Yapılan araştırmalarda sınav heyecanı ve kaygısının yüzde 30 oranında başarısızlığa sebep olduğu tespit edilmiştir.
Sınav, öğrencinin okul başarısını belirlemede kullanılan
ölçme metotlarından biridir. Sınav sonuçları öğrencinin akademik başarısını
büyük oranda belirler. Ancak, sonuçlarına göre geleceğinin belirlendiği bu
sınavlar bir çok öğrenci için farklı düzeylerde kabusa dönüşmüştür.
Sınav öncesinde öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili
bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan, sınav
ile ilgili olumsuz düşüncelerle seyreden kaygı duygusuna "sınav
kaygısı" denir.
Kaygı hali bir uyarılmışlığın ifadesidir. Aslında bir
miktar kaygı yaşamanın, başarıda olumlu etkileri olduğu bile söylenebilir.
Bununla birlikte aşırı kaygı da başarısızlığa neden olur.
Sınav kaygısı; edinilmiş bilginin kaybına, bilgiyi
kullanma becerisinde ketlenmeye, vücutta gerginliğe neden olabilmektedir. Sınav
ortamının dışında soruları son derece rahat yapabilen bir çocuk, yaşadığı kaygı
dolayısıyla sınavda aynı performansı gösterememekte, hatta başarısız
olabilmektedir. Sınav kaygısı nedeniyle varolan potansiyelini kullanamayan
çocuklar başarısız sayılmaktadırlar. Yapılan araştırmalarda sınav heyecanı ve
kaygısının %30 oranında başarısızlığa sebep olduğu tespit edilmiştir.
Kaygı düzeyi normal seyreden öğrenciler sınavları bir
fırsat gibi değerlendirirken, kaygısı yüksek öğrenciler ciddi bir kriz halinde
sınava girerler.
Sınav kaygısı yaşayan çocuk;
-Daha önce öğrendiklerini sınavda hatırlayamaz.
-Anlama, anladığı bilgiyi kullanma gibi zihinsel
becerilerde zorlanır.
-Dikkati kolay dağılır ve dikkatini yoğunlaştırmada
zorluk yaşar.
-Mide bulantısı, baş ağrısı, kol-bacak kaslarında kasılma
gibi fiziksel rahatsızlıklar gösterebilir.
Sınav kaygısını azaltmak için;
Sınav kaygısıyla başa çıkabilmek için öncelikle sınava
iyi hazırlanmış olmak gerekir.
Uykusuzluk ve açlık hali zihinsel performansı olumsuz
etkiler. Bu nedenle sınavdan önce biyolojik ihtiyaçlar giderilmiş olmalıdır.
Kaygıyı azaltmak için doğru ve derin nefes almak
önemlidir. Aşırı kaygıdan dolayı sık nefes alıp vermek paniğe neden olur ve
vücut alarma geçer. Yoğun stres kalp çarpıntısına, vücut ısısının düşmesine,
kaslarda gerginliğe, baş dönmesine ve mide bulantısına neden olabilir. Stresi
kontrol etmede derin ve düzenli nefes almak önemlidir. Eğer aşırı bir kaygıya
kapılmışsanız, bir iki dakika sınavı bırakıp düzgün nefes alıp vermeniz sizi
rahatlatabilecek bir yöntemdir.
Bir olayda kaygıyı yükselten; olayın kendisi değil, bizim
olayı değerlendiriş biçimimizdir. İçsel konuşmalarımız önemlidir. Sınavla
ilgili durumlarda öğrencinin olumlu bir iç iletişim kurması gerekir. Örneğin;
''Bildiklerimi unutup, yine birbirine karıştıracağım." yerine "Sakin
olmalıyım, elimden geleni yapmalıyım.'' düşüncesi daha yararlıdır.
"Evdekilerin yüzüne nasıl bakarım, eğer başarılı olamazsam herkes ne
der?" cümleleri yerine, "Şu aşamada başkalarının ne düşündüğü önemli
değil, tüm enerjimi bunları düşünmek yerine sınav için kullanmalıyım."
gibi düşünceler olumlu düşüncelere çevrilebilirse kaygının, bedendeki
gerginliğin azaldığı, kasların gevşediği fark edilebilir.
SINAV KAYGISININ AZALMASI İÇİN AİLENİN TUTUMU NASIL
OLMALIDIR?
Anne-babaların kaygılı tutumları çocukların da kaygı
durumunu artırır. Savunma mekanizması gelişmemiş çocukların, stres halinde
kaygıya tepkileri yetişkinlerden çok daha ağır olabilir. Düşünce ve davranış
boyutunda kaygıyı kontrol etmede, anne-babalar olarak çocuklara örnek
olunmalıdır.
Çocuğunuzun motivasyonunu, azmini arttırmak niyetiyle
söylenebilen 'bu kadar az çalışmayla kazanamazsın', 'bu kafayla bir yere
varamazsın' şeklindeki olumsuz anlamı olan mesajlar, çalışma isteğini
arttırmadığı gibi tersine kaygısını yükseltir.
Çocuğunuzu kendi içinizde dahi değerlendirirken ona olan
güveninizin ve sevginizin altını çizmelisiniz. Çocuğunuzun beceri ve
başarılarıyla ilgili olumsuz düşünceleriniz siz farkında olmasanız da tutumlarınıza
yansıyabilir. Onunla ilgili olumsuz hissiyatınız ve düşünceleriniz
beklentinizin fazla olmasından kaynaklanıyor da olabilir. Sizden aldığı bu
tepkiler ondaki olumsuz düşünmeyi tetikler.
Her çocuğun belli bir kapasitesi ve yeteneği vardır.
Sınırlarının fazlaca zorlanması kaygısını arttırır. Çocuğunuzun
yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının sınırlarını bilmeli, çocuğunuzu iyi
gözlemleyerek beklentilerinizi buna paralel olarak tanımlamalısınız.
Kendisiyle güvene, anlayışa, sevgiye dair kurduğunuz
ilişki çocuğunuzun hayatında her şeyden önemlidir. Ne olursa olsun bağınızın
kopmayacağına hem siz inanmalı, hem de ona bu inancı vermelisiniz. Çocuğunuzun
gözlerinin içine sevgiyle bakmayı ihmal etmeyin. Temeli sağlam bir ilişki
zorlukların aşılabilmesi için her zaman bir güç kaynağıdır.
15 Nisan 2017 13:33