Evleneceğiniz erkeği doğuran annesiyle kavga etmeye gider gibi gelin olmayın olur mu?
Markette alışveriş yaparken iki ay sonra evleneceğini söyleyen
nişanlı bir çift yanıma yaklaştı. Onlara hediye niyetine bir iki tavsiyede
bulunmamı istediler. Öyle de tatlı görünüyorlardı ki ayaküstü birşeyler
söyledim. Söylediklerim benim bile öyle hoşuma gitti ki hemen sizler için
aynılarını yazayım istedim. Fazla söz göz çıkarmaz nasılsa değil mi? Okuyucular
arasında evlenmeye hazırlanan çiftler varsa onların da işine yarasın.
İlk
tavsiye ailelere… Öncelikle her insanın kendi bireysel hayatında, diğer herkesten
bağımsız, kendi hayal ettiği evliliğini yaşamaya hakkı olduğunu bilmeliyiz. “Ne
istersin” sorusu tam anlamıyla gençlere sorulmalı. Ve onların istemediği şeyler
zorla yaptırılmamalı.
Ve
özellikle genç kızlar bilmeli ki mutlu evlilikler, pahalı ve gösterişli
düğünlerden geçmiyor. Bu nedenle alışverişler abartılmamalı. Çünkü ne alırsanız
alın, kaç lira harcarsanız harcayın birkaç yıl sonra alınan her eşya yıpranmaya
başlıyor ve nasılsa yenisiyle değiştiriliyor. Değiştirilebilir ürünler
nedeniyle, değiştiremeyeceğimiz yeni akrabalıkları yıpratmanın anlamı yok!
Bireysel destek yaptığım gençlere de söylüyorum. Alabileceğiniz en kaliteli
koltuğun kumaşı için verilen en uzun garanti süresi 7 yıl. “En fazla bu kadar
sene hayatımda olacak bir koltuk için evlilik hayatıma üzüntüyle başlamaya
değer mi” diye sormak gerek kendimize.
Düğünler
“alıştan” ve “verişten” çıkartılarak “paylaşım”a doğru yönlenmeli. Düğünlerle
aile kuruyoruz. Yuva kuruyoruz. İçinde güvenin olduğu, içinde insani değerlerin
yaşanacağı güzel aileler. Bu ailelerin maddiyatla ilgisi yok! Olmamalı da!
İnsanlar bilmeli ki, eğer gerçekten isterlerse, aile hayatlarını cennetten bir
bahçeye çevirebilirler. Ama “o ne der”, “bunlar ne düşünür” gibi kaygılarla
hareket ederler ve düğünleri alışveriş cennetine çevirirlerse, evet evlenirler.
Ama “çift olamaz”lar… başlarını soktukları bir evleri olur ama “yuva
kuramaz”lar… sonrası kavga… sıkıntı… gerginlik…
Ayrıca
bir kadın, erkeği mutlu edebilmeli, onun gün içinde biriken sıkıntılarını
alabilmeli, eşi için evini özlenen bahçeye çevirebilmelidir. Surat asmak, mutlu
olunacak güzel noktalara bakmak yerine, üzülecek detaylara takılmak çok yanlış,
hastalıklı bir tavırdır.
Evleneceğiniz
erkeği doğuran annesiyle kavga etmeye gider gibi gelin olmayın olur mu? Ülkemiz
genç kızlarının son zamanlardaki en büyük yanılgısı, annesinin yaşadığı
gelin-kaynana sorununun intikamını almak için faturayı kendi kayınvalidesine
kesmek oluyor malesef. Allah'tan korkarak hareket edilmesinde, yeni akrabalık
ilişkisini, birilerinin günah keçisi haline getirmemekte inanılmaz fayda var.
Ve
evlenecek olan beyler… aile kurumunda erkeğin en temel işlevinin ne olduğunu
bilmeden evlenmemeleri gerekir. Ailede erkeğin temel işlevi, eşinin
sorumluluğunu almak ve ailesini mutlu etmektir. Cidden böyledir. Çünkü mutlu
kadın mutlu aile demektir. Kadının mutluluğu ise erkeğinin elindedir. Eşini
koruyan, gözeten, sahiplenen, ona değer veren, onu yaşamının baş tacı eden
beyler mutlu aile ortamına yelken açmış demektir. Düğün yaklaşırken, herkesin
sinirleri gerilirken bile en sakin olması gereken kişiler damatlardır.
Dilerseniz düğün öncesi terapi desteği alın ama öyle yada böyle sakin olmanın
bir yolunu bulun. Çünkü gelinler, yeni hayatlarına ilerlerken, herkesten çok,
evlenecekleri erkeğin gözlerindeki ifadeye bakarak doğru mu yoksa yanlış mı
yaptıklarını anlamaya çalışırlar. Erkek gergin, erkek küskün, erkek şaşkınsa
bayanlar tedirgin olur. “ne yapıyorum ben… yanlış bir adım mı atıyorum” kaygısı
gelişir. Ama tüm olumsuzlukların ortasında sağlam bir erkek görüyorsa? Hadi
herkes kendi tahminini kendisi yapsın!
01 Ocak 2018 14:40