Kadın
demek, zarafet demektir… Kadın demek; zarafet ile güzelleşen, etrafını
güzelleştirebilendir. Kadın demek; var olan çirkinliği güzellikle kapatabilen,
çirkini güzelleştiren demektir…
Kadın, en koyu renkleri bile çekici ve sevimli bir hale getirebilendir.
Kadın, özelde eşine ve çocuklarına, genelde çevresindeki diğer insanlara karşı
nasıl davranması gerektiğini; zarif olmayı bilendir. Zira kadının fıtratına
yakışan da bundan ziyadesi değildir.
Kadını kadın yapan bazı özellikler vardır. Sadece kadına özel… En çok
kadında güzel… Ve bu özelliklerin en önemli kısmında zarafet vardır... Belki de
kadına en çok yakışan… Önem isteyen; kadına önem kazandıran… Bu önem;
varlığında kendini belli ettiği gibi, yokluğunda da kendini çevreye ilk bakışta
belli etmektedir. Çünkü zarafet bir yönü ile kadının kişiliğini ortaya
koymaktadır…
Kadın vardır; zarafet ile yolları hiç birleşmeyen! Zarafetin geçtiği
sokaklardan hiç geçmeyen… Zarafet elbisesini giymeyen ve zarafet ile
güzelleşmeyen… Fıtrat gereği zarif olması beklenirken aksine kendine
yakışmayacak derecede çirkinleşen, tabir-i caizse kabalaşan… Durduk yerde
olmadık tavırlar sergileyen, bulunduğu ortamı güzelleştirmesi beklenirken
kendisinden; var olan güzellikleri kendi elleriyle boğan…
Kadın vardır; Allah-u Teâlâ’nın verdiği nimetler, en çok kendi üzerinde
güzelleşmeli iken itici bir tarza bürünen, güzel iken çirkin bir varlık
olabilen… Kadın vardır; güzelliği öldüren, çirkinliği dirilten… Hem çevresine
hem yaşadığı yuvaya kasvetli bir hava katan…
Kadın vardır; hayatı hep olumsuz yönüyle ele alan; hep olumsuzluk-
uygunsuzluk sergileyen… Karşılaştığı kimselerin beynine hiçbir vakit
silinemeyecek nahoş ve bir o kadar da kaba izler bırakabilen…
Kadın vardır; nazik bir varlık olarak yaratılmış iken, fıtratına zıt düşen
hareketleri huy edinen…
Kadın vardır; zarafetten nasiplenmemiş ruhu ile yuvasını mutsuzluğa sevk
eden… Zarafetsizliği, en çok kocasını, yani kendi evliliğini hedef alan…
Toplumun temel taşı olan yuvasına hep olumsuzluk ve uygunsuzluk ektiğinden,
mutluluk adına bir şey biçemeyen… Kendisine bahşedilen ilah-i lütuflara kör
bakan…
Kadın vardır, kocasına karşı zarafet takısını takınamayan… Yeni aldığı en
pahalı elbiseleri bile uydurup, giyemeyen… Kadın vardır bütün gün pejmürde
kıyafetler içinde pejmürde düşüncelere imza atan... Kocasına, kendisi için
yaptığı bir iyilik karşısında bile teşekkür etmeyi akıl edemeyen… Kocasına
karşı sevgi yumağı olmalı iken nefret çanağına dönebilen…
Kadın vardır, güzel bir eş olmaktan mahrum olduğu gibi; yavrularına karşı
zarif bir anne olmayı da (olması gerektiğini de) bilemeyen… Cenneti ayaklarının
altına seren annelik mesleğinin nasıl yapılması gerektiğinin tatlı telaşını
yaşayamayan… Anneliğin, çok önemli bir meslek olduğunu ve bu mesleğinde zarafet
ile süslenmesi gerektiğini bilmeden; her hata ve yaramazlıkta evlatlarına
beddua okuyabilen… Bağırıp çağırarak yuvanın her tarafına ve evlatlarının
kalplerine huzursuzluk tohumları ekebilen… Ve böylece yuvasındaki güzellikleri
azar azar yok eden…
Kadın vardır; var olan saadeti kendi kaba dünyasında imha eden…
Kadın vardır; komşu ve akrabalarına karşı saygıyı yitiren… Sevgi ile
yaklaşmaktansa nefretle bakmayı yeğ gören… Yüzündeki tebessümü bile borç bilen…
Kalabalık ortamlarda akrabalarının ayıplarını ortaya dökmeyi marifet bilen, laf
sokmaktan haz duyan…
Kadın vardır; misafir ağırlamayı dahi beceremeyen… Misafir olmayı ev
sahibine eziyet sebebi kılan… Misafirlikte ön sıralarda olması gereken
zarafeti, hiç tanımayan… Dikkat etmeyen… “Ayıp olmasın” düşüncesi taşımadan,
alabildiğine rahat ve kaba bir görüntü oluşturan… Bulunduğu ortamın havasını
bir anda soğutabilen… Nezaket kurallarını hiçe sayan ve böylece yalnızlaşan,
yozlaşan…
Ve kadın vardır, kapı komşusu kendi elinden ah-u zar olan… Alayvari ve
kırıcı sözlerle en yakınlarını bile kendinden uzaklaştıran…
Unutulmamalıdır ki; zarafet yoksunu bir kadının ne kendisine ne de
çevresine verebileceği hiçbir kazanım yoktur… Kendisinde zarafet bulunmayan bir
kadın, hem kendisine, hem yuvasına ve hem de çevresine karşı her zaman itici ve
nahoştur. Ruhu zariflikten/zarafetten uzak kaldığından, güzelleştirmek,
sevdirmek yerine “kâbusa çevirme” rolü ön plana çıkar her zaman…
Bir kadın her şeyden evvel kendine karşı zarif olmalıdır. Zarafeti ruhuna
giydiremeyen bir kadının, en sevdiklerine bile verebileceği güzelliklerden söz
etmek mümkün değildir. Evvela kadın zarafet ile güzelleşmeli ki; sevdiklerine
de güzellik aşılayabilsin… Şu kısacık ömür yolcuğunda, zarafet ile yol
alabildiği sürece zarif ruhlu yoldaşlar edinecektir biiznillah…
21 Ocak 2018 15:06