangi bir psikiyatrik veya psikolojik
destek ile tedavi edilmemiş ise gittikçe yaşam çemberini daraltmaya başlar.
Daralan yaşam çemberinde
hastanın aile hayatı, sosyal yaşantısı, iş verimliliği, okul başarısı daha
fazla etkilenmeye başlar. Bu durum uzun vadeli biriktiğinde hem psikiyatrik
hemde fiziksel sıkıntılar yaratır. Mesela depresyon kaygı bozukluğunun neden
olduğu en önemli psikiyatrik sıkıntıdır.
KAYGI (ANKSİYETE)
BOZUKLUĞU TEDAVİSİ
Kaygı bozukluklarında
uzman psikolog ya da psikiyatrist ile görüşmek ve tedavi sürecine girmek
gereklidir. Bilişsel davranışçı terapiler, kaygı bozuklukları tedavisinde etkin
rol oynar. Uygulanacak terapi ile hasta tedavi edilmenin yanı sıra hastalığa
neden olan kaygı faktörlerini de yönetebilme yeteneğini kazanır.
Davranış terapileri
istenmeyen davranışların sonlandırılması ve hastanın kendisini rahatlatmayı
öğrenmesini sağlar. Davranış terapisi sayesinde kaygı bozukluklarında meydana
çıkan belirtiler tamamen yok edilebilir.
Bilişsel terapiler ise
kişinin kendi düşüncelerini daha iyi anlamasına negatif düşünceleri, pozitif
düşünceler ile değiştirmeyi amaçlar. Kaygı bozukluğu tedavisinde gereken
durumlarda ilaç tedavisi de verilir. İlaç tedavisi en az 6 -12 ay sürmelidir.
İlaç tedavisi gerekir ise daha uzun da sürebilir. İlaç tedavisi dozu azaltarak
doktor kontrolü altında bırakılır. İlaç tedavisinin yanı sıra psikoterapi
tedavisi alınır ise tedavi daha etkili ve kalıcı olur.
08 Nisan 2017 15:15