Sürekli sıkılan çocuklarımıza şöyle bir göz atalım
Tembel deyince aklınıza hemen okul ve ders konusundaki tembellik
geldi değil mi? Fakat o tembellikten bahsetmiyorum, hayata karşı tembellik
yapmanın psikolojisine değineceğim. Günlük hayatında tembelliği içine sindirmiş
bir insanın her konuda tembel olması kaçınılmazdır. Bir çocuk yardımsever,
üzerine düşen her görevi yerine getiriyor fakat dersine çalışmıyorsa o çocuk
tembel değildir. Ders çalışma konusunda isteksizdir. Ancak bizler genelde
dersine çalışmayan, ödevini yapmayan çocuklara tembel demeye alıştık. Öncelikle
zihinlerimize yerleşen yanlış olan kavramı düzeltelim.
Günlük
hayatında sorumluluk almayan, tüm işlerden kaçan, yardımseverlikten bihaber
yetişen çocuk okula başladığında da ödev yapmaktan, ders çalışmaktan kaçar. Ben
bu çocuğun genel olarak tembel olduğunu ayrıca tembel davranışlarının ders
çalışma performansını da etkilediğini düşünüyorum.
Yerinden
kalkmayan, hiçbir işe katılmayan, yemek yemeye bile üşenen, özetle genelde
tembel olan çocuk, sınıf birincisi olunca “çalışkan çocuk” oluyor. İşte bu
bizim yeni moda hastalığımızdır. Yanlış tanımlama yapıyoruz. Bu çocuk tembel,
dünyaya, hayata karşı tembel. Ama ders çalışma konusunda istikrarlı. Çalışıyor
ve karşılığını alıyor.
Bir
de hiç çalışmadığı halde sınıf birincisi olan çocuklar gibi bir tehlikemiz var.
Bir insanı, hiç çalışmadığı halde çok çalışkan olarak tanımlamak ne kadar
doğru? Bu şekilde tanım yaptığımızda çocuğun bilinçaltına “Çalışmana gerek yok.
Şekil a senin hayatında olduğu gibi tembellik yaparak da çalışkan olabilirsin”
gibi tehlikeli bir mesaj vermiş oluyoruz.
Hayatta
olmak ve yaşamak süreklilik gerektirir. Uğraşan, didinen, koşturan insanların;
oturan, yerinden kımıldamayan insanlara göre daha mutlu olduğu aşikârdır. Çünkü
tembellik beraberinde sıkıntıyı getirir. Çocuklarımıza bakacak olursak, ne
kadar da çok sıkılıyorlar değil mi? 3 yaşından sonra “anne ben sıkıldım” diye
ağlayan çocuklara sıklıkla rastlamışızdır. Çocuklar, ergenler, insanlar
sıkılıyor…
Sürekli
sıkılan çocuklarımıza şöyle bir göz atalım. Evde boş boş oturuyorlar, yemeği
önüne geliyor hatta ağzına annesi veriyor, televizyon izliyor, bilgisayar,
telefon derken yapacak bir şey kalmıyor. Evde hiçbir faaliyete katılmıyor.
Hareketli, enerjik bir fıtratla yaratılan bir insan, bedensel ve zihinsel
hiçbir üretim yapmazsa ne olur sizce?
Tabii
ki mutsuz, huzursuz olur ve sıkılır…
05 Ocak 2018 14:37