Çağımızın fiziksel ve ruhsal stresleri bağışıklık sistemimizi olumsuz yönde etkilemektedir.
Beslenme yetersizlikleri, giderek artan ömür sonucu yaşlılık ve
geriatrik hastalıklar, günlük artan iş yoğunluğu ve buna ek olarak gelecekten
kaygı, insanları enfeksiyon hastalıklarına, kansere, depresyona ve otoimmün
rahatsızlıklara mağdur bırakmaktadır.
Özellikle
batı toplumlarında rafine gıdaların tüketiminin artması ve buna bağlı
rahatsızlıklar, bu toplum insanlarının daha temiz ve katkısız doğal ürünleri
tüketmelerine olan ihtiyacı arttırmaktadır. Tüm bu olumsuz koşullara karşı
vücudumuzu ve özellikle sindirim sistemi ve bağışıklık sistemimizi korumada
önemli bir faktör olan probiyotiklerin tüketiminin bilinçli bir şekilde
arttırılması önem taşımakta..
Probiyotik nedir ?
Bakterilerin
vücudumuza zararlı ve hastalıklara neden olduğu kanısı uzun yıllar kabul
görmüştür. Oysa günümüzde sayıları giderek artan bilimsel araştırma sonuçları
canlı mikroorganizmaların bazı hastalıkların tedavisinde, hatta önlenmesinde
kullanılabileceğine işaret etmektedir.
Genelde
"doğal" olanı kullanma ve tüketme alışkanlığının bulunması
probiyotiklere olan ilgiyi arttırmıştır. Çeşitli gastrointestinal sistem
hastalıklarının tedavisinde yardımcı, çocuklarda allerjik reaksiyonların ortaya
çıkışını geciktirmede etkin, kadınlarda vajinal ve üriner sistem
enfeksiyonlarının tedavi ve önlenmesinde yararlı olduğu ortaya konulmuştur.
Doğal
ekosistemde bulunan, bağırsak florasını düzenleyerek konakçı sağlığı üzerinde
olumlu etkileri olan mikroorganizmalar "probiyotik" olarak
tanımlanmaktadır. Bir diğer deyişle probiyotikler, sindirim sisteminde belli
sayılarda bulunan ve konakçıda yararlı etkiler oluşturan canlı
mikroorganizmalardır.
"Pro"
ve "biota" olmak üzere iki kısımdan oluşan bu terim "for
life" (yaşam için) anlamını taşımakta olup, antibiyotik teriminin anlamca
karşıtıdır. Patojen bakterilerin kontrolu için patojen olmayan bakterilerin
kullanılması anlamına gelir.
Laktik
asit bakterilerinden hazırlanan probiyotik gıdaların fonksiyonel gıda olarak
kullanımı ve bu konu üzerinde yapılan araştırmalar son 10-15 yılda hız
kazanmıştır.
Probiyotikler
yeni bir keşif değildir çünkü insanoğlunun onlarla tanışması, insanlık tarihi
kadar eskidir. Mikroorganizmaların varlığı bilinmeden çok önce bira, ekmek,
şarap, kefir, kımız ve peynir gibi günlük tüketilen fermente ürünler çok sık
olarak beslenme ve tedavi amaçlı kullanılmaktaydı.
Ekosistem
içindeki dengeler ve insanoğlunu varlığını sürdürebilme açısından daima ihtiyaç
duyduğumuz dost bakteriler ile tanışmamız, gebeliğin son döneminde anne
karnında olmaktadır.
Doğumda
anne florası ve çevrenin florası ile zenginleşerek hayata merhaba diyen
insanoğlu, bu dost bakterileri anne sütü desteği ile hızlı bir şekilde kendisi
için daha önemli olanları ön planda tutarak arttırır. Bu birliktelik ölüme
kadar devam eder ve ölüm sonrasında bu bakteriler bizi toprakla bütünleştirir.
Kafkasya'nın
dağlık kesimlerinde yaşamış kabilelerin sağlık işareti olarak gördükleri bir
probiyotik türü olan kefirin bağışıklık sistemimiz üzerindeki Kefirin hem
hücresel, hem de sıvısal bağışıklık sistemi üzerinde aktive edici etkisi
bulunmaktadır. Kefir genel olarak bağışıklık sistemini enfeksiyonlara karşı
hazır tutmaktadır.
Biliyor muydunuz ?
Probiyotik
kavramı ilk kez XIX. yüzyılın başlarında Nobel ödülü sahibi Elie Metchnikoff
tarafından gündeme getirilmiştir. Metchnikoff, Bulgar köylülerinin uzun
yaşamalarının fazlaca fermente süt ürünü tüketmelerine bağlı olduğunu
belirtmiştir.
Önemli bir probiyotik : KEFİR
Kefir
fermantasyonla oluşturulmuş bir süt içeceği olmakla birlikte, probiotik bakteri
ve maya karışımı için iyi bir örnek oluşturmaktadır.
Kefir
krema kıvamında, hafif ekşimsi tadı olan fermante bir süt içeceğidir. Kefir
adı, kef'ten türetilmiş olup, Türkçe mutluluk verici tat olarak tanımlanmıştır.
İlk kefir granüllerine veya kefirin ilk kez üretildiği zamana ait bir tarihi
kayıt bulunmamaktadır. Şu bilinmektedir ki, kefir granülleri ilk kez Rusyada,
Kuzey Kafkasya dağlık bölgesindeki kabilelerden gelmektedir. Ha^la^ üretilmekte
olan ürünler kefir, kiaphur, kefyr, kefer, knaphon, kepi ve kipe adlarını
almaktadırlar .
Kefir
de diğer bazı fermante ürünler gibi yeterli doz ve sürede verilirse insan ve
hayvan organizmalarında sağlık için katkıları olan probiyotik olarak
nitelendirilen fermente bir ürün grubundadır. Bu noktadan hareketle kefir de
probiyotikler arasında değerlendirilebilir.
Yapılan
insan temelli çalışmalarda bu fermente edilmiş süt ürünlerinin tüketiminin
laktozun sindirilmesine ve toleransına yardımcı olduğu gözlemlenmiştir. Diğer
bazı araştırmalara göre kefir içinde taşıdığı canlı mikroorganizmalar ve
düzenli doz ve doz aralıklarında alındığında bağışıklık sisemini
kuvvetlendirmektedir.. Böylece fermante sütlerin kullanımı sonucunda kanser
oluşumları önlenebilmektedir.
Araştırmalar ne diyor ?
Alvarez
ve arkadaşları tarafından İspanya Madrit'te 2003'te yapılan bir çalışmada sınav
stresi altındaki öğrencilerin bağışıklık sisteminin baskılandığı gözlenmiştir .
Yapılan bu çalışmada, stresli ortamlarda probiotik alındığı zaman bağışıklık
sisteminin korunduğu ve stress faktörünün azaldığı saptanmıştır.
Yine
yapılan bir başka çalışmada , Yoğurt ve kefir gibi Türk insanı tarafından
yaygın tüketilen süt ürünleri ile sebze ve meyvenin tüketimin teşvik edilmesi
çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmada ve tedavide yararlı
olacağı yönündedir.
Lenoir
ve arkadaşları yaptıkları çalışmada probiyotiklerin, çocuklarda soğuk algınlığı
semptomlarını hafiflettiği, immun sistemi kuvvetlendirdiği göstermişlerdir.
çocukların kreşe devamlılığı açısından bu önemli etkilerini ebeveynlerin iş
gücü kaybını da önlediği gösterilmiştir .
Probiyotiklerin yararları
1.
Sindirim sistemini güçlendirmek
a.
Antimikrobiyal aktiviteyi üst düzeyde tutmak
b.
Besinler ve barsaklardaki emilim sağlayıcı yüzeyler açısından patojen
mikroorganizmalarla yarışarak mukozal adezyonlarını ve beslenmelerini önlemek
c.
Antitoksin üretmek ( zararlı toksinleri yok eden madde üretmek)
2.
İmmün fonksiyonları güçlendirirler
3.
Gastrointestinal sistemi enfeksiyonlardan korurlar
4.
Allerjik reaksiyonlardan koruyucu özellik taşırlar ve alerjik koliti önler
5.
Antioksidant ( kanser karşıtı ) özellik gösterirler
6.
Kan lipitlerini ( kolesterol..) azaltırlar
7.
Laktoz ( süt şekeri) emilimini arttırırlar
8.
Çocuklarda kabızlık ve ishal döngüsünün sürekli görüldüğü bir çeşit hastalık
olan irritabl barsak semptomlarının kontrolünde yarar sağlar
9.
Gebelik de kullanımı ile annede ve bebekte obesiteyi engeller.
Nasıl tüketelim ?
Özellikle
kanser başta olmak üzere pek çok hastalığa karşı koruyucu özelliği olan kefiri
günde bir bardak rahatlıkla içebilirsiniz. Evde mayasından mayalayabileceğiniz
gibi marketlerde satılan sade türlerini tercih de edebilirsiniz. Ekşimsi tadı
rahatsız ediyorsa sevdiğiniz bir meyve ve 1 çay kaşığı kadar vanilya ile
bilenderize ederek rahatlıkla tüketebilirisiniz.. Hatta sabah kahvaltılarınızı
bu karışıma 4 yemek kaşığı kadar yulaf ve 10 adet badem ekleyip yapabilirsiniz.
Bu karışım özellikle ramazan ayında olduğumuz şu sıralar iyi bir sahur öğünü
alternatifi de olabilir.
02 Ocak 2018 15:16