Çocuklarımız baş tacımız

 

30 Aralık 2017 17:56
Çocuklarımız baş tacımız





  Hamd
âlemlerin Rabbi olan Allah'a; salât ve selam da O'nun pâk Rasulü'ne olsun.

Asr-ı
Saadetten bir kare ile başlayalım inşaallah, algımıza nur, gözümüze basiret
olsun.

Selman-ı
Farisi, bir gün Hz. Fatıma evinin önünde un öğütürken oradan geçer. İçerden
küçük Hüseyin'in ağlama sesi gelmektedir. Hz. Selman der ki: “Ey Rasulullah'ın
kızı! Rasulullah (asv)'dan işittim ki size yardım edenleri Allah ve Rasulü
severmiş. Şu halde unu mu öğüteyim yoksa çocuğu mu avutayım?”

Hz. Fatıma
tüm annelere örnek olacak şu cevabı verir: “Zahmet olmazsa siz unu öğütün.
Çocuğumla ilgilenmeye ben daha layığım.”

Sahi kimdi
Hz. Selman? Ensar ve muhacirin paylaşamayıp “Selman bizdendir.” dediği, bunu
duyan Rasulullah (asv)'ın da “Selman benim ehl-i beytimdendir.” buyurduğu güzel
adam. Yalnız başınayken çocuğa ne öğreteceği, ne yedirip içireceği belli
olmayan bir akraba değil o; ahlâksızlık yayan ve toplumu ifsad eden bir
televizyon hiç değil. Selman(r.a) işte; Rasulullah(asv)'ın üstünü örtüp de
kendi soğukta yatan adam.

Ne acı ki
çocuğunu Selman-ı Farisi'ye bile emanet etmeyen Hz. Fatıma ile televizyona
teslim eden Müslüman kadın aynı cennete talip. Bunun üzerine bir de bilinçsiz
akraba eklenince çocuklarda ahlâk namına bir şey kalmıyor. Flörtü özendiren
diziler, şirk yayan çizgi filmler çocukların zihnini çamurlu bir suyu
karıştırır gibi karıştırıp duruyor. Çocuk, özendirilen ahlâksız hayatları
izleyedursun, anne baba İslamî çalışmalara koşturmanın deruni hazzını yaşıyor
gönlünde.

Hasan el
Benna geliyor akıllara. Hani çocuğu vefat etmiş de eşi defnetmesini istediğinde
demiş ki: “Dedesi o işi benden daha iyi yapar; benim daveti ulaştırmam gereken
insanlar var.” Maalesef öyle bir zamana geldik ki bizim bu tavrı örnek
alacağımız bir devir yok artık. Hasan el Benna'nın eşi belki birçoğumuzdan daha
hassastı İslam'ı yaşama hususunda. Hasan el Benna da çocuğunu bu hanıma teslim
etmişti. Ayrıca defin işlemlerinde uzman bir dede söz konusu... Yani çocuğun
dedesi de İslami hassasiyetlere sahip bir insan. Çocuğun yaşadığı dönemde
internet yok, televizyon yok, bilgisayar yok. Çocuk babasının yokluğunu başka
bir şeylerle kapatmaya çalışsa bile o başka şey yine İslami bir ortamdan
olacak.

Ancak
günümüzde öyle mi? Şimdilerde hem anne hem baba çocuğu bırakıp İslami çalışma
için bir yerlere gidiyorlar. Çocuk anne babayı tam unutur gibi oluyor, çizgi
filmde bir şarkı: “Özledim seni özledim, bir nefes gibi özledim.” Zaten bu tarz
çizgi film şarkılarının ahlâki zararları da tartışılır ama şu anki meselemiz
çocukların psikolojisi. Ağlayacak oluyor, ağlayamıyor. Çünkü artık ‘kocaman'
olmuş. Dört yaşından itibaren ‘kocaman' olmak zorunda kalan çocukların
yutkunmaları düğümleniyor boğazda. Analıyken öksüz onlar, babalıyken yetim.
Dedik ya Hasan el Benna'nın ortamı ile bizimki bir değil diye. Boşluğa düşen
çocuk ya kötü arkadaşlara ve alışkanlıklara yahut da internete, televizyona
bağlanıyor.

Yıkıntılar
arasında büyüyor çocuklar; maddi ve manevi çıkmazlar arasında. Helal varken
haramlarla… Ebeveynlerin yakasındaki en büyük el, o minik eller olacak...

Bir tanıdık
vardı. Bu kız cahilken bile düğünlerde oynamamış. “Giderdim ama oynamazdım.”
dedi. Nedenini soranlara da “Küçükken oynamak istediğimizde kenara çekilin diye
kovalarlardı. Ben de inat ettim; büyüyünce de siz çağırırsınız ama ben oynamam
dedim.” diyordu. Ya bu ortam İslami bir ortam olsaydı ve o kız haftanın birkaç
günü ayak bağı gibi hissettirilen bir çocuk olsaydı?

Anne-babalar
ya çocuklarıyla birlikte hareket etmeyi öğrenecek yahut da kendi amel
defterlerini sevapla doldururken çocuklarının maneviyatını boşaltıp ruhunda
derin yaralar bırakacaklar. Büyüyünce zaten mecburen ayrılacaklar sizden. Bari
çocukken götürün gittiğiniz yere, oranın nurundan ve feyzinden istifade
etsinler. İki sokak öteye götürmekten aciz kalıp birkaç günlüğüne akrabaya
bırakılan çocuğun ruhundaki boşluğa nüfuz eden şerir insanlar, onu bir
vasıtayla, bir tıkla kilometrelerce uzağa götürmekten acze düşmeyeceklerdir.

Hz. Fatıma
örneği dururken kimse dava aşkından da bahsetmesin lütfen. Eğer aşkla olsaydı,
Hz. Fatıma Hüseyin'i de un öğütmeyi de bırakır İslam'ı anlatmaya çıkardı.
Yanlışlarımızı Rabbim düzeltsin. Ayaklarımıza istikamet, zihnimize feraset,
geleceğimize basiret bahşeylesin. Amin…  



Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.