Uluorta öfke nöbetleri geçiren,
kendini yerlere atan, bağırıp-çağırıp ortalığı ayağa kaldıran bir çocuk hiç
şüphesiz ki anne-babaların asla karşılaşmayı istemedikleri bir durumdur. Öfke
nöbeti geçiren bir çocuğun muhtemelen şu üç seçenekte bulunan bir sorunu
vardır:
1- Çocuk ebeveyniyle içerisinde bulunduğu çatışmayı kazanmak
ve kendi isteklerini ebeveynine kabullendirmek için var gücüyle ebeveyninin
direktiflerine direniyordur.
2- Çocuk etrafındakilerin -bilhassa da ebeveyninin- dikkatini
üzerine çekmek istiyordur.
3- Çocuk herhangi bir durumdan dolayı kızgındır, çaresizdir,
ne yapacağını bilmez bir haldedir. Dolayısıyla bu durumunu bağırarak ve
ağlayarak ifade etmektedir.
Örneğin bir alışveriş merkezindesiniz. Çocuğunuz
abur-cuburların bulunduğu raftan kendisine bir çikolata kaldırıyor. Siz
müdahale ediyorsunuz ve çikolatayı tekrar yerine koyuyorsunuz. Birden bire
çocuğunuz bağırmaya başlıyor. Ayaklarıyla yere vuruyor, ağlıyor. Kucağınıza
alıyorsunuz fakat o sizi itiyor, kendini yere atıyor. Tüm uğraşmalarınıza
rağmen çocuğu sakinleştiremiyorsunuz. Burada ebeveyn ve çocuk arasında bir
çatışma başlamıştır ve çocuk istediğini elde etmek için öfke nöbeti
geçirmektedir.
Toplu alanlarda ebeveyn ile çocuk arasında çatışma
görüldüğünde başkalarına göre sebep apaçık ortadır: Çocuğa terbiye
öğretilememiştir. Ya da “afacan” çocuk, anne-babasını parmağında oynatıyordur.
Fakat olay çıkaran başkasının değil de kendi çocuğumuz olunca iş değişiyor. En
disiplinli, en donanımlı anne-baba bile çocuğunun bu davranışı karşısında
çaresiz duruma düşebiliyor.
Peki, bu durumlarda anne-babalar nasıl davranmalıdırlar?
Çocuğun o an için istediğini yerine getirmek çözüm müdür? Çocuğu
sakinleştirmenin yolu nedir?
Bu ve bunun gibi sorulara, ilk etapta bu durumlarda ne
yapmamalı sorusuna değinerek cevap bulmaya çalışalım. Bu durumda kesinlikle
yapılmaması gereken davranışları şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Bağırmak
Kendinizi çocuğunuzun yerine koyun ve çocuğunuzu anlamaya
çalışın. Çok istediği bir şey var. Fakat istediği şey ulaşılmazdır. Çocuk
ulaşamadığı şeyin çaresizliği, üzüntüsü ve kızgınlığından o an için bağırmaktan
başka bir seçenek bulamıyor. Böylesi bir durumla boğuşmak zorunda kalan bir
çocuğa bunun üstüne bir de anne-babası bağırıp, kızıyorsa bu çocuktan sakinleşmesini
bekleyemeyiz.
2- Sarsmak
Çocuğunuzu sakinleştirmek, kendine getirmek için asla
kollarından tutup sarsmayın. Hiçbir çocuk sırf annesine veya babasına zıt
gitmek için veya onlara inat olsun diye olay çıkarmaz. Çocuk o anda kendini
çaresiz hissettiği için bu tür davranışları sergiliyordur. Üstelik çocuğunuzu
sarsarak çocuğunuzun beynine ciddi derecede hasar verebileceğinizi asla
aklınızdan çıkarmayın. Merhameti, anlayışı elden bırakmayınız.
3- Dövmek
Çocuğu dövmek, çocuğa o anda verebileceğiniz en büyük
hasardır. Çocuğun anne-babasından yardım bekliyorken bunun aksine şiddet ve
öfkeleriyle karşılaşıyor olması, çocukta ciddi bunalımlara yol açar. Döverek
çocuğu susturabilirsiniz. Ama vicdanınızı susturamazsınız.
4- Tehdit Etmek
“Susmazsan seni döverim!” “Sana bu akşam yemek yok!”, “Bir
daha seni bir yere çıkarmam!” gibi tehditleri bırakın. Nitekim bu tür
durumlarda çocuk bu davranışından dolayı meydana gelebilecek neticeleri
düşünecek durumda değildir. Çocuk kendisini haklı görür ve anne-babasının
tepkisine anlam veremez. Üstelik anne-babanın çocuğa o anki durumuyla uzaktan
yakından alakası olmayan bir şeyi yasaklaması, pedagojik açıdan da uygun
değildir.
5- Üçüncü Kişiler Tarafından Gelen “İyi Niyetli” Tavsiyeler
Toplu alanlarda öfke nöbetine giren çocukla başı yeterince
dertte olan anne-babanın en son istediği şeylerden biridir, yabancı kişilerin
olaya müdahil olması. “İstediğini ver işte annesi, ne olacak!” gibi tavsiyeler
ya da “Çocuğun neyi var?” gibi sorularla üçüncü kişilerin dikkatlerini bu
duruma yoğunlaştırmaları anne-babalar için oldukça can sıkıcıdır. Etraftan
gelen bu tür tepkiler anne-babaları ani kararlar vermeye ve yanlış
uygulamalarda bulunmaya sevk edebilir. Metaneti elden bırakmayın. Sakin olun.
Çevreyi düşüneyim derken çocuğun asıl ihtiyacını göz ardı etmeyin.
6- Pazarlık
“Eğer şimdi susarsan, sana dondurma alırım!”, “Sakinleşirsen
sana şeker veririm!” gibi vaatlerle çocukla pazarlık yapmak küçük çocuklarda
pek işe yarayan bir çözüm yolu değildir. Daha büyük çocuklarda bu yöntem
tartışılır.
7- Bırakıp Gitmek
“Ya şimdi gelirsin benimle ya da bırakırım seni burada!” gibi
söylemler de bu durumlarda alternatif olamaz. Nitekim bırakıp gitmek çocukta
korku ve paniğe sebebiyet verir. Çocuk zaten içerisinde
bulunduğu durumla baş edemediği için zor anlar yaşamaktadır.
Bunun üstüne anne-babası tarafından yalnız bırakılacağı düşüncesi, var olan
sorunu tırmandırmaktan başka işe yaramaz.
8- İstediğini Vermek
En basit ve en kestirme çözüm yolu, çocuğuna istediğini almak
gibi gözükse de bu esasında çözüm değildir. Nitekim çocuk her ağladığında
istediği ona verilirse, ağlama eylemini isteklerine ulaşabilmesi için bir araç
haline getirir. Ebeveynler bu yöntemle, ‘ağlamayan bir çocuk yetiştireyim’
derken bir de bakmışlar ki hırslı ve doyumsuz karakterli bir çocuk yetişmiş.
Bütün bunlardan sonra “peki, ne yapmalı?” sorusuna tekrar
dönelim.
Şu bir gerçek ki her anne-baba çocuğunu iyi tanımalıdır.
Anne-baba bu gibi kriz durumlarında çocuğunu sakinleştirmenin en etkili
yollarını bulmak için çaba sarf etmelidir. Bunu kendi imkânlarıyla
yapabilecekleri gibi, üçüncü şahıslardan yardım alarak da yapabilirler.
Böyle kriz durumlarında tavsiyem şudur:
Toplu alanlarda bulunmanız sizi tedirgin etmesin. Bırakın
etraftaki insanlar ne düşünürlerse düşünsünler. Önemli olan çocuğunuzu bir an
önce bulunduğu kriz durumundan sağlıklı bir şekilde kurtarmaktır. Çocuğunuza
onu anladığınızın sinyalini verin. Göz göze iletişim kurmaya çalışın. Şayet
kabul ediyorsa kucağınıza alıp onu teselli edin. Sizi dövüyor, çiziyor veya
etrafındaki kişilere veya şeylere zarar veriyorsa onu dikkatlice tutun. Yıkıcı
ve yaralayıcı davranışlarını mümkün mertebe engelleyin. Teskin edici bir yüz
ifadesi kullanmaya özen gösterin. Öfkelenmeyin, kızmayın, azarlamayın!
Ayrıca öfke anında çocuğa nasihat etmeniz işe yaramayacaktır.
Nasihat veya açıklama için çocuğun sakinleştiği ve sizinle diyalog kurmaya
başladığı anı beklemelisiniz. Bu anı yakaladığınızda çocuğunuza yasağınızın
sebebini açıklayın ki, bir benzer durum daha yaşandığında çocuk en azından buna
hazırlıklı olsun. Şayet tüm çabalarınıza rağmen çocuk sakinleşmiyorsa,
bulunduğunuz ortamı değiştirmeyi deneyin. Krizin yaşandığı yeri terk etmek
krizin daha çabuk atlatılmasına neden olur.
Çocuğun yanında derin nefes alıp verin. Böyle yaparak hem bu
oldukça gergin durum karşısında siz rahatlayacaksınız, hem de çocuğa “her şey
kontrol altında, birazdan her şey geçecek” mesajı vermiş olacaksınız.
Çocuğunuza onu her koşulda koruyan, seven, ilgi gösteren, şefkatle kucaklayan bir
anne-baba olduğunuzu hissettirin.
Şunu unutmayın! Başa gelen ilk kriz durumunu atlatmak oldukça
güçtür. Bu kriz durumunu çocuğun ruhuna zarar vermeden sağlıklı yöntemlerle
atlatabilmeyi başarırsanız, bir sonraki öfke nöbetlerini daha kolay kontrol
altına alabilirsiniz.
Geçici çözümler yerine kalıcı çözümler üretin. “Yeter ki
sussun! Yeter ki el âleme rezil olmayalım” gibi endişe ve kaygılarla çocuğun
her istediğini yapmasına göz yummayın. Aksi takdirde –Allah muhafaza- din,
kural, nizam tanımayan, nefsine kul köle olmuş narsist bir birey yetiştirmiş
olursunuz.
Şunu asla aklımızdan çıkarmayalım! Dünya, imtihandır.
Çocuklar, imtihanın parçasıdır. İmtihanda başarılı olmanın sırrı ise sabırdır.
Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir! Vesselam...
23 Ocak 2018 15:02